11. Sınıf - Felsefe : 3. Ünite : 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi - 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bacon, dinin insan aklına sınırlar getirmesine, Hristiyanlığın İncil’den hareketle tümdengelime dayalı olarak doğal olguları açıklamasına karşı çıkar. Dine dayalı ereksel açıklama biçimini safsata olarak niteleyen Bacon, akılla açıklanamayan her şeyin Tanrı’nın iradesine havale edilmesini eleştirir. Örneğin, “Taş neden yere düşer; çünkü Tanrı öyle istedi.” Bacon’a göre, bir doğa olayı bu şekilde açıklanamaz. Bacon, Hristiyanların düşündüğü gibi evrenin bir amacı olmadığını, doğanın kutsal kitaplar aracılığıyla ya da tümdengelim mantığı kullanılmaksızın keşfedilebilir olan mekanik nedenlere dayandığını savunur. Ona göre evrenin gerçekten anlaşılması için bilimsel ve tecrübeye dayalı yöntemlerin rehberlik ettiği duyular kullanılmalıdır.
17. yüzyıl felsefesi, teolojiden hemen tamamen bağımsız bir felsefedir. O çağın filozofları olan Francis Bacon’ın, Hobbes’un, Descartes’ın teolojiyle hemen hiçbir ilişkisi olmamıştır. Onlar, bütünüyle ve tam olarak çağlarını özümsemiş, mevcut problemlere din dışında kendi düşünceleriyle bir çözüm getirmeye çalışarak insanlığa yol göstermeye kalkışan birer filozof olarak ortaya çıktılar. Bu bakımdan o filozoflar teolojiden bağımsızlaşan, teolojinin etkisinden kurtulmuş felsefenin, yani modern felsefenin kurucu zihinleridir.
Galileo Galilei, dönemin bilimsel devrimine imza atan en önemli kişisidir. Bu devrim, sayıların erdemleri üzerine düşünen Pitagorculardan ya da gök cisimlerini mükemmel daireler çizen Aristoteles’in kozmoloji anlayışından çok farklıdır. Galilei’nin bu yeni düşünce kategorilerini doğaya, hayata, maddeye uygulama girişimi modern bilim sürecini başlatır.
17. yüzyıl felsefesi her şeyden önce, yeni bir tarih felsefesinin, yepyeni bir tarih duygusunun egemen olduğu bir felsefedir. Bu felsefe, dünyaya ve insana bu yeni bakışın bir sonucu olarak, insanı eyleminin ve tarihin öznesi kılan bir felsefedir. Yaratıcı ve özgür insan, bundan böyle kendi kurduğu ve yapıcısı olduğu tarihin etkin bir öznesidir.
Descartes, bilginin açık ilkelerden mantıksal akıl yürütme ile çıkarılabileceğini düşünmekteydi. Ona göre tüm insan bilgisi için geçerli olan biçimsel standartlar matematiksel araştırma yöntemlerindeki standartlardır. Bilginin ilerlemesi yönteme ilişkin belirgin kuralların geliştirilmesine ve izlenmesine bağlıdır. Doğal olarak bilginin özü ve yöntemi birdir. Bilgi iktidardır ve bilginin artması demek insan ilerlemesinin anahtarını elimize geçirmek demektir
Rönesansın önemli düşünürlerinden Niccolö Machiavelli’nin tasarladığı ideal devletin canlı örneği Roma İmparatorluğudur. Macchiavelli'ye göre, devlet, gücünü bir ulustan almalı, üstünde kiliseyi bulmamalıdır. Hukuk da dinden değil, devletin özünden türetilmelidir. Çünkü devlet, Tanrının planında belli bir görevi olan bir yapı değildir; bu dünya için kurulmuştur, öbür dünya ile bir ilgisi yoktur. Devlet başkanının başlıca amacı, devleti elinden geldiğince güçlü kılmaktır. Bu uğurda her şey yapılabilir; her şey hoş görülmelidir. Hukuk, ahlak, devlet yüzünden vardırlar, dolayısıyla devletin bittiği yerde bunlar da biter.
Kopernik’in yeni evren modeli ile dünya, dolayısıyla insan da merkez olmaktan çıkarılmıştır. Giordano Bruno, Kopernik sistemine dayanan bu yeni doğa tasarımını felsefe bakımından değerlendirir ve buradan yeni bir dünya görüşü geliştirir. Bu yeni görüşe göre, yeryüzü ve gökyüzü ayrı değildir, evrenin bütünü yapıca ve yasaca aynıdır. Evren, Aristoteles’in ileri sürdüğü gibi gök kubbe ile sınırlı değildir, sonsuzdur. Sonsuz evren içinde kendi içlerine kapalı, sayısız sonlu dünyalar vardır. Evren de Tanrısal Öz’ün kendisini açmasıdır. Bu bakımdan doğa, Tanrının kendisidir; Tanrı gibi sonsuz ve güzeldir.