11. Sınıf - Felsefe - 1. Ünite : MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - MÖ 6. Yüzyıl - MS 2. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Sofistler doğruyu söylemek, doğruları ifade etmek için değil de, yalnızca üstün çıkmak, tartışmayı kazanmak için felsefe yaparlar. Buna göre onlar için önemli olan belli bir doğruya ulaşmak değil, girmiş oldukları tartışmayı kazanmak, sözlerinin etkisiyle karşı tarafı inandırmaktır. İyi bir Sofist hatalı bir görüşü savunuyor olsa bile, tartışmayı kazanan kişidir.
Aristoteles için de gerçek varlık, hocası Platon gibi tümeldir. Ancak Aristoteles, Platon’un, idealar ile fenomenler, tümel ile tekil arasında inandırıcı bir bağlantı kuramadığını söyleyerek ondan ayrılır. Aristoteles’e göre idealar, tekil varlıkların üstünde veya dışında değil, tek tek nesnelerin özüdür; varlıkların varoluşlarının nedenidir.
Epikuros’a göre, insan kör bir zorunluğun elinde bir oyuncak değildir, o kendi kaderini kendisi belirleyebilir. Epikuros, insanın iradi eyleminin pek çok iç ve dış koşullara bağlı olduğunu doğru bulmakla birlikte, insanın bu etkilere mutlak şekilde bağlı olmadığını, hatta bunlara karşı karar verebileceğini, seçimde bulunabileceğini söyler.
Aristoteles’e göre, yeryüzündeki varlıkların toprak, su, hava, ateş formları olmak üzere dört öğesi vardır. Bunların merkeze doğru olan ile merkezden uzaklaşan birbirine karşıt iki hareketi bulunur. Toprak ve su merkeze doğru, ateş ve hava ise merkezden uzaklaşarak hareket eder. Bu hareket biçimleri, onların doğa içindeki dizilişlerini belirler. Ortada toprak, onun etrafında su vardır, ondan sonra hava gelir; ateş ise göğe, evrenin dışına doğru hareket etme çabası vardır. Buna göre her öğenin “doğal” kendisine göre bir hareket doğrultusu ve evren içinde “doğal” kendine göre bir yeri vardır.
Sokrates öncesi filozoflar varlığın tözünün ne olduğunu araştırmışlardır. Bu noktada filozofların töz olarak farklı öğeleri ele aldıkları görülmektedir.
Sokrates, Platon ye Aristoteles birtakım ayrılıkları bir yana şu görüşte birleşiyorlardı: Doğru eylem demek olan erdem bilgisiz olamaz, “gerçek varlığın” bilgisini edinmeden erdemli olunamaz; mutluluk da erdemli olmaya bağlı olduğundan, bilgi olmadan mutluluğa da erişilemez.
Bir ustanın elindeki tuğla, potansiyel bir evdir. Burada tuğla bir madde iken ev form durumundadır. Buna göre madde bir imkandır, form ise maddede bulunan imkanın gerçekleşmesidir. Burada tuğlanın da maddesi toprak iken tuğla form durumundadır. Dolayısıyla bir altta olan bir varlık, kendisinin üstündeki varlık için madde, kendi altındakine göre formdur. Varlıkların madde ve form biçiminde dizilişinde en altında tamamen formsuz olan ilk madde, en üstünde ise var olmak için maddeye ihtiyacı olmayan “saf form” bulunur.
Antik Yunan öncesinde dünyanın çeşitli yerlerinde felsefenin ilgilendiği konularla ilgilenmişlerdir. Ortaya konan düşünceler, görüşler felsefeye çok benzerler ancak felsefe sayılmamaktadır. Birbirinden bağımsız metinler ya da bu metinlerin yorumları olan felsefe öncesi düşünceler kendi içlerinde tutarlı olmakla birlikte akla değil, inanca dayanır; mistisizme bağlı ve sistemsizdirler.
Platon’un ideal devleti, bilge insanların başta bulunduğu bir devlet biçimidir. Bu devlette kanunların konulması, topluluk hayatının düzenlenmesi işi filozoflara, bilge kişilere verilmiştir. Ona göre, başta filozoflar bulunmaz ya da baştakiler felsefe bilmezse, insanlığın acıları sona ermeyecektir. Filozofların buyurduklarını pratikte yürütmek, devleti iç ve dış tehlikelerden korumak koruyucuların ödevidir. Geniş yığına düşen ödev ise, çalışmak ve itaat etmektir
Aristoteles, Demokritos’a doğa araştırmacısı olarak büyük saygı duyar. Demokritos bütün nitelikleri, niceliklere bağlıyor, niceliklerden türetiyordu. Ona göre, niteliklerin gerçekliği ikinci derecededir; çünkü bunlar bağımsız değildir, niceliklerden gelmişlerdir. Aristoteles'e göre ise, nitelikler niceliklerden daha gerçektir. Demokritos’un bütün nitelikçe ayrılıkları nicelik ayrılığına bağlamasına karşı Aristoteles, nitelikler niceliklerden çıkmazlar; nitelik başlı başına bir şey, nicelik yanında yeni bir şey olduğunu, niceliklerin, nesneler içindeki formların gerçekleşmesinden meydana geldiğini öne sürer.