11. Sınıf - Felsefe - 1. Ünite : MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
İnsan, aklını ve görgülerini yalnız varlığını ayakta tutmak için gerekli pratik-teknik bilgiler edinmek yolunda kullanmakla yetinmez; yalnızca bilmek için de bilmek ister. Bunun sonucunda pratiğin üstünde teoriye yükselir ve felsefeye, bilime varır. MÖ. 6 . yy’da Yunanlılar için de, din ve geleneğin çizdiği dünya görüşü yetersiz gelmiş; bunun yerini, kişinin kendi aklı, kendi görgülerine dayanan tasarımlar almaya başlamış ve böylelikle felsefe doğmuştur.
Felsefenin Eski Yunan’da başlamasının nedeni ne olabilir? Dünyanın farklı coğrafyalarında da felsefenin konularını ele aldıklarını görüyoruz. Ancak bunu pratik-dini kaygılarla yapmışlardır. Peki, Eski Yunan’da dünyanın geri kalanından farklı olarak ne vardı? Onlar niçin başka kültürlerde olduğu gibi pratik-dini kaygılar gütmemiştir? Eski Yunan'da da dini inançlar vardı, pratik bilgilere de ihtiyaç duymuşlardır. Onları özel kılan neydi? Çok daha mı meraklıydılar, daha mı akıllıydılar? Elbette hayır. Eski Yunan’da demokrasi vardı.
Lao Tse’ya göre, eğer insanlar içlerinden geldiğince davranırlarsa daha mutlu olurlar. Burnun koklamak istediğini koklamasına, gözün görmek istediğini görmesine, ağzın söylemek istediğini söylemesine, bedenin ihtiyaç duyduğu konfora sahip olmasına ve zihnin dilediğince düşünmesine izin verilirse mutlu olur. Örneğin, eğer kulak müzik dinlemek istiyorsa, onu bundan yoksun bırakmak, işitme duygusunu sınırlamak demektir. Bu da kulağın mutsuzluğu demektir.
Thales’e neden felsefenin babası deniyor? Onu felsefenin babası yapan nedir? Niçin tarihteki ilk filozof olarak kabul edilmektedir? Varlığın kökenini, evrenin meydana gelişini araştırması mı, insanın dünyadaki yeri ve ödevini merak edip irdelemesi mi? Thales öncesi Mezopotamya, Mısır, Çin, Hint kültürlerinde de bu konularla ilgilenenler, bunlarla ilgili açıklama yapanlar olmuştur. Ancak onların açıklamaları kendi gözlem ve düşüncelerine değil, inançlarına dayanmaktaydı. Thales ise inanca değil, kendi gözlem sonuçlarına, aklına dayanarak açıklamalarda bulunmuştur.
O, Miletliler gibi, varlık sorununa yönelmiştir. Bütün değişiklikler içinde birliğini yitirmeyen gerçek varlığın, ana maddenin ne olduğunu araştırır. Ona göre, evrenin temel maddesi ateştir. Ateş, bütün var olanların ilk gerçek temelidir, bütün karşıtların birliğidir, içinde bütün karşıtların eridiği birliktir.
Eski Yunan’ın ilk filozofları doğanın, evrenin bilimsel bir tablosunu çizerek, dini bir dünya tasarımından ayrılan ilk felsefe yazılarını ortaya koymuşlardır, iyonya’da bulunan bu gelişme ile Yunan felsefesi başlamış oluyordu. İyonya’da karşılaşılan bu gelişmeden önce, hiçbir yerde bu çeşit düşünceler, bu çeşit yazılar bulunamamıştır. İlk Çağ Hint düşüncesinde de doğa üzerine birtakım görüşler vardır. Fakat bunlar, dini öğretilere bağlı kalarak yapılmış yorumlardır.
Felsefe kendine özgü bir bilgi türüdür. Her bilgi türü temelinde bir meraka ve bu merakı ifade eden temel bir soruya dayanır. Felsefenin temel sorusu ‘‘Nedir?” diye başlar. Ancak her “Nedir?” sorusu da bizi felsefe yapmaya götürmez. Bu sorunun önce bilimlerin cevaplayamadığı genel konuları içermesi gerekir. “Nedir?" diye sorduktan sonra felsefe yapıyor olmak için cevabın belirli nitelikleri taşıması gerekir.
Sokrates öncesi Milet filozofları doğanın kaynağının ne olduğunu, evrenin nasıl meydana gelmiş olduğunu açıklamak için hipotezler kurar, astronomi ve coğrafya ile ilgili sorular ortaya atarlar. Dünya’nın şekli ve yapısı ile, Güneş’in, yıldızların mahiyet ve yapıları, dünya ile yıldızlar arasındaki ilişki üzerine düşünceler ileri sürerler.
Gerek evrende gerek doğada her şeyin kökeninde bulunan, her şeyin kendisinden oluştuğu şey Thales’e göre ‘su’dur, Anaksimandros’a göre sınırsız, sonsuz bir şey olan ‘Apeiron’dır, Anaksimenes’e göre ‘hava’dır.
Felsefede ele alınan soruların başında, var olanların kökeni, evrenin meydana gelişi, insanın bu dünyadaki yeri ve ödevi ile ilgilidir. Felsefe, bunlar üzerinde bilinçli, planlı bir düşünmeden doğmuştur. Öteden beri cevapları yalnız dinden, mitostan edinilen birtakım sorunlar üzerine peşin hükümde bulunmadan doğruluk ya da geçerliliklerini sorgulayan, yargılayan bir düşünmenin ve gözlemin konusu yapılınca, felsefe tarihi de başlamıştır.