6. Sınıf Sosyal Bilgiler 1. Ünite : Biz ve Değerlerimiz - Ünite Tekrar Testleri Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Gaziantep Valiliği ve hayırseverlerin hayata geçirdiği, Osmanlı geleneği olan Zimem Defteri uygulaması ile 22 mahallede 200 bakkalın veresiye defteri satın alınıyor. Yaklaşık 2 milyon TL’lik bütçe ile kentteki binlerce ihtiyaç sahibi ailenin borcu ödeniyor. Proje ile 30 Vefa Sosyal Destek Grubu ekibi yaklaşık 2 milyon lira bütçe ile Şehitkamil ve Şahinbey ilçelerinde 250 bin nüfusun barındığı 22 mahalledeki 200 bakkalın veresiye defterini satın alarak borçlarını ödedi. Şehitkamil ilçesinde bulunan Mevlâna Mahallesi’nde bulunan bir bakkala giren Vefa Destek Grubu üyeleri girdikleri bir bakkalın veresiye defterinde yazan 30 bin liralık borcu ödeyerek defteri satın aldı. Bakkalları tek tek dolaşan Vefa Sosyal Destek Grubu üyesi hem ihtiyaç sahiplerinin hem de bakkalların umudu oldu.
Buna göre Zimem Defteri uygulaması ile ilgili;
I. İhtiyaç sahiplerine maddi destek sağlanmıştır.
II. Toplumda yardımlaşma ve dayanışma artar.
III. Osmanlı geleneğinin uygulanması kültürel sürekliliği gösterir.
İnsanların; fikirlerine, yasam tarzına, hayata bakış açısına saygı göstermek "farkındalık” duygusundan kaynaklanan "olgun davranışların” toplamıdır. İnsanları; sırf kendi tercihlerinden, seçimlerinden dolayı yargılamamak, ön yargılı ve kişisel yaklaşmamak gerekir. Çünkü saygı bir davranış biçimidir, dar bir görüş değildir. Saygı; değer vermektir, güvenmektir, samimi olmaktır. Farklılıklara saygılı olmak ve bunları zenginlik olarak görmek önemlidir. Her şeyden önce; her birey saygıya değer bir varlıktır bu nedenle hiç kimse kendinden farklı olanı hor görmeye ve ötelemeye hakkı yoktur. Hangi dinden, dilden, coğrafyadan, düşünce ve fikirden olursa olsun herkesin, yaşama, kendini tanımlama ve değerli kılma hakkı vardır. İnsanların; değerleri, yaşam tarzları, olaylara bakış açısı, inançları, beklentileri, zevkleri ve dünyayı algılama ve yorumlama şekilleri farklı olabilir. Bunlar, dünya hayatının zenginlikleridir. Siyahla-beyazın dışında ara renklerdir. Bunlar hayatın lunaparklarıdır. Ne kadar çeşit o kadar yaşamı renkli ve anlamlı kılmak... Bu nedenle toplum yaşamında olsun, ikili ilişkilerde olsun olaylara bakış açıları farklı farklı olabilir. Bu farklılık bir ayrışma sebebi olmamalı, farklılıklar zenginliğimiz olmalı. Bu kilim desenlerine benzer her ilmek nakış nakış işlenirken ara renkler serpiştirilir.
İnsanlar yaşamları boyunca farklı grup ve kurumlarda çeşitli roller üstlenmiştir. Aynı anda bile birden fazla rol üstlenmek de mümkündür. Kişi ailede baba, okulda öğretmen, futbol takımında kaleci, arabada sürücü, vb. roller içinde bulunabilir. Her birey içinde bulunduğu role göre davranır. Futbolcu olan bir babadan iyi futbol oynaması beklenirken evde babalık yapıp çocuklarla ilgilenip trafikte araba kullanırken kurallara uyması beklenir. Her insan bulunduğu role uygun davranışlarda bulunmalıdır ve farklı rollerin davranışlarını birbirine karıştırmamalıdır.
Yardımlaşma ve dayanışma hayatın vazgeçilmezlerindendir. Bazen tek başımıza yapamayacağımız işleri üstesinden gelemeyeceğimiz sorunları birlikte çözeriz. Böyle zamanlarda iş birliği yapıp yardımlaşmak gerekir. Aileler arasındaki imece faaliyetleri buna örnek teşkil eder. Aile içinde saygı sevgi anlayışını kazanan bireyler toplumda paylaşma ve dayanışma konularında bilinç sahibi olur ve önemli rol oynarlar. Osmanlı Devleti’nde bunun en güzel yansıması “sadaka taşları”dır. Genellikle camii etrafında bulunan içi oyulmuş olan sakada taşları karanlık çöktüğünde canlanmaya başlardı. Sadaka taşlarına para bırakıldıktan sonra ihtiyacı olanlar sadece ihtiyacı kadar alır diğer ihtiyaç sahiplerini de düşünürdü. İşte böyle bir halk, böyle ince bir medeniyetti Osmanlı Devleti. Ayrıca 17. yüzyılda İstanbul’u anlatan Fransız gezgin sadaka taşında bulunan paraya tam bir hafta boyunca kimsenin dokunmadığını görünce oldukça şaşırmıştır.
