7.Sınıf : Türkçe 3.Ünite : Paragraf - Yardımcı Düşünce - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Yazmak, insanı rahatlatan bir eylemdir. İnsanoğlu yüzyıllar boyunca acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, kederlerini yazarak ifade etmiştir. Hangi ruh hâli içinde yazarsanız yazın duygularınız ve düşünceleriniz sürekli gelişecektir. Çünkü yazarak bir nevi içinizi kâğıda döküyorsunuz. Sevincinizi paylaşıyor, acınızı hafifletiyorsunuz. Mektup yazarak özlem gideriyor, şiir yazarak duygularınızı ifade ediyor, deneme yazarak düşüncelerinizi dile getiriyorsunuz.
Ah, nerede eski komşuluklar! Şimdilerde komşuluk ilişkileri çok zayıfladı. Bu büyük bir sorun, toplumun yaşamı ve huzuru için. Eskiden evin içinde sesimiz az yüksek çıksa “Acaba komşumuz rahatsız oldu mu?” diye düşünürdük. Şimdi sabahın köründe yahut gecenin bir vaktinde bangır bangır müzik sesleri gelebiliyor komşu evinden. Eskiden komşular arasında yardımlaşma ve dayanışma vardı. Komşumuzun her gün ne pişirdiğini bilirdik. Çünkü herkes birbirine ikramda bulunurdu. Bu sayede mahallede hiç kimse aç kalmazdı. Günümüzde yardımlaşma, dayanışma ve ikramda bulunma bir yana birbiriyle tanışmayan, konuşmayan ve birbirilerine selam vermeyen sözüm ona komşular var. Komşu komşunun külüne muhtaçtır, düsturuyla büyüyen bizim nesil bu durumu çok yadırgıyor. Keşke eskiden olduğu gibi komşular birbirine her konuda yardım etse, birbirlerinin sıkıntılarını el birliğiyle göğüslese! En azından evde dahi olsak komşularımıza saygı duymalı, yüksek sesle konuşmamalı, televizyon ve radyo gibi cihazların sesini yükseltmemeliyiz.
Halfeti ilçesinin sahip olduğu mikroklima iklimi sayesinde siyah açan ve sadece bu bölgede yetişen siyah gül, yöreyi ziyaret edenlerin ilgisini çekmektedir. Diğer gül çeşitlerinden daha bodur yetişen ve yarı katmerli, kokulu olan siyah gül, ilk ve sonbaharda çiçek açıyor. 1 - 1,5 metre yükseklikte bir çalı olan bu türün çiçekleri, 6 - 7 santimetre çapında oluyor. Gonca hâlindeyken siyah, daha sonra koyu kırmızıya dönüşen türünün yanı sıra sürekli siyah kalan türleri de bulunabiliyor. Özellikle bahar aylarında yetişen siyah güller, kesilip başka yere götürüldüğünde rengini değiştiriyor. Tohum olarak başka bir bölgeye ekildiğinde de buradaki gibi siyah açmıyor. Bu güller sadece Halfeti topraklarında siyah açıyor.
Bu metinde “siyah güller” ile ilgili,
I. Hangi aylarda çiçek açmaktadır?
II. Karakteristik özellikleri nelerdir?
III. Niçin siyah açmaktadır?
Yavuz Sultan Selim için tarihçilerin kullandığı bir ifade vardır: 8 yıllık saltanata 80 yıllık iş sığdıran hükümdar. Bu sözden anlayacağınız üzere, Yavuz Sultan Selim, çok büyük işler başaran ve tarihe adını altın harflerle yazdıran bir hükümdardır. Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahıdır. Babası II. Bayezid’i tahttan indirmiştir. Çünkü babasının devleti iyi yönetemediğini ve gelecekteki tehlikeleri göremediğini düşünmüştür. Bu nedenle devleti kendisi devralmıştır. Kendisinden önceki padişahlar, Osmanlı topraklarını batıya doğru genişletirken Yavuz Sultan Selim, seferlerini daha çok doğu yönünde yapmıştır.
Ah, nerede eski komşuluklar! Şimdilerde komşuluk ilişkileri çok zayıfladı. Bu büyük bir sorun, toplumun yaşamı ve huzuru için. Eskiden evin içinde sesimiz az yüksek çıksa “Acaba komşumuz rahatsız oldu mu?” diye düşünürdük. Şimdi sabahın köründe yahut gecenin bir vaktinde bangır bangır müzik sesleri gelebiliyor komşu evinden. Eskiden komşular arasında yardımlaşma ve dayanışma vardı. Komşumuzun her gün ne pişirdiğini bilirdik. Çünkü herkes birbirine ikramda bulunurdu. Bu sayede mahallede hiç kimse aç kalmazdı. Günümüzde yardımlaşma, dayanışma ve ikramda bulunma bir yana birbiriyle tanışmayan, konuşmayan ve birbirilerine selam vermeyen sözüm ona komşular var. Komşu komşunun külüne muhtaçtır, düsturuyla büyüyen bizim nesil bu durumu çok yadırgıyor. Keşke eskiden olduğu gibi komşular birbirine her konuda yardım etse, birbirlerinin sıkıntılarını el birliğiyle göğüslese! En azından evde dahi olsak komşularımıza saygı duymalı, yüksek sesle konuşmamalı, televizyon ve radyo gibi cihazların sesini yükseltmemeliyiz.
Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı sorumluluk hissinden mahrum ediyor demektir. “Bırak, senin yerine ben düşünüyorum!” demekle “Falan kitabı okuma!” demek arasında hiçbir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra hâline düşer. Şüphesiz insanı korumamız gereken durumlar vardır. Fakat bu vaziyetler daha ziyade ferdin kendi dışındaki vaziyetlerdir. Bir insanı kendi içinde, düşüncesinin mahremiyetinden korumaya hakkımız yoktur.
Çocukluğu ve gençliği çok zor şartlar altında geçmişti. Manevi olarak hiçbir yürek burkuntusu yaşamamıştı. Ailesini çok seviyordu. Ancak ailesinin onu okutacak maddi durumu yoktu. Ailesinin maddi durumu yetersiz olmasına rağmen okumayı bir şekilde kafasına koymuştu. Okul sonraları ve yaz tatillerinde çalışıyor, okul masraflarını çıkarıyordu. Üniversiteyi kazandığı sene ailesinin maddi durumu daha da kötüleşmişti. Babası işten çıkarılmıştı. Uzun zamandır da iş bulamamıştı. O süreçte aldığı bursların büyük çoğunu ailesine veriyordu. Evleri, üniversiteye uzak olmasına rağmen yürüyerek gidiyordu. Eline mesleğini alıp, doktor olunca işleri yoluna girdi. Okumakta ısrar etmesinin ve çektiği onca sıkıntının semeresini artık alıyordu. Geçmişte yaşadığı sıkıntıları da unutmamıştı. Çocukların okuması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Maddi durumu yetersiz öğrenciler için bir dernek kurdu. Böylece binlerce öğrenciye burs bağladı.