11. Sınıf - Felsefe - 1. Ünite : MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Parmenides’e göre, düşünme var olan şey üzerine olur, var olmayan bir şey düşünülemez; aksi durumda yokluk var sayılır. O, “var olmayan” derken boş uzayı, “bir olanı” derken cisimsel nitelikte olan, kendi içine kapalı, birliği olan, küre biçiminde bir şeyi göz önünde bulundurur.
Eski, yalnız pratiğe yarayan bilgileri toplamakla, yalnız dini gereklilikleri besleyen tasarımlarla yetinmemiştir. Onlar, akıl yürüterek, düşünerek bir birlik içinde derlenip toplanmış, gerekçeleri ortaya konmuş sağlam bilgilere varmaya çalışmışlardır.
Xenophanes, insanların suç saydığı, yapmaktan utandığı her şeyi tanrılara yüklediklerini; Tanrıların kendileri gibi hırsızlık ettiğini, yalan söylediğini, eşlerini aldattığını; kendileri gibi doğduğunu, giyindiğini, kendileri gibi biçimlendirdiklerini belirtir. Habeşler tanrılarını kendiler gibi kara ve yassı burunlu; TrakyalIlar sarışın ve mavi gözlü diye düşünürler. Böyle olunca atların, arslanların elleri olup da resim yapabilselerdi, atlar tanrılarını at gibi, arslanlar da arslan gibi çizeceklerini; oysa tanrının ne arslan ne zenci ne de Yunan heykellerindeki gibi insan gibi olmadığını söyler.
“Her şey uzaydadır” dediğimizde, uzayın da bir uzay içinde bulunması, uzayın içinde bulunduğu bu uzayın da yine bir başka uzayda bulunması gerekir ki, bu da böylece sonsuza kadar gider. Bu ise imkansızdır.
“Evrenin ilk öğesi nedir?” sorusuna;
- Thales’in yanıtı ‘su’dur.
- Anaksimandros’un yanıtı sınırlı olmayan ‘Apeiron’dır.
- Anaksimenes’in yanıtı ise ‘hava’dır
Anaksimenes’e göre, varlığın ana maddesi ‘hava’dır Hava yoğunlaşması ve gevşemesi ile çeşitli nesnelere dönüşür; genişlemesi ve gevşemesiyle ateş olur, yoğunlaşmasıyla rüzgarlar, bulutlar oluşur; bulutlardan su, sudan toprak, yüksek bir yoğunlaşma derecesinde de taşlar meydana gelir. Bütün var olanlar bu ana maddeden kurulmuşlardır ve her şey onun bu anlatılan değişmeleri yüzünden oluşur.
Thales ilk planda doğa olaylarıyla ilgilenirken, ‘su’yu varlığın temel öğesi olarak kabul etmiştir. Ona göre her şey sudan meydana gelmiştir. Onun suyu temel öge saymasını, deniz kıyısında doğup büyümesine, Mısır’a gittiğinde Nil nehrinin önemini görmesine bağlayanlar vardır. Bütün bunlardan suyun gücünü, denizin sonsuzluk ve tükenmezliğini çıkarmıştır. Düz bir tepsi gibi olan yerin su üstünde, sonsuz ‘Okyanus’ta yüzdüğünü öne sürmüştür. Thales’in sözünü ettiği ‘Okyanus’ Yunan mitolojisindeki tanrılar ile insanların babasıdır. O, her şeyin ardındaki temel öge olarak kabul ettiği ‘su’ya tanrısal bir özellik yüklemiştir.
Yunan felsefesinin köklerinin Doğu’da olduğu iddia edilmiştir. Bu iddialar bazı bakımlardan haklı da olabilir; fakat aralarında önemli farklılıklar vardır. Eski Doğu kültürü bilgi ile, ya dini ya teknik bakımdan ilgilenmişlerdir. Örneğin, Mısırlılar geometriye ülke için hayati önemi olan Nil’in yıllık taşmalarını düzenlemek, bunun için kanallar açmak için ilgilenmişlerdi. Babillilerin ise astronomiye olan ilgisi, yıldızlara tapmalarından kaynaklanıyordu. Fakat İlk Çağ Yunan felsefesi böyle bir pratik kaygı için değil, eşyanın hakikatini öğrenmek için ilgi duymuştur.
Empedokles’e göre, evren yapısının gereçleri toprak, su, ateş ve havadır. Bu dört ana öge birbiriyle “sevgi” ile birleşir, “nefret” ile ayrılır. Buna göre, evrendeki her şey güç ve hakça eşit olan bu iki kuvvet arasındaki savaştan doğmuştur. Bu savaşta bazen sevgi, bazen nefret üstün olur. Evrende nefretin egemen olduğu zaman, öğeler birbirinden ayrı düşerler, sonra sevgi üstün gelir ve bu sefer her şey bir birlik içinde toplanır
Herakleitos’a göre, aynı ırmakta iki kez yıkanamayız, ikinci kez girdiğimizde ırmak büsbütün başka bir ırmaktır artık; akıp giden sular onu başka bir ırmak yapmıştır. Herakleitos mutlak olan bu değişime rağmen karşımızda hep aynı şeyin bulunduğunu, kalıcı şeylerin var olduğunu sanmamızın nedeninin, değişmenin belli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzünden olduğunu belirtir. Ona göre bu yasa, tüm evrende egemen olan yasadır, düzen ve akıldır.