11. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 1. Ünite: Edebiyata Giriş - Ünite Tekrar Testleri Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
11-F sınıfı öğrencilerinden bir grup arkadaş Türk dili ve edebiyatı dersinin sınavına birlikte hazırlandılar. “Edebiyat Akımları” konusunu çalışırken Ahmet, bir akımla ilgili olarak şunları söyledi:
- Din duygusu sanatçılar için ön plandadır. Ancak dini dogmatik olarak değil yaşandığı gibi bir duygu olarak ele alırlar. İnsanlar hayal dünyaları inşa ederek bu dünyalara sığınırlar. İçinde yaşadığı dünyadan memnun olmama, yeni dünyalar arama bu eserlere hüzün getirir. Bedbaht, nasıl mutlu olacağını bilmeyen, dertleri zevk edinen, acı çekmekten hoşlanan hasta bir duyuş tarzı gelişir. Şair hüznü arttıran tabloları, sarı rengi, ay ışığını, sonbahar mevsimini tercih eder.
Ahmet sözünü bitirdikten sonra bu akıma Burcu, parnasizm; Duygu, klasisizm; Fırat, sembolizm; İnci, realizm; Deniz ise romantizm dedi.
Bireyin ve toplumun, durum değiştirme lokomotifi edebiyattır. Edebiyat sanatı, tüm toplamların bireylerinin damarlarında hayat veren kan gibi dolaşabilseydi -iddia edilebilirdi ki- insanoğlu savaş ve saldırganlık olgusuna çok yabancı kalabilirdi. Öz benlik ile başkalarının benini keşfetmek edebiyatın büyüsüyle gerçekleşir. İnsan böylece dünya üzerinde yalnız kalmaz. Evrenin, kendi gerçekliğini yeniden belirleyen itici tek güç edebiyatın büyüsüdür. Edebiyat, farklı değerlerin evrensel gözlemle aranışı ve öteki olana özlemle ulaşmadır. Edebiyatta her düşünce bir adres bulur kendine, yeni yuvalanmalar da yeni yaratılara bir adres belirler. Bu döngü, edebiyat ve yaşamın iyiye giden serüvenidir. |
Bu parçadan edebiyatın toplumla ilişkisi ile ilgili olarak;
I. Edebiyat toplumu değiştirecek ve geliştirecek bir güce sahiptir.
II. Edebiyat insani değerleri ortaya çıkarır ve bu değerlerin insanlara ulaşmasını sağlar.
III. Edebiyat insanlığı huzura ve barışa götüren önemli bir olgudur.
11-F sınıfı öğrencilerinden bir grup arkadaş Türk dili ve edebiyatı dersinin sınavına birlikte hazırlandılar. “Edebiyat Akımları” konusunu çalışırken Ahmet, bir akımla ilgili olarak şunları söyledi:
- Din duygusu sanatçılar için ön plandadır. Ancak dini dogmatik olarak değil yaşandığı gibi bir duygu olarak ele alırlar. İnsanlar hayal dünyaları inşa ederek bu dünyalara sığınırlar. İçinde yaşadığı dünyadan memnun olmama, yeni dünyalar arama bu eserlere hüzün getirir. Bedbaht, nasıl mutlu olacağını bilmeyen, dertleri zevk edinen, acı çekmekten hoşlanan hasta bir duyuş tarzı gelişir. Şair hüznü arttıran tabloları, sarı rengi, ay ışığını, sonbahar mevsimini tercih eder.
Ahmet sözünü bitirdikten sonra bu akıma Burcu, parnasizm; Duygu, klasisizm; Fırat, sembolizm; İnci, realizm; Deniz ise romantizm dedi.
mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz.
