11. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Ünite Tekrar Testleri Test Soruları - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
İki kocakarı alay mutfağının arkasındaki arsada, ıslak toprağa karşılıklı oturmuşlardı... Teneke kutuları bomboştu. Yanı başlarında birkaç erkek köpek, birbirine geçmiş böğürleriyle, sinirli sinirli soluyarak uyukluyorlardı. Güneş sıcaktı... Kocakarılar, yama yama üstüne vurulmuş, kalın hırkalarını çıkardılar. Sivrilmiş omuz başları, içleri boşalmış kuru göğüsleri... Koltuk altları güneşte tatlı tatlı gidişti, uzun uzun kaşındılar... Sonra, hırkalarının kıvrımlarına saklanmış bitleri bulup bulup kırmaya başladılar. Sivri çenesinde üç siyah kıl fırlamış olanı:
- Bet bereket vardı anam... dedi, bet bereket vardı… Yiyeceğin sözü mü olurdu? O canım fasulyalar, nohutlar, böğrülceler... Ya pirinç pilavları?
Ötekinin bir gözü kördü.
- Doğru... diye başını salladı. Bet bereket vardı o zaman… İnsan karnını doyururdu da doldurur konu komşuya bile götürürdü...
- Ya karpuz kabukları! Nasıl kemirirdik?
- Eeeeh, o günler de günmüş. Allah bundan geri komasın, zere beterin beteri var!
- Bu askercikleri de ne demiye alıp götürürler sanki burdan?
- Harp varmış harp! Moskof gene kafa kaldırmış diyorlar!
Orhan Kemal, Ekmek Kavgası
Yukarıdaki parça 1940-1960 yılları arasında yazılmış --- bir hikâyeden alınmıştır.
I. Batılı yazarların pek çoğunda bu özelliğe rastlanır.
II. Anadolu’nun kuzey doğusunda bir kasabaymış burası.
III. Birçok şairin yurt dışında yaşamasının nedeni budur.
IV. Hürriyet gazetesinde çıkan haberlere göre durum bu.
V. Mona Lisa tablosu da sergide ilgi görenlerden biriydi.
I. Grup
I. Toplumcu gerçekçi hikâye
II. Bireyin iç dünyasını esas alan hikâye
III. Millî ve dini duyarlılıkları yansıtan hikâye
IV. Modernist hikâye
II. Grup
a. Sevinç Çokum
b. Ahmet Hamdi Tanpınar .
c. Samim Kocagöz
d. Ferit Edgü
Bir gün karların erimeye başladığı mevsimdeydi bütün gergi, otuza yakın kadın, erkek ve çocuk, dört beygir ve iki defa o kadar da eşek, Edremit tarafına doğru göçüyorduk.
Can sıkan ve bize hiç uymayan bir kıştan sonra ısıtıcı güneş ve yeni belirmeye başlayan yeşillikler hepimize tuhaf bir oynaklık vermişti. Sırtlarında beyaz ve kısa bir gömlekten başka bir şeyleri olmayan küçük çocuklar hiç durmadan koşuyorlar, bağırıyorlar ve şose yolun kenarındaki hendeklerde yuvarlanıyorlardı. Delikanlılar keman ve klarnet çalarak yürüyorlar, genç kızlar parlak sesleriyle su gibi türküler söylüyorlardı.
Ben de etrafı gözden geçirerek bir köy, bir çiftlik, yanında kalabileceğimiz bir yer araştırıyordum. İkindiye doğru siyah zeytin ağaçlarının arasında yükselen açık renkli çınar ve kavaklar gözüme ilişti. Burası küçük bir değirmendi. Suyu bol bir çay küçük söğüt ağaçlarının arasından geçtikten sonra dar ve taş bir mecraya giriyor, oradan da dört tane tahta oluğa taksim oluyordu. İhtiyar çınarlar çukura gömülen eski değirmenin siyah kiremitli çatısını örtüyorlar ve ön tarafındaki geniş meydanı gölgeliyorlar. Ağaçların hışırtısını bastıran bir gürültüyle değirmenin altından fıkırdayıp çıkan köpüklü sular iki sıra taze kavağın ortasından geçip ilerideki sazlıkta kayboluyordu. Burada çergelemek hiç de fena değildi. Yüklü eşeklerle sık sık gelip giden köylülerden değirmenin işlek olduğu anlaşılıyordu. Bir kurşun atımı ötede beyaz minaresiyle bir köy görünüyordu.
Sabahattin Ali, Değirmen
Bu parçada altı çizili olarak verilen;
I. “oynaklık vermek” huzursuz etmek,
II. “şose yol” genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol,
III. “gözüne ilişmek” istemeden görmek,
IV. “taksim” bir yerde toplanmak,
V. “bir kurşun atımı” kurşunun gideceği uzaklık
anlamlarında kullanılmıştır.
(I) Bütün gece, bütün gün uyumadım. (II) Dışarıda aynı tipi, hanı bir yuva gibi saran ağaçlar üzerinde fırtına ile karışık devam ediyordu. (III) Bir aralık odanın yegâne eşyası olan, tahta bir sedire uzanmayı tecrübe etmek istedim. (IV) Bütün hislerim o kadar ayaktaydı ki, kendimde varlığını bilmediğim birtakım his uzuvlarının vücuduma ilave edildiğini anlıyordum. (V) Garip bir el, yalaza tutulmuş gibi karanlıkta ara sıra kaybolup parıldıyordu.
