11. Sınıf : Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi - Genel Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Ahiret inancının insan davranışlarına pek çok olumlu etkisi vardır. Ahirete iman eden insan yaptıklarından hesaba çekileceği bilinci ile hareket eder. Günlük yaşantısını buna göre düzenler. Yaşamını anlamlı hale getirir. Yaptığı işlerde sorumluluk duygusu ile hareket eder. Daima iyi ve yararlı işler yapmaya gayret eder. İyi davranışlar sergilemeye ve kötü davranışlardan uzak durmaya çalışır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir gün Medine’de çarşı esnafını ziyaret ediyordu. Çarşıdaki tüccarlardan biri çuvalın içindeki yaş buğdayları tartıda daha ağır geldiği için kurutmadan satıyordu. Peygamberimiz bu buğday çuvalına elini daldırınca buğdayın altının nemli olduğunu fark etti. Satıcıya, “Bu ıslaklık nedir?” diye sordu. Satıcı da “Ey Allah’ın Resulü! Yağmur altında kaldı ve ıslandı.” deyince Peygamberimiz, “O ıslak kısmı insanların görmesi için ürünün üstüne koysaydın ya. Bizi aldatan bizden değildir.” buyurdu.
Ahiret düşüncesi insana bu dünyada bir amaç ve hayat için bir anlam sunmaktadır. Ahiret yüksek değerleri temsil ederek dünya, hayatın salt maddi yönünü, sırf dünyevi kazanımları ve geçici tatminleri ifade ederken, ahiret bu hayatın öbür tarafına, yani hayatın daha yüce değerlerine, sonsuzca sürecek olan huzur ve tatmine işaret eder. Dünyevilik, insanın en büyük zaaflarından birisidir. Bütün çabalarını sırf maddi hayatın içine gömen, hemen gelene itibar edip, sonra gelecek olanı terk eden, kısa vadeli bir düşünce ve anlayış içerisinde hayatını tüketen insanlar gerçekte kendilerini avutmaktadırlar. Eğer insan, ölüm sonrasını da hesaba katan bir uzun vadeli bakış açısı geliştirebilirse, zihnini ve dikkatini hayatın yüksek gaye ve hedeflerine yöneltir ve içinde bulunduğu durumun kısacık beklentilerine dalmaz.
• Toplumda kişilerin haklarının belirlenmesini ve hakkın hak sahibine teslim edilmesini sağlayan temel değerlerdendir.
• Doğruluk, denklik, doğru yolu izlemek, davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, tarafsızlık ve aşırılıktan uzaklaşıp her şeye hakkını vermek gibi anlamlara gelir.
Allah’ın (c.c.) zatını, sıfatlarını ve fiillerini en güzel şekilde tanımlayan, Allah’ın (c.c.) yücelik ve aşkınlığını ifade eden, zikir ve dualarda kullanılan, kalplere huzur veren Allah’a (c.c.) ait güzel isimlerdir.
Hz Muhammed (s.a.v.) Necranlılarla yaptığı anlaşmada şu madde bulunmaktadır: “Neclanlılar ve tabi olanlar için malları, din ve cemaatleri kiliseleri ve sahip oldukları diğer şeyler huzurunda Allah’ın himayesi ve Muhammed’in (s.a.v.) teminatı vardır.”
Kur’ân-ı Kerîm’de bu safhada yaşanacak olaylardan bahseden pek çok âyet vardır. Bu âyetlerden birinde şöyle buyurulur: “Allah, onları sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını sandıkları bir durumda yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah’ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Çünkü onlar doğru yola gitmemişlerdi." (Yûnus, 10:45)
Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. Peygamberler örnek ve önder kişiler oldukları için, konumlarını zedeleyecek davranışlardan da uzaktırlar.
Hz. Muhammed (s.a.v.), tebliğ vazifesini bir ‘ek görev’ olarak değerlendirmemiştir. Şuara suresinde “İhtimal ki sen, iman etmeyecekler diye kendini mahvedeceksin" ayeti Hz. Muhammed'in (s.a.v.), görevine sımsıkı sarıldığı ve insanların hidayetini canı gönülden arzu ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.), nübüvvet vazifesini aldığı andan son nefesini verdiği güne kadar sadece tebliğ göreviyle meşgul olmuş, evinde, mescidinde, çarşıda, pazarda, yolculuk anında, mezarlıkta hatta muharebe esnasında Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmasına O’nun hasta olması, hatta ölüm döşeğinde yatması dahi engel olmamıştır.