12. Sınıf : Türk Dili ve Edebiyat - 2. ünite : Hikaye Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Hep koşuyorsun, hep koşuyorsun, hiç durmayacak mısın sen, dedim. Ben durmasını bilmem ki, dedi. Yeter ki sizler yolumdan çekilin ve bana böyle anlamsız sorular sormayın. Böyle koştuğuna göre varacağın bir yer olmalı, dedim. Dünyanın yuvarlak olduğunu öğretmediler mi sana? Ne kadar koşarsan koş varacağın yer burası. Yol açın bana, yol açın, diye inledi. Bir kez durursam bir daha koşamam, bunu anlamıyor musun?
Duvarda saat ağır ağır dokuzu vurdu. Yani sabaha karşı üç. O eskimiş, anlaşılmaz, bastonlu Romen sayıları karanlığa çizildi. Dar taş avluda bir çift takunya sabaha karşı duygusunu sürdürmeye çalışıyordu. Bu uyanılmamış bir düşse, ay ışığının döküldüğü beyaz taşlara çarpan uykulu iki küreğin, acılar ve hamamböcekleri ile dolu bir kilerden öksürüklü sakalların titreştiği bir odaya sıkışıp durduğu o yorgun kadını yani annemi hatırlamamaya imkân var mı? Ay ışığı odada, sanki her şeyin dışında, soyut, mutlu bir kesiti aydınlatıyordu. Üstünde uyku uçuştuğu mermer denizliği, kırmızı halıyı, Yunus amcamla büyükbabamın kedi yavruları gibi kıpırdanıp duran beyaz yüzlerini. Işıkta yıkanmış, rahat, parlak yüzlerdi bunlar. Gerçekte ise kocaman, sessiz odalarla dolu bu büyük evde, hiçbiri ötekine benzemeyen dört insanın, bir ölüm saatinin korku ve tedirginlik dolu havasını soludukları, ölüm kuşlarının sık sık usulca yüreklerine dokunduğunu duydukları bu gömülmüş evrende böyle rahat görünümlere yer yoktu.
En yakınındaki açılmak istedi.
“Bilmediğim kaldı mı ki sende!” diyen gülümsemesini gördü gün yoldaşının dudak bükümünde.
Anlatası kalmadı.
Bir kaynağın başında durmuş,
Buralarda içecek bir şey yok mu? diye bağırıp duruyordu.
Ona kaynağı gösterdim.
Bu benim susuzluğumu gideremez, dedi .
Bu metin ile;
I. doyumsuzluk,
II. açgözlülük,
III. umutsuzluk,
IV. ön yargı
Küçürek öyküde diyalog tekniği bu yazarımız için önemli bir yer tutar. Yaşam Öyküsü I, Gece Bekçisi, Rastlantı, Zaman, Keşke, Kısa ve Yanıt adlı öykülerinde diyaloglar kişilerle ilgili uzun betimlemelerin yerini tutacak nitelikte söylemsel bir işlev üstlenir. Uzun satırlar yerine kısa kısa konuşmalar aracılığıyla öyküdeki kişilerin ilişkisine ve onların kendi gerçeklerine ulaşır.
Ve sırtım öyle orta yerde dururken kara…
Kapkara gözlükler takıyorum
insan içine çıktıkça-gizlenmek için.
Karşısı
kim kimi seviyor duvarı, dalgakıran
Ve kırılgan dalgalar
uzakta.
Çok yerler gördüm. Dağlar, ovalar, yaylalar,
Denizler, kentler, başkentler…
Ama bugüne değin çölü görmüş değilim.
Çölü görmediğim hâlde, biliyorum ki çölü görmeyen
Hiçbir şeyi görmüş sayılmaz.
- - - -, Türk edebiyatında küçürek öykü dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biridir.
Bir sıcak çorbam olsun, bir de saman döşeğim.
Ses olmasın, gürültü olmasın, kimseler kapımı çalmasın
ya da
çalacaksa hiç beklemediğim, ömrümde yüzünü görmediğim
bir kişi çalsın.
Küpümde suyum, … Biraz da unum. Biraz da tuzum.
Bir-iki çeki de odunum.
Sözcükler olmasa da olur.
Hecelerle yazarım.
Heceler olmasa da olur.
Horozun ötüşü. Eşeğin anırması. Köpeğin havlaması.
Atın kişnemesi.
Suyun şırıltısı.
Yağmur dam dam damlası.
Tüm bunlar yeter.
Gerçekten mi?
Evet, evet. Yeter de artar bile.