12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 3. Ünite: Şiir - Ünite Tekrar Testleri - Test Çöz - Online ve süreli test çözüp öğrencilerin kendini deneyebileceği Türkiye'nin en kapsamlı test çözme portalı.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Türk edebiyatı dersinde tahtaya aşağıdaki iki şiiri yazarak şiir geleneği hakkında bilgi veren öğretmen, öğrencilerine şiirler hakkında birtakım sorular sormuştur.
I. Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
II. Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan,
İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük,
İndik de dünyaya karanlıklardan.
Sıra sıra mezar, başka ne gördük?
Ölmemek, ilk ve son, büyük kelime;
Çarpıldık, ölmemek için ölüme!
Ver Allah'ım, büyük sırrı elime;
Geçmez an, solmaz renk, kopmaz bütünlük.
Öğretmenin verdiği bilgiler şu şekildedir:
I. Şiir, edebiyat sayfalarında ilk görüldüğü andan itibaren en çok tepkiyi çeken şiir hareketine aittir. Türk şiirinin gidiş yönünü değiştiren, ona yeni imkânlar kazandıran bu hareket, başlıca savunucusunu yitirdiği 1950 yılının sonlarında gündemden düşmeye başlamıştır.
II. Bu şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar. İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.
Edebiyatımızda bazı sanatçılar eserlerinde işledikleri konulara göre takma isimlerle anılır olmuştur.
• Kaldırımlar Şairi,
• Bayrak Şairi,
• Ankaralı Âşık Ömer,
• Destan Şairi,
• Evler Şairi
bunlardan bazılarıdır.
Bu bilgiden hareketle öğrencilerin kimi tespitleri şu şekildedir;
I. “Kaldırımlar şairi” olarak anılan Necip Fazıl’da Bergson’un sezgi felsefesinin ışığında eşyaya, objeye karşı zihnî bir sempatinin varlığı düşünülebilir. Onda bu varlıklar dış görünüşleriyle algılandığı gibi değildir. Eşyanın insanın iç dünyasıyla ilişkisi vardır.
II. Tarihsel duyarlılığı, vatan ve bayrak sevgisiyle bilinen Arif Nihat Asya, “bayrak şairi”mizdir. Halk ve divan şiiri biçimlerinin yanında modern şiir biçimlerini de kullanmıştır. Rubainin son dönem ustalarından sayılmıştır.
III. Kendini Ankaralı Âşık Ömer olarak niteleyen, şiir anlamında başarılı olmayan Behçet Kemal Çağlar'ın en tanınmış eseri Faruk Nafiz ile birlikte yazdıkları “Onuncu Yıl Marşı'dır.
IV. Türk edebiyatının en üretken şairlerinden biri olan ve yapay destanlar yazan Yaşar Kemal, “Destan Şairi” olarak bilinir. “Türkçem benim ses bayrağım” sözüyle Türkçeye verdiği değeri ortaya koyar.
V. Gurbet, hasret, hikmet burçlarını keşfeden ve Evler isimli bir eseri de bulunan Behçet Necatigil'e “evlerin öyküsünü yazan şair” ya da “Evler Şairi” denir.
Türk edebiyatı dersinde tahtaya aşağıdaki iki şiiri yazarak şiir geleneği hakkında bilgi veren öğretmen, öğrencilerine şiirler hakkında birtakım sorular sormuştur. I. Kiminiz düdüktür, öter; II. Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan, Öğretmenin verdiği bilgiler şu şekildedir: I. Şiir, edebiyat sayfalarında ilk görüldüğü andan itibaren en çok tepkiyi çeken şiir hareketine aittir. Türk şiirinin gidiş yönünü değiştiren, ona yeni imkânlar kazandıran bu hareket, başlıca savunucusunu yitirdiği 1950 yılının sonlarında gündemden düşmeye başlamıştır. |
I. şiiri biçim, içerik ve ahenk unsurları yoluyla incelediğinde düşüncelerini,
I. Bu şairlerin dizeleri olsa olsa “şiirsiz şiir, edebiyatsız edebiyat, musikisiz müzik” olur.
II. Bu şairler sokaktaki adamın şiirine yönelerek şiiri insan içine çıkarmışlar, şiire kasket giydirmişler, şiire elma yemeyi öğretmişlerdir.
III. Bu şairler eser vermeye başlayalı şiirimizden çok şey gitti: vezin gitti, kafiye gitti, mana gitti...
IV. Bu genç şairler, yaşadıkları toplumu sevmiyorlar üstelik ne onu değiştirmenin yolunu biliyorlar ne de bu yolu arıyorlar.
Türk edebiyatı dersinde tahtaya aşağıdaki iki şiiri yazarak şiir geleneği hakkında bilgi veren öğretmen, öğrencilerine şiirler hakkında birtakım sorular sormuştur. I. Kiminiz düdüktür, öter; II. Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan, Öğretmenin verdiği bilgiler şu şekildedir: I. Şiir, edebiyat sayfalarında ilk görüldüğü andan itibaren en çok tepkiyi çeken şiir hareketine aittir. Türk şiirinin gidiş yönünü değiştiren, ona yeni imkânlar kazandıran bu hareket, başlıca savunucusunu yitirdiği 1950 yılının sonlarında gündemden düşmeye başlamıştır. |
I. metnin ait olduğu zihniyetle ilgili olarak
I. Sanatçılardan biri, Japon haykaylarından (haiku) etkilenmiş ve İstanbul İçin Hay-Kaylar'ı kaleme almıştır.
II. Şairaneliği reddeden bu şairler, dünyaya ya küçük çocuk duyarlığı, saflığı ya da kendi rahatına düşkün, sıradan, bön bir yetişkinin basit tedirginlikleri içinde bakmışlar ve şaşırtmacalar yazmışlardır.
III. Geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalan sanatçılar, ölçü ve kafiyenin yanında edebî sanatları da şiir için olmazsa olmaz ölçüt kabul etmişlerdir.
Edebiyatımızda bazı sanatçılar eserlerinde işledikleri konulara göre takma isimlerle anılır olmuştur.
• Kaldırımlar Şairi,
• Bayrak Şairi,
• Ankaralı Âşık Ömer,
• Destan Şairi,
• Evler Şairi
bunlardan bazılarıdır.
Bu bilgiden hareketle öğrencilerin kimi tespitleri şu şekildedir;
I. “Kaldırımlar şairi” olarak anılan Necip Fazıl’da Bergson’un sezgi felsefesinin ışığında eşyaya, objeye karşı zihnî bir sempatinin varlığı düşünülebilir. Onda bu varlıklar dış görünüşleriyle algılandığı gibi değildir. Eşyanın insanın iç dünyasıyla ilişkisi vardır.
II. Tarihsel duyarlılığı, vatan ve bayrak sevgisiyle bilinen Arif Nihat Asya, “bayrak şairi”mizdir. Halk ve divan şiiri biçimlerinin yanında modern şiir biçimlerini de kullanmıştır. Rubainin son dönem ustalarından sayılmıştır.
III. Kendini Ankaralı Âşık Ömer olarak niteleyen, şiir anlamında başarılı olmayan Behçet Kemal Çağlar'ın en tanınmış eseri Faruk Nafiz ile birlikte yazdıkları “Onuncu Yıl Marşı'dır.
IV. Türk edebiyatının en üretken şairlerinden biri olan ve yapay destanlar yazan Yaşar Kemal, “Destan Şairi” olarak bilinir. “Türkçem benim ses bayrağım” sözüyle Türkçeye verdiği değeri ortaya koyar.
V. Gurbet, hasret, hikmet burçlarını keşfeden ve Evler isimli bir eseri de bulunan Behçet Necatigil'e “evlerin öyküsünü yazan şair” ya da “Evler Şairi” denir.
Türk edebiyatı dersinde tahtaya aşağıdaki iki şiiri yazarak şiir geleneği hakkında bilgi veren öğretmen, öğrencilerine şiirler hakkında birtakım sorular sormuştur.
I. Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
II. Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan,
İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük,
İndik de dünyaya karanlıklardan.
Sıra sıra mezar, başka ne gördük?
Ölmemek, ilk ve son, büyük kelime;
Çarpıldık, ölmemek için ölüme!
Ver Allah'ım, büyük sırrı elime;
Geçmez an, solmaz renk, kopmaz bütünlük.
Öğretmenin verdiği bilgiler şu şekildedir:
I. Şiir, edebiyat sayfalarında ilk görüldüğü andan itibaren en çok tepkiyi çeken şiir hareketine aittir. Türk şiirinin gidiş yönünü değiştiren, ona yeni imkânlar kazandıran bu hareket, başlıca savunucusunu yitirdiği 1950 yılının sonlarında gündemden düşmeye başlamıştır.
II. Bu şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar. İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.
Bir yiğit gurbete çıksa
Gör başına neler gelir
Merdin, sılayı andıkça
Yaş gözüne dolar gelir
Gide gide aman yarelerim dirildi
Gitme dedim yâr boynuma sarıldı
Bize kısmet aman gurbet elde verildi
Bu ayrılık yaman büktü belimi
Yaradan Hak sen bilirsin hâlimi
Akdeniz'den su gelir boydan boydan
Güzel arar isen at bizim soydan
Muradım değildir ayrılmak yârdan
Bu ayrılık yaman büktü belimi
Yaradan Hak sen bilirsin hâlimi
Sehî Bey tezkiresinde sanatçıyı abartılı ifadelerle över, güzel ve âşıkane gazelleriyle çok beğenilmiş "matla"ları olduğunu, kıtalarının inciler saçtığını ve divanının halk arasında dillerde dolaştığını söyler. Ayrıca şairin şeyhlere yakışır parlak mutasavvıfane şiirleri ve son derece güzel sözleri bulunduğunu kaydeder. Latîfî'ye göre ise sanatçı şiirde atasözü söylemeyi olgunluğa eriştiren, gazel tarzında yeni bir çığır açan ve kendisinden önceki şairlerin üslûbunu hükümsüz bırakan bir şairdir, Kınalızâde Haşan Çelebi de onun “15. yüzyıl itibarıyla eşi, benzeri olmayan” bir şair olduğunu söyler ve “döne döne” redifli gazeliyle nasıl üne kavuştuğunu uzun uzadıya anlatır.
Bu dönem sanatçıları içinde yaşadıkları siyasi ve sosyal yapıdan kaçıp uzaklaşma isteğiyle hayale yönelirler. Sanatçıların süslü dilleri ve aşın duygusallıklarıyla işledikleri ölüm, yalnızlık, aşk temaları ve tabiatı anlatma çabaları; eserlerde lirizm ve melankolinin ağır basmasına yol açmıştır. Kimi türlerde konunun genişletildiği, yeni imgelerle beraber Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu ağır bir dilin tercih edildiği görülür.