12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Mili Edebiyat Dönemi Hikayesi - Test Çöz - 2023 MEB müfredatına uygun kazanım, konu testlerini ve yazılı soruları test olarak online, indirmesiz çöz.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Millî Edebiyat Dönemi’nin Ömer Seyfettin'den başka önde gelen hikâyecilerinden bir diğeri, eserlerinde gözlem ve mizahın önemli yer tuttuğu Refik Halit Karay’dır. Yine ----- bu dönemde aynı anlayışla hikâye türünde eserler vermişlerdir.
Reşat Nuri Güntekin; temiz dili, mizah dergilerinde keskinleşen alaycı ifadesi, seçtiği konular, canlandırdığı tipler ve ironik anlatım tekniğiyle her seviyeden okuyucunun kendisinde bir şeyler bulduğu ve vazgeçemediği yazar olmuştur. Sanatçının 1923'ten sonra yayımlanan hikâye kitapları ----- adlarını taşır. Bu hikâyeler hemen hemen daima bir olay etrafında gelişir ve sonuçtan mutlaka bir hisse çıkarılır. Kısacık bir hikâyede yazarın aile içi ilişkileri, eğitim anlayışımızı, hayvan sevgisini, çevre konularını bir darbe uyandıracak sertlikle verdiği görülür.
Köylülük hayatımın bir türlü katlanamadığım ve hâlâ halledemediğim en zor tarafı temizlik sorunudur... Burada suyu bulmak için her gün ta çaya kadar gitmek gerekiyor. Çayın suyu ise bir akar balçıktır. Gerçi köyün içinde su yok değildir. Fakat gerek kuyunun gerek çeşmenin başı, her gün sabahtan akşama kadar doludur. Abdest alan ihtiyarlar, evlerine su taşıyan kadınlar, kızlar ve akla sığmayacak derecede pis oyunlarla oynayan çocuklar hep oradadır. Bazı, çaya kadar gitmekten üşenen kadınların da çamaşırlarını çeşmenin yalağında yıkadıkları olur.
Ama o eski şevki kayboluverdi. Ruhuna koyu bir karanlık doldu. Kalbine acı bir ağırlık çöktü. Artık Deli Mehmet’in yeşil nurdan mezarı içinde sürdüğü ilahi zevki göremez oldu. Bu mahrumiyet onu delirtti. Yemekten içmekten kesildi. Bir gün, yine perişan kırlarda dolaşırken Deli Hüsrev’e rast geldi. Meğer o da geziniyormuş. Elindeki yayıyla yavaşça Kuru Kadı’nın arkasına dokundu.
- Ahmak, dedi, niye gördüğünü halka söyledin? Adam gördüğünü kâle geçirirse kazandığı hâli kaybeder. Eğer sussaydın gördüğün keramete ölünceye kadar şahit olacaktın
Kuru Kadı yere diz çöktü, ağlamaya başladı:
- Çok perişanım, diye inledi, lütfet. Gel, beni gaflet uykusundan uyandır. Benim o görmüş olduğum durum ne hikmettir? içinde benimle senden başka onu gören oldu mu?
- Bir gören daha var. O “can" herkese görünmez.
- Kimdir?
- Bilemezsin...
- Başkaları görmedi de biz ikimiz niçin gördük?
- Şehitlik müjdesidir! İkimiz de mutlaka şehit düşeceğiz!…
Bu parçayla ilgili
I. Millî Edebiyat öykülerinin özelliğini taşımaktadır.
II. Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
III. Anlatıcının düşünceleri iç monolog ve bilinç akışı İle verilmektedir,
IV. Yapı unsurlarından zaman ve mekân belli değildir.
V. Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir,
Asıl konuşan Hasan’dı, altı aydan beri susan Hasan… Durmadan, dinlenmeden, nefes almadan, yanakları sevincinden pembe pembe, dudakları titreyerek taze, gevrek, billur sesiyle aralıksız konuşuyordu. Aklına ne gelirse söylüyordu. Eskici hem çalışıyor hem de ara sıra “Hal Ya! Öyle mi?...” gibi dinlediğim bildiren sözlerle onu söyletiyordu; artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi hem zevkli hem yaslı dinliyordu; geçmiş günleri, kaybettiği yerleri düşünerek benliği sarsıla sarsıla dinliyordu. Daha çok dinlemek için de elini ağır tutuyordu. Fakat nihayet bütün ayakkabılar tamir edilmiş, iş bitmişti. Demirini topraktan çekti, köselesini büktü, çivi kutusunu kapadı, kiriş çanağını sarmaladı. Bunları hep ağır ağır yaptı. Hasan, yüreği burkularak sordu:
“Gidiyor musun?”
“Gidiyorum ya, işimi tükettim.
Edebiyatımızda Anadolu edebiyatı ve Türklük şuuru 1908’den sonra dönemin şartlarına bağlı olarak eserlerde görülmeye başlamıştır. Millî mücadele ruhu ve Anadolu hayatının sindiği eserler arasında Memleket Hikâyeleri, Dağa Çıkan Kurt, Türk Kalbi, Çağlayanlar ve Milli Savaş Hikâyeleri’ni saymak mümkündür.
Edebiyatımızda romanları ile tanınan sanatçı, ilk romanlarında aşk temasını işledi ve kadın psikolojisi üzerinde durdu. Eserlerinde karakter yaratma konusunda oldukça başarılı olan yazar, özellikle eserlerindeki “kadın karakter'lerle bunu gösterdi. Bu kadın kahramanlar, etrafındakileri hemen etkisi altına alabilen güçlü kişilerdir. Eserlerinde Kurtuluş Savaşı, Türkçülük akımı, sosyal çevre gibi konulan işleyen sanatçı; tasvirlerinde realist bir bakış açısı kullanmıştır. Roman, hikâye, anı, tiyatro gibi pek çok türde eser veren sanatçının ----- adlı eseri hikâye türündeki eseridir.
Bu parçada boş bırakılan yere
I. Dağa Çıkan Kurt
II. Harap Mabetler
III. Kenan Çobanları
IV. Sinekti Bakkal
V. Türk’ün Ateşle imtihanı
Anadolu’nun ilk defa usta bir kalem tarafından sağlam bir hikâye tekniğiyle dile getirildiği bu hikâyelerde memur, esnaf ve orta hâlli insanların sıkıntıları, geçim dertleri, kasaba eğlence hayatı, adetlerin bağlayıcılığı gibi konular canlı ve realist tabiat tasvirleriyle işlenmiştir. Hikâyelerde konu Anadolu olmakla beraber dil, sade bir İstanbul Türkçesidir. Şeftali Bahçeleri, Boz Eşek, Yatık Emine, Garip Bir Hediye kitapta yer alan hikâyelerinden bazılarıdır.
I. Çağlayanlar
II. Harap Mabetler
III. Eski Ahbap
IV. Bir Serencam