11. Sınıf - Felsefe - 4. Ünite : 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Kant, bir kimsenin ahlaki bir biçimde eyleyip eylemediğini onun niyetinin belirlediğini, bu nedenle de o kişinin niyetini bilmemiz gerektiğini belirtmektedir. Örneğin, yoksullara acı ya da merhamet duyguları içinde yardım etmek, Kant’a göre, kişinin eylemini ahlaki kılmaz. Bir eylemin ahlakiliği için kabul edilebilir tek güdü bir ödev duygusuna dayanıyor olmasıdır. Bu nedenle Kant’ın ahlak teorisi doğruluk, ödev ya da yükümlülük gibi kavramları sonuçları ile değil, eylemin kendi nitelikleri ile tanımlamasıyla ayrılır.
Bentham’a göre, fayda, ahlaki yargılama sisteminin temeli olan ilkedir. Fayda ilkesi, matematik aksiyomları gibi yanlışlığı ispat edilmediği sürece doğru sayılmalıdır. Bunun için, insanların çoğunluğunun çıkarını düşünerek hareket etmesi ve ilkenin yanlış olduğunun kanıtlanamaması, onu doğru saymak için yeterlidir. Bu konuda Bentham, fayda ilkesinin doğruluğunun kesin olarak kanıtlanamaz olduğunu söyler. Çünkü her şeyi kanıtlamak için kullanılan ilkenin kendisini kanıtlamaya imkan yoktur. Kanıtlamak için kanıtlar silsilesinin belirli bir başlangıç noktası olması gerekir. Fakat bu başlangıç noktasını bulmak Bentham’a göre hem imkansız hem de gereksizdir.
Ödev konusunda uyarıda bulunan ahlakçılar rağbet görmemektedirler. Acaba neden; çünkü herkes çıkarını düşünmektedir. Çıkarının yapmamasını gerektiren bir hareketi, insanın yapmasını gerektiren ahlaki ödev olamaz.
Eylemler nedensellikle sımsıkı belirlenmiş olsaydı, insanın karşısına ahlaki isteklerle çıkılamazdı; onu kimse suçlayamaz, ayıplayamazdı. Kant’a göre, nedensellik doğada geçerlidir; insan hayatında ise gereklilik vardır. Gereklilik de bir çeşit zorunluluk, bir çeşit yasadır; fakat doğadakinden büsbütün başka olan bir yasadır. İnsan doğaya bağlı olan bir yanı olsa bile yine özgürdür; çünkü insanın karşısına bir gereklilik çıkıyor, ona birtakım ahlaki istekler yöneliyor. İnsan bunları yerine getirecek durumda olmalıdır. Yani insana, şunu yapmalısın bunu yapmamalısın derken elinin kolunun bağlı olmaması gerekir.
" Karnı doymuş bir domuz olmaktansa aç bir insan olmak, doyurulmuş bir aptal olmaktansa doyumsuz bir Sokrates olmak iyidir.”
Kant, ahlak teorisinin temeline ödevi yerleştirir. Bunu yaparken, insanın akıl sahibi ve sorumlu bir varlık olarak yerine getirmek durumunda olduğu birtakım ödevleri bulunduğu düşüncesinden hareket etmektedir. Yani Kant göre, insanın akıl sahibi bir varlık olarak birtakım ödevleri vardır. Bu ödevler mutlak ve koşulsuzdur. “Her zaman doğru söylemelisin”, “Asla haksızlık yapmamalısın” biçiminde açık ve kesindir. Bu ödevler sonuçları ne olursa olsun yerine getirilmelidir; çünkü bunlar her koşul altında geçerli olan ödevlerdir.
“Kendi özel çıkarlarını en iyi şekilde değerlendirecekleri için bireyleri mümkün olduğu ölçüde kendilerini incitebilecekleri alan dışında davranışlarında tamamen serbest bırak. Bireyler yanılırlarsa ve hatalarını anlarlarsa bir daha aynı şeyi yapmayacaklardır. Bireyler başkalarını incitmedikleri takdirde yasanın gücünü kullanma. Bir kişinin herkesin güvenliğini bozması söz konusu olduğunda hukuk gereklidir ve cezanın uygulanması yararlıdır.”
Kant’a göre, salt pratik akıl, istekleri ve arzuları, genel geçerliliği olan, deneyden gelmeyen birtakım yasalar ve ilkelerle yöneten bir akıldır. Salt pratik akıl, kendi kendisine yasa koyması ile doğa yasalarından ayrılır. Doğa yasaları zamana bağlı ve sebep-sonuç ilkeleri geçerlidir. Akıl yasaları ise zaman üstü olup, birtakım buyrukları belirleyen düşünce dünyasının yasalarıdır. Bu nedenle doğa yasaları gibi insanı zorlamazlar, ama insandan “yapmalısın” biçiminde buyruklarla bazı şeyleri yapmasını isterler. Bundan dolayıdır ki, insan, kararlarının sorumluluğunu taşır.
Bentham’a göre, bir eylem fayda prensibine uygunsa yapılması gerektiği, yani doğru hareket olduğu, hiç olmazsa yanlış olmadığı söylenebilir. Böyle anlaşıldıkları zaman olması gereken doğru, yanlış ve benzeri kelimeler anlamlıdırlar, aksi halde anlamsızdırlar. O halde ödev, haklı, haksız, doğru, yanlış, iyi, kötü, ahlaki, ahlaki olmayan belirli hazlara ve acılara işaret eden soyut kavramlardır. Bütün bu soyut kavramlara anlam veren haz ve acı veya faydadır.
Bentham’m ahlâk sistemi, hazzın iyiliği, haz veren şeylerin doğruluğu ve ahlakiliği varsayımına dayanmaktadır. Fakat hazzın tek iyilik sayılması, eylemlerin ahlakiliğini belirlerken ortaya çıkan sonuçların dikkate alınmaması anlamına gelmemektedir. Hangi eylemin haz verici ve faydalı olduğunu belirlemede sonuçlar en şaşmaz ölçüdür. Dolayısıyla eylemde bulunmadan önce eylemin doğurması olası haz ve acı verici sonuçları dikkate almak, olası acıları hazlardan çıkarmak ve buna göre bir eylemi yapmak veya yapmamak gerekir.