12. Sınıf : Türk Dili ve Edebiyat - 2. ünite : Hikaye Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Seversen yürekten sev.
Koparsa
Yürekten kopsun
Zaman zaman sizin de içinizde hafiflemek, düşselliğin perdahından geçmek (fakat yine de çok ağırdan alarak geçmek), sonra yavaşça ve süzülerek dünyamıza sil baştan inmek isteği hiç uyanır mı? Çarçabuk tarafından çekip bir yerlere gitmek (ey kalbim yine mi, yine mi?), bir şeyleri yakıp yıkmak, uzun bir ilişkiyi birdenbire bitirivermek ister ve bunlardan birini olsun yapamazsanız bile çevrenizden ve her türlü bitişik nizam yakınlıklarınızdan bir anlığına kurtulmayı düşünür müsünüz hiç? Bunu yapın (ama hemen yapın), susturun o delifişek kalbinizi, susturun ki aynı kalbiniz size o ürkünç sus çiçeği yerine kendi renk-ahenk çiçeğini sunsun. Ne diyorum ben; susturun o kalbi diyorum, susturun, hemen yapın bunu, yapın ve kalbinizi kendi avuçlarınıza alın. Başkalarından önce asıl siz ona hükmedin. Çünkü ey kalbim, sen benim kalbimsin!
Orada.
Ve durduk yerde büyüyen deniz ( )
Kayalıkları köpüklerle döverek biçimleyen deniz.
Dur, dinle bir bak ( ) Sana bir şey mi söylüyor ( )
Ne söylüyor ( )
Ve kendi çapında yırtıcı kuşların erişilmez o çığlık çığlığa
güzelliği ( )
Cumhuriyet Dönemi’nin önemli kalemlerinden olan - - - -, insanı merkeze alarak hikâyelerinin odak noktası yapmış ve realist bakış açısıyla dikkat çekmiştir. Sıradan ve basit insanları konu edinmesi ve gözlemci-gerçekçi yönüyle Sait Faik’ten etkilenmiştir. İlk hikâyelerinde sıradan insanları ele almış ve daha sonra bireyin iç dünyasını yansıtmıştır. Yalnızlık, çaresizlik, arayış, bulamayış, yazgı ve bunların içe işleyen sızısını dile getirdiği Özgürlük Masalı adlı ilk hikâye kitabı 1965 yılında yayımlanmıştır. Özgürlük Masalı, kişinin duyguların bulanıklığına gizlenmiş iç dünyasını gözler önüne seren bir eserdir.
Küçürek hikâye yazarları gerçeği doğrudan değil, sezdirerek verir. Ani uyarılarda bulunur, sıradan fakat yoğun ve özgün yaşantıları bize simgesel düzeyde anlatır. Bu tarz hikâyeler öğüt vermez, karakter geliştirmez
Yanmış ormandan geçtim.
Kapkara, kömürleşmiş ağaçlar. Yanmış otlar. Çalılar. Isırganlar. Tüm börtü böcek yanmış.
Kaplumbağalar. Tosbağalar. Kertenkeleler. Yılanlar yanmış. Kelebekler bile.
Toprak öylesine sıcak ki üstüne basılmıyor. Kayalar cehennem kayası.
Yanımdaki dostum, “Bilmem biliyor musun” diyor, “böyle
yangınlardan sonra, eğer yağmurlar bol ve düzenli yağarsa bambaşka bir orman oluşur. Yeni ağaçlar, yepyeni
bitkiler…”
“Ne kadar sürer bu?” diyorum.
“Havaya bağlı,” diyor. “Ben diyeyim yirmi, sen de otuz.”
“Görür müyüz,” diyorum.
“Bizler görmesek, çocuklarımız görür,” diyor.
“Onlara ormanı nasıl korumamız gerektiğini öğretmemiz
gerekecek.” diyorum.
“Kendimize de,” diyor dostum.
Üstüne basa basa bir kez daha; Kendimize de.