11. Sınıf - Felsefe - 1. Ünite : MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
O, doğa felsefesine karşı gelerek varlık üzerine bir bilginin olanağını tümüyle ortadan kaldırır. “Hiçbir şey var değildir; var olsaydı bile bilinemezdi; bilinse bile başkasına bildirilemezdi.” diyerek doğa felsefesinin ana sorunu olan asıl gerçeği, var olanı bilemeyeceğimizi belirtir.
Sokrates’in ölümünden sonra öğrencileri Sokratesçi Okullar kurmuşlar ve her biri Sokrates’in düşüncelerini kendi anladığı şekilde yorumlamıştır. Bu okullardan ikisi Kynikler Okulu ile Kyrene Okuludur.
- Kynikler Okuluna göre, insanın mutlu olması, dünya nimetlerine yüz çevirmesi, kendini bunlardan yoksun etmesi ile olanaklıdır. Onlara göre, dünyaya yüz çeviren kişi bilge kişidir.
- Kyrene Okuluna göre, insanın mutlu olması, dünya nimetlerinden olabildiğince tatmayla olanaklıdır. Onlara göre, hayattan tat almasını bilen bilge kişidir.
Var olan, yoktan var olmamıştır, var olan da yok olmayacaktır. Ama var olanın dışında bir de var olmayan boşluk, yani uzay vardır. Varlığın ana maddesi olan atomlar boş uzayda hareket ederler. Atomlar yapıca birdirler, hepsi cisimseldir, birbirlerinden yalnız biçimleri, boşluk içindeki yerleri ve düzenlenişleri, büyüklükleri, ağırlık ve hafiflikleri bakımından ayrılırlar. Çeşitli hızlarda, kendiliğinden hareket eden atomlar boşlukta karşılaşıp çarpışmalarıyla elenir; kaba ve ağır olanlar toprağı, hızlı ve ince olanlar suyu, havayı ve ateşi oluştururlar. Atomların bir araya gelişi rastlantısal değildir; belli bir düzene göre gerçekleşir.
İdealar nesnelerin ilk örnekleridir. Evrensel akıl ya da Tanrı bu ilk örneklere bakarak yeryüzündeki nesneleri yaratmıştır. Yeryüzündeki oluş içinde bulunan nesneler, duyusal varlıklar bunların yansımaları, kopyalarıdır. Cisimler dünyasının gerçeklik derecesi, idealar dünyasından daha azdır; çünkü biri asıl, öteki de bunun kopyasıdır
Babillilerin ünlü astronomisi, yıldızlara tapan Babillilerin dinine dayanıyordu, bu dinin ve pratiğin hizmetinde idi. Yıldızlar üzerinde yapılan inceden inceye gözlemler, Güneş ve Ay tutulmalarının hesaplanması, hep dini-pratik amaçlar içindi. Burada da Yunanlılar, Babillilerin zengin gözlem gereçlerinden yararlanmışlar, ama sonunda, bu pratiğin emrindeki dağınık gereçlerden Anaximandros’tan Ptolomaios’a kadarki çalışmalarıyla, gökyüzünün bilimsel bir görünüşünü çizen bir teori kurmuşlardır.
Thales ile onun hemen ardından gelenler, doğa açıklamalarına temel aldıkları maddeyi canlı kabul ettikleri için öğretilerine “hylozoizm” denmektedir. Thales’in burada sözünü ettiği temel madde olan “su” canlıdır, kendiliğinden değişebilir, birçok farklı biçime girebilir, yaratıcı bir şeydir. Ona göre, her şey içinde tanrısal yaratıcı gücü taşıyan su ile doludur.
Varlık, Herakleitos’un söylediği gibi sürekli akış içinde ve bu yüzden hiçbir şey belli bir “şey” değilse, bir şey her an başka şeylere göre şöyle veya böyle bir şey ise, salt bir varlık yoktur. Nesnelerin nitelikleri, bir andaki birbirleri üzerindeki etkilerinden doğmaktadır. Bundan dolayı hiçbir nesne için “bu, şudur” diyemeyiz; olsa olsa, sürekli değişen bağıntıları içinde onun başka nesnelere göre ne olduğunu söyleyebiliriz.
Demokratik yönetimin getirdiği yeni yaşama düzeni için yararlı, becerikli yurttaşlar yetiştirme işi ile uğraşan Sofistler, rölativizm bilgi anlayışını savunurlar.
Parmenides’e göre, varlık meydana gelmemiştir, değişmez ve bölünmezdir. Hareket eden, değişen, meydana gelip yok olan şeyler olarak gördüğümüz renkli çokluğun bir yanılma, bir aldanma olduğunu ileri süren Parmenides, sürekli değişen çokluk karşısına, kendi içine kapalı, hep olduğu gibi kalan birliği, aynılığı koyar. Ona göre, çokluğu gösteren duyular bizi yanıltırlar. Gerçek var olan birlik, özdeşlik düşünme ile kavranabilir.
Elealı Zenon, Parmenides’in varlık öğretisini, ileri sürdüğü pek ün salmış olan kanıtlarıyla destekler. Bu kanıtlardan biri, bir atletin koşu pistinin sonuna hiçbir zaman ulaşamayacağını ifade eder. Çünkü atlet pistin önce yarısını, ondan önce de bu yarısının da yarısını, ondan daha önce ise bu yarısının yarısının da yine yarısını geride bırakmak zorundadır ki, bu durum böyle sonsuza kadar gider. Ancak sonlu bir zaman içinde sonsuz sayıdaki uzay aralıkları geçilemez.