10. Sınıf: Felsefe - 2. Ünite : Felsefe ile Düşünme - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Felsefede sorgulanmadan kabul edilen düşüncelere, yani
dogmalara yer olamaz. Çünkü felsefi düşünmenin temelinde
şüphe, merak ve eleştiri yatmaktadır. Yani kişi felsefeyle
düşünmeye başladığında aslında önce kendini, sonra varlığı
tanıma sürecine girmiş olur.
Platon’a göre nesneler dünyası sürekli bir değişim ve oluş
içindedir ve bu yüzden gerçek varlık olamaz. Gerçek olan
varlık düşünceler (idealar) dünyasıdır, idealar değişmeyen,
öz, kusursuz ve soyut varlıklardır. Nesneler dünyası idealar
dünyasının yansımasından ibarettir. Nesnenin kökü olan
idealar kalıcıdır fakat yansımaları ortadan kalkabilir.
Hume’ a göre doğada gözlenebilen nedensel ilişkilerin gelecekte
de hemen hemen şimdiki gibi olabileceğini söyleyen
yaklaşım, mantıksal bir yanılsamadır. Bazı nesnelerden aynı
tür nesnelere yapılan ampirik genellemeler geçerli olamaz
çünkü bu genellemeler kanıtların ötesine geçmektedirler.
Descartes’in varlık konusundaki görüşüne göre, evrende yapısal
ve niteliksel açıdan birbirinden farklı iki töz vardır. Bu
tözlerden biri madde yani beden, diğeri ise ruh yani düşüncedir.
Ruh düşünür ama yer kaplamaz. Ruh maddeye ya da
madde ruha indirgenemez.
Sadece mantığın sınırları içinde kalarak olayların nedeni
üzerine ve evrenin temel determinasyonları üzerine bilgi
üretmek, bilgi kuramları geliştirmek olanaksızdır. Mantığa
kendi sınırları dışında bir görev yükleyerek bilginin sorunlarına
yaklaşmak insanı, açlıktan kendi kendini yutan bir yılan
durumuna düşürür.
Felsefe günlük kaygıları olmayan seçkin bir sınıfa ait bir etkinlik
değildir. Yaşlı bir kadın koltuğunda otururken hayatında
olanları ve yaşamının anlamını düşündüğünde aslında bu
felsefi bir düşünüştür. Gençliğin ilk yıllarında varoluşla ilgili
düşünme etkinliği de felsefi düşüncelerdir. Yani bunlara
benzer şeyler düşünmüş her insan biraz filozoftur.
İnsanların çoğu dünya görüşünü, kitle iletişim araçlarından
ve çevresinden edinmektedir. Felsefi bir düşünüşle bir
dünya görüşü oluşturmak isteyen kişi, yığınlardan bağımsız
davranmalı ve kendi aklına dayanma cesaretini göstermeli
fikirlerini dayanaklarla açıklayabilmelidir. Bu durum Platon’a
göre “Yığın hiçbir zaman filozof olamaz.” ifadesiyle özetlenebilir.
Felsefe, var olanların üzerinde bilinçli ve planlı bir düşünmeden
doğmuştur. Öteden beri cevapları yalnız dinden, mytostan
edinilen bir takım sorunlar, bir zaman gelip de eleştirilen
bir düşünmenin ve gözlemenin konusu yapılınca, felsefe tarihi
de başlamıştır.
Beyin ve onun sinir sistemi olmaksızın düşünceden söz edilemez.
Beynin maddesel varlığı düşünme etkinliği için zorunludur.
Üzüntü, sevinç, nefret., gibi duygu diye adlandırdıklarımız
aslında beyin sinirsel yapısının, sinir sisteminin ve
iç salgı bezlerinin bir sonucudur.
“Felsefe konuşmak” felsefeden konuşmak değildir. Bir ders
ya da sunum yapmak, kitap yazmak, alıntı yazdırmak değildir
söz konusu olan. Tersine, söz konusu olan her zamanki
aynı sözcüklerle konuşmaktır, ancak farklı şeylerden, farklı
açılardan ve sürekli sorgulayarak.