9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 1. Ünite : Giriş - Ünite Tekrar Testleri
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Ben okuduğum her romanla asıl kendime yaklaştığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçekliğimizi belli bir açıdan gösterir bana. Neden söz ederse etsin, bana beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Romancılar var oluşumun nedense benden gizli örtülerini bir bir anlatır bana. Balzac, Eugenie Grandet’i yazamasaydı gecem gündüzüm bencillerle geçtiği halde nereden bilecektim bencilliği. Kızıl ile Kara olmasaydı benim de öz gelişmemden haberim olmayacaktı. Orwell’in 1984’te bize tuttuğu aynaya bakmasaydım bu yaşamla hepimizin nereye gittiğini nasıl kestirirdim ben.
Bir milletin dilinin ifadesinin en etkileyici bir biçimde şekillendiği alan edebiyattır. Edebiyat, milletin dilini, ruhunu yansıtır. Milletin dili de edebiyatın ana malzemesidir. Dilin inceliklerini, güzelliklerini ve dilin sanatını edebiyatta bulabiliriz. Yazarlar ve şairler herkesin gördüğü ve bildiği bir olayı, ustalıkla kullandığı dil aracılığı ile daha canlı ve etkileyici bir biçimde ortaya koyarlar. Dolayısıyla dilin yapısı ve analizi o dilin edebî ürünlerinden hareketle ortaya konur. Çünkü dil edebiyatla şekillenir ve hayat bulur, canlı ve yaşayan bir varlık haline dönüşür.
(I) Haldun Taner, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte 1967 yılında, Türkiye’nin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu kurdu. (II) On yıllık birliktelik Taner’in gişe kaygısının eserlerin özelliğine yansıdığı düşüncesiyle sona erdi. (III) Buradan ayrılıp Münir Özkul’la birlikte “Bizim Tiyatro”yu kurdu. (IV) Taner, gücünü gözlem, mizah ve yergiden alan; konuları büyük şehrin tipik ve türedi yaşamlarından gelme hikâyeleriyle tanındı. (V) Taner’in öyküye ve tiyatroya adanmış, güzel dostluklarla gönenmiş, ödüllerle süslenmiş ömrü, 71 yaşında, kaldırıldığı Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde son buldu.
I. 1994 yılında ressam Habip Aydoğdu, caz sanatçısı Yıldız ibrahimova’nın ve piyanist Tuna Ötenel’in gerçekleştirdikleri doğaçlama müzik eşliğinde resim çalışması yapmış, bu çalışmaya balerinler de danslarıyla katılmış, resim, müzik ve dans bu ortak çalışmayla izleyicilere sunulmuştu.
II. Şubat 2006’da İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ile İzmir Devlet Senfoni Orkestrası sanatçılarından oluşan Ephesus Brass Grubu'nun, Elhamra Sahnesi’nde verdiği konserde ressam Cahit Çoban sahnedeki perdeye resim yapmıştı.
“Her metnin kendine özgü bir anlamı, amacı, anlatım biçimi vardır. Bazı metinler öğretmeyi, bazıları düşündürmeyi, bazıları da duygulandırmayı amaç edinir.”
Edebî metinlerde dil, bilgi vermek veya bir şeyler öğretmek amacıyla kullanılmaz. Sözcükler herkesin bildiği, alışılmış anlamlarıyla değil, yazarın okuyucuya anlatmak istediği düşünceyle bağlantılı olarak yeni anlamlar kazanır.
Yazılı anlatım türlerinin bir kısmı bilgi dağarcığımızı zenginleştirmeye yöneliktir. Türü ne olursa olsun böyle yazılı anlatım türlerinde öğretici ve bilgilendirici bir şeyler görüyoruz. Oysa kurmacasal ya da yaşantı kazandırıcı yazılarda ise temel amaç, bize bilgi vermek değildir. Bunları okurken yaşama deneyimimiz artar, düş gücümüz gelişir, içinde yaşadığımız ortamdan başka bir ortama geçeriz