Edebî eser, mutlaka bir toplumsal yapıyı veya kabuller zincirini yansıtır. Sadece, metinlerde sözü edilen sosyal olayları algılama basitliği dışında, şiirde veya anlatı türündeki eserlerde yer alan karakterlerin ve buna bağlı olarak şair ve yazarların hayata bakış açıları ve sahip oldukları değerler, eserin sosyal zeminini oluşturur. Her roman, hikâye kahramanı veya şiire konu edilen kişi veya kişilerin her biri bireysel ve toplumsal değerler dizisini yansıtır. Bu yüzden onlar, tüm iyi ve kötü yönleriyle edebiyat sanatçısının belleğindeki toplumsal birikimlerin izlerini taşır.
Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır. Oblonskilerin evinde durum kötüydü. Oblonski’nin karısı, kocasının, evlerinde çalışmış eski Fransız mürebbiyesiyle gizli ilişkisi olduğunu öğrenmiş, artık kocasıyla aynı çatı altında yaşayamayacağını kendisine bildirmişti. Bu durum üç gündür böyle sürüp gidiyor; karı kocaya da, ailenin bütün üyelerine de ev halkına da büyük acı veriyordu. Aile bağlarının artık koptuğunu, herhangi bir handa karşılaşan insanların birbirlerine Oblonski ailesi üyelerinden daha bağlı olduğunu hissetmeyen yoktu evde. Hanımefendi dairesinden çıkmıyor, kocası ise üç gündür evde kalmıyordu. Çocuklar kendi başlarına koşuşup duruyorlardı evin içinde. İngiliz mürebbiye, kâhya kadınla kavga etmiş, bir arkadaşına, kendisine yeni bir iş bulması için mektup yazmıştı. Aşçı, tam yemek saatinde başını alıp gitmişti. Hizmetçi kadınla arabacı, hesaplarının görülmesini istiyorlardı.
Edebî eser, mutlaka bir toplumsal yapıyı veya kabuller zincirini yansıtır. Sadece, metinlerde sözü edilen sosyal olayları algılama basitliği dışında, şiirde veya anlatı türündeki eserlerde yer alan karakterlerin ve buna bağlı olarak şair ve yazarların hayata bakış açıları ve sahip oldukları değerler, eserin sosyal zeminini oluşturur. Her roman, hikâye kahramanı veya şiire konu edilen kişi veya kişilerin her biri bireysel ve toplumsal değerler dizisini yansıtır. Bu yüzden onlar, tüm iyi ve kötü yönleriyle edebiyat sanatçısının belleğindeki toplumsal birikimlerin izlerini taşır.
Bu parçaya göre;
Bir edebî eserin sosyal altyapısını,
I. Yazarın veya şairin hayatı algılayış biçimi oluşturur.
II. Okuyucunun sosyal statüsü biçimlendirir.
III. Yazarın veya şairin sahip olduğu değerler belirler.
Bireyin ve toplumun, durum değiştirme lokomotifi edebiyattır. Edebiyat sanatı, tüm toplamların bireylerinin damarlarında hayat veren kan gibi dolaşabilseydi -iddia edilebilirdi ki- insanoğlu savaş ve saldırganlık olgusuna çok yabancı kalabilirdi. Öz benlik ile başkalarının benini keşfetmek edebiyatın büyüsüyle gerçekleşir. İnsan böylece dünya üzerinde yalnız kalmaz. Evrenin, kendi gerçekliğini yeniden belirleyen itici tek güç edebiyatın büyüsüdür. Edebiyat, farklı değerlerin evrensel gözlemle aranışı ve öteki olana özlemle ulaşmadır. Edebiyatta her düşünce bir adres bulur kendine, yeni yuvalanmalar da yeni yaratılara bir adres belirler. Bu döngü, edebiyat ve yaşamın iyiye giden serüvenidir. |
Bu parçadan edebiyatın toplumla ilişkisi ile ilgili olarak;
I. Edebiyat toplumu değiştirecek ve geliştirecek bir güce sahiptir.
II. Edebiyat insani değerleri ortaya çıkarır ve bu değerlerin insanlara ulaşmasını sağlar.
III. Edebiyat insanlığı huzura ve barışa götüren önemli bir olgudur.