Milli kültür, milletler arasındaki tüm kültür farkları olarak açıklanabilir. İnsan toplulukları arasındaki temel kültür farkları, bu toplulukların birbirinden ayrışarak “farklı milletler” olmasına sebep olur. Manevi değerden geçmişteki tüm maddi eserlere kadar toplumlar arasındaki farkların tamamı milli kültürü oluşturmakta, bu şekilde her iki topluluk da millet olmasına karşın ortaya iki farklı millet çıkmaktadır. Toplumların millet olarak “bir bütün” sayılmasının da yegâne unsuru milli kültürdür. Zira milletlerin kendine has milli kültür değerlerinin olmaması halinde tek bir bütün olarak millet sayılmaları da mümkün değildir. Milli kültür değerlerini paylaşan farklı etnik kökenler de aynı millet içinde barınabilmekte, dolayısı ile milli kültür olarak tanımlanan unsurlar arasında toplumu oluşturan bireylerin etnik kökenlerinin de bir olması gibi bir şart yer almamaktadır.
“Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi” (CİMER); bilişim ve iletişim teknolojileri kullanılarak hayata geçirilen bir halkla ilişkiler uygulamasıdır. Vatandaş ile devlet arasındaki iletişim kanallarını açık tutarak müracaatların her zaman ve her yerden yapılabilmesini mümkün kılmaktadır. CİMER uygulaması sayesinde devlet ile vatandaş arasındaki iletişim kanallarının tümü (elektronik mektup, faks, telefon ve şahsen) açık tutulmaktadır. Vatandaşların kendileri ve kamuyla ilgili, talep, şikâyet, ihbar, görüş ve önerileri ile bilgi edinme haklarına ilişkin idari makamlara yapacakları müracaatlara cevapların hızlı ve etkin bir şekilde verilmesi amaçlanmaktadır.
Toplumda insanların ortak yaşamlarını düzenleyen bazı kurallar vardır. Anayasalar ile düzenlenen hukuk kurallarının dışında gelenek ve görenekler gibi yazısız hukuk kuralları da bulunur. Bu kurallara uyulmaz ise toplumda kaos ortamı doğar. İnsanlar rahat ve mutlu bir hayat süremezler. Kişinin toplumda kendi haklarını savunabilmek amacıyla özgürce hareket etmesi gerekir. Ancak özgürlük her istediğimizi yapabilmek değildir. Bizim özgürlüğümüz başkasının hakkına mâni olursa orada özgürlük sona erer. Yani insanlar başkalarının hak ve özgürlüklerini dikkate alarak sorumlu bir şekilde davranmalıdır. Her şeyde olduğu gibi hak ve özgürlük konusunda da bir sınır vardır. Yaşadığımız şu günlerde insan sayının artması şehirlerin kalabalıklaşması nedeniyle bu unsurlara çok daha fazla dikkat edilmelidir.
Dil bir milletin iletişim aracıdır. Duygu ve düşüncelerimizi dil sayesinde başka insanlara aktarırız. Aynı dili konuşan insanlar bir araya gelip kaynaşabilir, düşüncelerini paylaşabilirler. Dil geçmişten geleceğe bir köprü olur adeta. Bir milletin kültürel değerlerini oluşturan din, edebiyat, sanat, bilim-teknik, müzik gibi öğeler dil sayesinde yeni nesillere aktarılabilir. Tarih ise milletlerin ortak geçmişidir. Toplumsal kimliğimizin oluşmasında önemli rol oynayıp insanlar da milli kültür ve milli kimlik oluşmasını sağlar. Milli kimlik olmadan bir toplumun devamlılık sağlayabilmesi söz konusu değildir. Tarih bireylere yaşadığı toplumun geçmişini öğretip kendi milletini tanıyarak milli kimlik bilincini kazandırır. Türk milleti tarihe damgasını vurmuş üç kıtada hüküm sürmüş dünya milletlerine örnek olan şanlı bir tarihe ve dünyanın en köklü dillerinden birine sahiptir.
Gözde ve Semire çok yakın iki arkadaştır. Üniversite sınavına girdikten sonra ikisi de Pamukkale Üniversitesi’ni kazanmışlar ve bu duruma çok sevinmişlerdir. Ortak bir evde yaşama kararı alıp Denizli’ye birlikte gitmişlerdir. Gözde tıp fakültesini Semire ise konservatuvarı kazanmıştır. Sınav haftalarının yaklaştığı süreçte Semire’nin yüksek sesle gitar çalışması, Gözde’nin ders çalışmasını engellemiştir. Arkadaşına biraz sessiz olmasını söyleyemeyen Gözde ders çalışamadığı için sınavdan düşük not almıştır.