8. Sınıf : Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi - 1. Ünite : Kader İnancı - Kader İnancı - Ünite Tekrar Testleri
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
“Ancak, ‘Allah dilerse yapacağım’ de. Unuttuğun zaman Rabb’ini an ve ‘Umarım Rabb’im beni, bundan daha doğru olana ulaştırır.’ de.”
(Kehf suresi, 24. ayet.)
Şam’da büyük bir veba salgını vardı. Bu hastalık çok hızlı bulaşıyordu ve öldürücü bir etkiye sahipti. Hz. Ömer veba
salgını haberini alır almaz ordusunu geri çekti ve Şam’a girmekten vazgeçti. Hz. Ömer’e bazı sahabiler “Ey Ömer,
Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” şeklinde soru sordular. Hz. Ömer şöyle cevap verdi: “Allah’ın kaderinden yine
Allah’ın başka bir kaderine kaçıyorum.”
Çalışmadan, emek sarf etmeden kazanmak isteyen
kişilerin temel özelliği tembelliktir. Bu kişiler genelde
başkalarının sırtından geçinmeye çalışırlar. Geçimini
sağlamak için eli ayağı tuttuğu hâlde dilenen
insanlar bu duruma örnektir. Yüce Allah rızkımızı
çalışarak elde etmemizi öğütlemiştir. Bu yüzden insanlar
güçleri ölçüsünde çalışmalı, üretmeli ve geçimini
sağlamalıdır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) vefat ettiği zaman sahabiler
o kadar üzüldüler ki bu durumu kabul etmek istemediler.
Hz. Ömer hiddetine yenik düşerek “Kim Hz.
Peygamber vefat etti derse ona gerekeni yaparım.”
diyordu. Bu sırada Hz. Ebubekir soğukkanlılıkla
yanlarına geldi ve “Hz. Muhammed (s.a.v.) ancak bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir. Böyle bir durumda geriye mi döneceksiniz?
Geriye dönen Allah’a zarar veremez. Allah,
şükredenin mükâfatını verecektir.” ayetiyle cevap verdi.
Bu olay kaderle ilgili;
I. ölüm,
II. ecel,
III. ömür
Asiye Hanım, yıllar önce eşini kaybetmişti. Yıllardır
el işi yaparak geçimini sağlıyordu. Çocuklarına en
güzel şekilde annelik ediyor; çoraplar örüyor, onları
pazarda satıyordu. Yorulsa bile yoruldum demez,
Rabb’ine her gün dua eder, hâlinden hiç şikâyetçi
olmazdı. Elim ayağım tuttuğu sürece çalışırım, derdi.
Rabb’im beni aç ve açıkta bırakmaz, deyip tevekkül
içinde yaşayıp gidiyordu.
Kum saatindeki kumların sayısına yaşam yani hayatta olduğumuz her zaman dilimi diyebiliriz. Bu
kumlar yavaş yavaş akar aşağıya, insanın yaşamından her gün bir kum tanesi daha aşağıya düşer.
Son kum tanesi de yaşamın sona erdiği andır.
Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni
Sela verin kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Yunus Emre
Allah’ın canlılar için yarattığı tüm nimetler rızık kapsamında değerlendirilir. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için
maddi ve manevi ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar insanın da çabası ile Allah tarafından karşılanmaktadır. Rızkın
yegâne kaynağı Allah’tır.
Buna göre;
I. bilgi,
II. yiyecek,
III. hava
“Ağılda oğlak doğunca derede otu biter.”
Tevekkül, bir işin gereklerini hakkıyla yerine getirdikten sonra sonucu Allah’tan beklemektir. Tevekkül pasif bir bekleyiş değildir. Ama bazı durumlarda İnsan
elinden geleni yapsa da engel olamayacağı aksilikler çıkmaktadır. Burada Allah’tan medet ummak gerekir. Doğru bir tevekkül bunu gerektirir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Hendek Savaşı için hazırlık
aşamasında ashabı ile fikir alışverişinde bulunmuş
ve gerekli tedbirleri almıştır. Selman Farisi’nin görüşünü
benimseyerek şehrin etrafına büyük hendekler
açtırmıştır. Bu şekilde savaş başlamadan önce
gerekli hazırlıkları yaparak şehri korumaya almıştır.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Kanuni Sultan Süleyman
Allah; her canlının rızkını verir ancak kullarına da
helal yollardan para kazanmalarını, çalışarak ve
emek sarf ederek geçimlerini sağlamalarını öğütlemiştir.
Allah’ın yasakladığı yollardan, haksız kazanç
elde ederek rızık kazanılmasını dinimiz yasaklamıştır.
Rızık, kişinin alın teri ile kazandıkları olmalıdır.
“Ben benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Çünkü her canlının kontrolü onun elindedir. Şüphesiz
Rabbimin yolu dosdoğru yoldur.”
(Hûd suresi, 56. ayet.)
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim
mescidlerimizin ya da çarşılarımızın birinden (yanından)
elinde ok varken geçecek olursa eliyle temrenlerinden
tutup öyle geçsin ki bir insanı yaralamasın.
Bu hadis-i şerif;
I. tedbir,
II. tevekkül,
III. başarı