11. Sınıf - Felsefe : 3. Ünite : 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi - 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bacon geleneksel felsefenin izlediği yöntemin hatalarını sıraladıktan sonra kendi önerdiği yönteminin dört adımını şu şekilde belirler:
- Fenomenin ortaya çıktığı örnek durumların bir listesini yapmak
- Fenomenin ortaya çıkmadığı olumsuz örneklerin bir listesini yapmak
- İncelenmekte olan fenomenin değişen oranlarda mevcut olduğu durumların bir listesini yapmak
- İncelenen fenomenin sahip olmadığı örneklerden oluşan dışlayıcı tabloyu yapmak.
Modern devlet teorileri üzerinde büyük bir etkisi olan Rönesansın önemli düşünürlerinden Thomas More, o günlerin İngiltere’sini, mal ve mülkün sayıca az, zengin, işsiz-güçsüz bir sınıfın elinde toplandığını, halkın büyük kısmının maddi ve ahlaki bir yoksulluk içine düştüğünü söyleyerek eleştirir. Bu durumdan kurtulmanın yolu olarak More, özel mülkiyetin kaldırılmasını önerir. Özel mülkiyetin varlığının sosyal adaleti yok ettiğini, bütünün mutluluğunu gerçekleştirmenin tek çaresinin eşitlik ilkesini uygulamak, dünya nimetlerini herkese adil ve eşitçe dağıtılmakla mümkün olduğunu belirtir
Aristoteles fiziğinde “hareket" nesnelerde var olan doğal eğilim yüzünden oluyordu. Örneğin, ağır şeylerin doğal yeri, yer’in merkezidir; bundan dolayı cisimler bu doğal yerlerini bulmak için hareket ederler. Galile fiziğinde ise nesnelerde var olduğu düşünülen böyle “gizli kuvvetler” yoktur, yalnız nicelik ilişkisi, hareketin ölçü oranları vardır. Galile'ye göre, bütün doğa bir hareketler sistemidir. Hareket ise, ölçülebilen öğeler arasındaki yine ölçülebilir olan matematiksel bir bağlantıdır. Dolayısıyla Galile, Aristoteles gibi hareketin “niçin” olduğunu değil, “nasıl” olduğunu araştırır.
Bacon’a göre, insan tek tek olgulardan önermelere yükselirken sayısız yanılmalarla karşılaşabilir. Bu nedenle, “tümele varmak isteyen insana kanatlar takmamalı, kurşun bağlamalıdır” demektedir. Bacon, tek tek olgulardan tümel yargılara hemen yükselmek yerine önce öyle pek kesin olmayan önermelere varılmasını, daha sonra daha yüksek olanlarına, en sonunda da en yüksek önermelere doğru ilerlemek gerektiğini belirtir.
Rönesans düşünürlerinden Johann Althus, halkın yüceliğini ilk olarak ileri sürüp halk egemenliği düşüncesine kesin formülünü kazandıran düşünürdür. Ona göre, egemenlik bir bütündür, bölünemez, parçalanamaz, bir başkasına aktarılamaz; ancak halkın elinde bulunabilir, çünkü doğrudan halktan çıkmıştır. Devlet bir sözleşmeden doğmuştur, dolayısıyla egemenlik de devleti kuran halkın hakkıdır. Halk kendini parlamento ile temsil ettirir; parlamentonun yetkileri hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz; devlet erkini yürütenler egemen bütüne, halka bağlıdırlar.
Bacon’a göre, doğru bir doğa bilgisi elde etmek, doğa karşısında yanılmalardan korunmak için kendilerinden kurtulmamız gereken dört tür idol vardır. Bunlardan birine kabile veya soy idolleri adını verir. Bu idoller, bütün insan soyu için ortak olan insan oluşumuzla ilgili olan idollerdir. Bunlar yüzünden nesneleri kendimize benzetir, kendi ölçülerimize göre kavramaya çalışırız; böylelikle onları kendi ölçü ve koşulları içinde göremez oluruz.
Galile, Bruno’nun başına gelenleri görünce tehlikeden korunmak için görüşlerini varsayım kılığında ifade etse de Engizisyon mahkemesinde kitabı yasaklanır, düşüncelerini inkar etmesi istenir; diz çökerek dünyanın merkez olmayıp evrenin ortasında bulunan güneşin etrafında döndüğünü ileri süren öğretinin doğru, Kopernik teorisinin yanlış olduğunu söylemek zorunda bırakılır. Burada Kilise, Galile’yi mahkum etmekle zafer kazanmış gibi görünür fakat gerçekte zaferi kazanan Galile idi. Galile’nin mahkum olması, onun bilim idealinin yayılmasının önüne geçememiştir.
Tycho Brahe, Kopernik’in astronomi öğretisi ile Kilise görüşünü uzlaştırmaya çalışır. Kopernik’in çizelgelerini inceler fakat onun sistemini dini nedenlerle bütünüyle kabul etmez. Kopernik’in evreni sonsuz olarak genişletmesine karşın Brahe, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü fakat başka bir şeyin etrafında dönmediğini, Ay ile Güneşin dünyanın, öteki gezegenler de Güneşin etrafında döndüğünü iddia eder. Ancak Brahe’nin bu uzlaştırma denemesi başarılı olmaz ve Kopernik’in sistemi, Kilisenin bütün tepki ve koğuşturmalarına rağmen zaferi kazanan düşünce olur.
Kepler, gençliğinde yazdığı ilk yapıtında koyu bir Yeni Platoncu, estetik rengi olan bir evren anlayışına sahiptir. Tycho Brahe’nin gözlemlerine ve kendi deneylerine dayanarak gezegenlerin yörünge ve hızları, özellikle Mars gezegeni üzerindeki araştırmaları sonrasında Kepler, ruhçu görüşünü bırakır ve şunları söyler: “Eskiden gezegenleri hareket ettiren kuvvetin bir ruh olduğuna inanıyordum. Ancak sonra gezegenler arası aralıklar büyüdükçe ruhun kuvvetinin azalacağını düşündüm; bundan dolayı bu kuvvetin maddi olması gerektiğine karar verdim.”
Antik Çağın çeşitli düşünce çığırlarını bir dünya görüşünde uzlaştırmak isteyen Rönesans düşünürlerinden Mirandola'ya göre, astrologların ileri sürdükleri gibi, yıldızların insanın alın yazısı üzerinde bilinmeyen etkileri olamaz; gerçek olan, yalnız doğa güçleridir; her şey doğanın ilke ve formlarına göre oluşur. İnsan, karakteri ile alın yazısını yıldızların konumlarına değil, doğal bağıntılara borçludur; üstelik kendi alın yazısının özgür kurucusudur.