11. Sınıf - Felsefe - 1. Ünite : MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
“Bir kanıt bulmayı, Pers kralı olmaktan üstün tutarım.”
Parmenides’e göre, varlık birdir; bir olan varlık, kendi içine kapalıdır, doğmamıştır, yok olmayacaktır; değişmez, bölünmez, yoğunlaşmaz, seyrekleşmez. Bunun karşıtı olan her görüş, var olmayanı var diye gösterir ki, bu da olamaz. Çünkü var olan meydana gelmiş olsaydı, var olmayan bir şeyden doğmuş olması gerekirdi, böylece var olmayan gerçekten var olmuş olacaktır. Yok olsaydı, yerine bir var olmayan geçecektir. Değişme de, hiç olmazsa belli bir yönüyle, bir meydana gelme ile bir yok olmadır. Bölünebilir olsaydı varlık, bölümlerinin arasına bir var olmayan girerdi.
Herakleitos’a göre, evrende aynı kalan hiçbir şey yoktur, her şey hiç durmadan değişir. Bir tahtayı yakıp kemiren aleve yakından bakılınca, hiç durmadan ilerleyen bir süreç olduğu görülür; alev tahtayı yakıp kemirir ve onu dumana çevirir. Evren de böyle tükenmez canlı bir ateştir, sürekli bir yanma süreci içindedir. Bu, akılsal bir düzeni olan dönüşümlü bir süreçtir. Evrende oluş ve yok oluşun sonundaki bir “Büyük Yıl” yeniden ateş tarafından kemirilecektir, yeniden doğmak için. Bu, böylece nöbetleşe, dönüşümlü olarak hiç tükenmeden sürüp gider.
ilk Çağ Yunan felsefesi, bugünkü Avrupa kültürünü, bütün Batı kültür çevresini içinde barındırmıştır. Bu nedenle ilk Çağ Yunan felsefesi bugüne kadar süregelen bilim ve felsefedeki başlıca ilkelerin ardındaki kurucu düşüncelerin beşiği olması bakımından önemlidir.
Sofistler Yunanlıları erdemli yetiştirmeye çalışan gezgin öğretmenlerdir. Onlara göre erdemli yurttaş üstün ve yetkindir. Her insan böyle yetiştirilebilir mi? Sofistlere göre yetiştirilebilir. Yetiştirmede esas öğretmedir; öğretilecek başlıca konu ise retoriktir, yani söz söyleme sanatıdır. Bu sanatı edinen insan, en ümitsiz görünen şeyde bile başarıya ulaşır. Çünkü o her durumda nasıl konuşulacağını bilir.
Anaxagoras’a göre, nasıl bir balcık yığını kendiliğinden bir heykel olamaz, bunun için bir heykeltıraşın bu balçık yığınına bir biçim kazandırması gerektiği gibi, varlığın ana maddesi olan 'sperma’lar da kendiliğinden, gördüğümüz düzenli evreni meydana getiremez. Bu problemi Anaxagoras, akla benzeyen düzenleyici, biçimlendirici fiziksel bir kuvvet olan ‘Nous’un işe karışmasıyla çözer.
Evren bize, bir yandan sürüp giden bir hareket, öbür yandan da karşıt şeylerin sonu gelmez bir savaşı olarak görünür. Bu karşıtlar ile bunların arasındaki savaş olmasaydı, evrende nesneler de olmazdı. Çünkü nesneler, dönüşümlü ilerleyen bir yanma sürecinin evreleridir; savaşa egemen olan, yasanın karşıtları uzlaştırmasından meydana gelmiş olan uyumlardır, birliklerdir. Dolayısıyla savaş her şeyin babasıdır, savaşı kaldırırsak dünyadaki bütün şeyler de ortadan kalkar
Demokritos’a göre, algı ile düşünme birer ruh olayıdır; bunlar vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzgünü olan, vücudu sıcak ve canlı tutan ateş atomlarının bir hareketidir.
Demokritos’a göre, var olan, yoktan var olmamıştır, var olan da yok olmayacaktır. Ama var olanın dışında bir de var olmayan boşluk, yani uzay vardır. Varlığın ana maddesi olan atomlar boş uzayda hareket ederler. Atomlar yapıca birdirler, hepsi cisimsel dir, birbirlerinden yalnız biçimleri, boşluk içindeki yerleri ve düzenlenişleri, büyüklükleri, ağırlık ve hafiflikleri bakımından ayrılırlar. Çeşitli hızlarda, kendiliğinden hareket eden atomlar boşlukta karşılaşıp çarpışmalarıyla elenir; kaba ve ağır olanlar toprağı, hızlı ve ince olanlar suyu, havayı ve ateşi oluştururlar.
Zenon’un, varlık görüşünü desteklemek adına ileri sürdüğü kanıtların en çok bilineni, Akhilleus ile kaplumbağa arasındaki yarıştır. Kanıt, Akhilleus’un kendisinden biraz önce yola çıkan kaplumbağaya hiçbir zaman yetişemeyeceğini göstermeye çalışır. Şöyle ki, Akhilleus kaplumbağaya yetişmesi için önce aralarındaki mesafeyi bitirmesi gerekir. Ancak geçen zaman içinde kaplumbağa az da olsa ilerlemiş olacaktır. Akhilleus’un bir de bu aralığı koşması gerekecektir, ama bu arada kaplumbağa, yine az da olsa ilerlemiştir; bu böyle sonsuza kadar gider.