Bir gün karların erimeye başladığı mevsimdeydi bütün gergi, otuza yakın kadın, erkek ve çocuk, dört beygir ve iki defa o kadar da eşek, Edremit tarafına doğru göçüyorduk.
Can sıkan ve bize hiç uymayan bir kıştan sonra ısıtıcı güneş ve yeni belirmeye başlayan yeşillikler hepimize tuhaf bir oynaklık vermişti. Sırtlarında beyaz ve kısa bir gömlekten başka bir şeyleri olmayan küçük çocuklar hiç durmadan koşuyorlar, bağırıyorlar ve şose yolun kenarındaki hendeklerde yuvarlanıyorlardı. Delikanlılar keman ve klarnet çalarak yürüyorlar, genç kızlar parlak sesleriyle su gibi türküler söylüyorlardı.
Ben de etrafı gözden geçirerek bir köy, bir çiftlik, yanında kalabileceğimiz bir yer araştırıyordum. İkindiye doğru siyah zeytin ağaçlarının arasında yükselen açık renkli çınar ve kavaklar gözüme ilişti. Burası küçük bir değirmendi. Suyu bol bir çay küçük söğüt ağaçlarının arasından geçtikten sonra dar ve taş bir mecraya giriyor, oradan da dört tane tahta oluğa taksim oluyordu. İhtiyar çınarlar çukura gömülen eski değirmenin siyah kiremitli çatısını örtüyorlar ve ön tarafındaki geniş meydanı gölgeliyorlar. Ağaçların hışırtısını bastıran bir gürültüyle değirmenin altından fıkırdayıp çıkan köpüklü sular iki sıra taze kavağın ortasından geçip ilerideki sazlıkta kayboluyordu. Burada çergelemek hiç de fena değildi. Yüklü eşeklerle sık sık gelip giden köylülerden değirmenin işlek olduğu anlaşılıyordu. Bir kurşun atımı ötede beyaz minaresiyle bir köy görünüyordu.
Sabahattin Ali, Değirmen
Bu parçada altı çizili olarak verilen;
I. “oynaklık vermek” huzursuz etmek,
II. “şose yol” genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol,
III. “gözüne ilişmek” istemeden görmek,
IV. “taksim” bir yerde toplanmak,
V. “bir kurşun atımı” kurşunun gideceği uzaklık
anlamlarında kullanılmıştır.
Bir gün karların erimeye başladığı mevsimdeydi bütün gergi, otuza yakın kadın, erkek ve çocuk, dört beygir ve iki defa o kadar da eşek, Edremit tarafına doğru göçüyorduk.
Can sıkan ve bize hiç uymayan bir kıştan sonra ısıtıcı güneş ve yeni belirmeye başlayan yeşillikler hepimize tuhaf bir oynaklık vermişti. Sırtlarında beyaz ve kısa bir gömlekten başka bir şeyleri olmayan küçük çocuklar hiç durmadan koşuyorlar, bağırıyorlar ve şose yolun kenarındaki hendeklerde yuvarlanıyorlardı. Delikanlılar keman ve klarnet çalarak yürüyorlar, genç kızlar parlak sesleriyle su gibi türküler söylüyorlardı.
Ben de etrafı gözden geçirerek bir köy, bir çiftlik, yanında kalabileceğimiz bir yer araştırıyordum. İkindiye doğru siyah zeytin ağaçlarının arasında yükselen açık renkli çınar ve kavaklar gözüme ilişti. Burası küçük bir değirmendi. Suyu bol bir çay küçük söğüt ağaçlarının arasından geçtikten sonra dar ve taş bir mecraya giriyor, oradan da dört tane tahta oluğa taksim oluyordu. İhtiyar çınarlar çukura gömülen eski değirmenin siyah kiremitli çatısını örtüyorlar ve ön tarafındaki geniş meydanı gölgeliyorlar. Ağaçların hışırtısını bastıran bir gürültüyle değirmenin altından fıkırdayıp çıkan köpüklü sular iki sıra taze kavağın ortasından geçip ilerideki sazlıkta kayboluyordu. Burada çergelemek hiç de fena değildi. Yüklü eşeklerle sık sık gelip giden köylülerden değirmenin işlek olduğu anlaşılıyordu. Bir kurşun atımı ötede beyaz minaresiyle bir köy görünüyordu.
Sabahattin Ali, Değirmen
(I) Bütün gece, bütün gün uyumadım. (II) Dışarıda aynı tipi, hanı bir yuva gibi saran ağaçlar üzerinde fırtına ile karışık devam ediyordu. (III) Bir aralık odanın yegâne eşyası olan, tahta bir sedire uzanmayı tecrübe etmek istedim. (IV) Bütün hislerim o kadar ayaktaydı ki, kendimde varlığını bilmediğim birtakım his uzuvlarının vücuduma ilave edildiğini anlıyordum. (V) Garip bir el, yalaza tutulmuş gibi karanlıkta ara sıra kaybolup parıldıyordu.