11. Sınıf - Felsefe - 4. Ünite : 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Doğa, insanları yabancı bir yönlendirilmeye bağlı kalmaktan çoktan kurtarmış olmasına karşın, tembellik ve korkaklık nedeniyle insanların çoğu bütün yaşamları boyunca kendi rızalarıyla erginleşmemiş olarak kalırlar. Böyle insanların başına gözetici ya da yönetici olarak gelmek başkaları için de çok kolaydır. Ergin olmama durumu çok rahattır çünkü. Benim yerime düşünen bir kitabım, vicdanımın yerini tutan bir din adamım, perhizim ile ilgilenerek sağlığım için karar veren bir doktorum oldu mu, zahmete katlanmama hiç gerek kalmaz artık. Para harcayabildiğim sürece düşünüp düşünmemem de pek o kadar önemli değildir; bu sıkıcı ve yorucu işten başkaları beni kurtaracaktır çünkü.
J. S. Mill’e göre, bir fikri susturmakla gerçeği keşfetme şansı yitireceğimiz gibi, kendimizin yanılmazlığını varsaymış oluruz. Susturulan fikir, gerçeğin bir parçası da olabilir. Çünkü her bir fikir gerçeğin bir yönünü ifade etmekte olup, farklı fikirlerin çatışması gerçeğin keşfedilme olasılığını güçlendirir. Benim fikrim gerçeğin bütünü olsa bile, yine de farklı fikirlerin susturulmaması gerekir. Çünkü karşıt fikirler olmadığında ileri sürülen düşüncelerin rasyonel kısımları gereği gibi kavranamaz. Fikirler arasında bir tartışmanın olmayışı durumunda bir görüş dogma halini alabilir, bu da yeni fikirlerin gelişimine engel olur.
Schopenhauer’e göre, bu dünya, asla huzurun olmadığı, bencilliğin hüküm sürdüğü, herkesin birbirini tuzağa düşürdüğü, ıstırap, yaşlılık ve ölümün dünyasıdır ve olası bütün dünyaların en kötüsüdür. Bütün bu kötümserliğine rağmen Schopenhauer intiharı onaylamaz. Ona göre, intihar gerçek bir kurtuluş değil, sadece bedenin kurtuluşudur, intihar eden kişi bedenini ortadan kaldırır, istencini, sonsuz isteme güdüsünü değil. Dolayısıyla kurtuluş intiharda değil, istencin yok edilmesindedir. İntihar eden aslında yaşamı ister fakat yaşamın ona sağladığı koşullar onu doyurmamıştır. Bundan ötürü o yaşama isteğini bırakmadan yalnızca bedenini yok ederek yaşamı bırakır.
Nietzsche’ye göre, biri “efendi ahlakı” diğeri “köle ahlakı” olmak üzere iki ahlak vardır. Buradaki efendi ve köle insanların güçlü ve zayıf olmalarına karşılık gelmektedir. Yaşadığı 19. yüzyıl Avrupa’sında yürürlükte olan ahlakı köle ahlakı olarak niteleyen Nietzsche, bu ahlakı, zayıf ve güçsüz karakterli insanların oluşturduğunu belirtir. Buna karşılık güçlü, kendilerine güvenen, sağlıklı insanların oluşturduğu ahlakı da efendi ahlakı olarak niteler. Köle ahlakı, köle ruhlu insan olmaktan kaynaklanan, yani kişinin belli bir grup olarak ayakta durmasını ve kendini o grup olarak sürdürmesini sağlayan bir tür sürü ahlakıdır. Efendi ahlakı, bireyin değerlerini kendisinin güç istenciyle oluşturduğu üstün insan ahlakıdır.
J. S. Mill’e göre, eğer insan doğası kendi benzersiz eğilimleri ile uyum içinde büyümeye ihtiyacı olan bir ağaç ise, tüm bireyler için geçerli olacak hazır bir planın olması mümkün değildir. Var olan tüm bireylerin sayısı kadar farklı yaşam tarzı vardır. Farklı kişiler kendi ruhsal gelişimleri için farklı koşullara gereksinim duyarlar ve farklı türdeki bitkilerin aynı fizik, atmosfer ve iklim şartları altında yaşamaları ne denli mümkünse, insanların aynı ahlaki ortamda var oluşları da o denli mümkündür.
Nietzsche, eğer bir düşünce bir kimse için doğruysa her zaman herkes için doğrudur şeklindeki anlayışlara karşı çıkar. O, hakikatin, o olmaksızın insanın yaşayamayacağı bir çeşit yanılgı olduğunu söyler. Ona göre, hakikat, var olan ve bulunacak, keşfedilecek bir şey değil, yaratılacak bir şeydir, bu da sonu olmayan bir süreçtir. Hakikat denilen şey de, yeni bir şey söyleninceye kadar kabul edilen şeydir.
Schopenhauer’a göre, insan hakları, herkesin kimseye zarar vermeyen şeyi yapma hakkına sahip olmasıdır. Bir hakka sahip olmak, başka kimseye zarar vermeden, onu yapabilmek, onu alabilmek ya da onu kullanabilmektir. Kimseyi incitmemek ve herkese elinden geldiğince yardım etmekle adalet ve insan sevgisine ulaşılabileceğini söyleyen Schopenhauer için, adil davranmak herkese hakkını vermek değildir. Çünkü zaten onun olanı ona vermek olur ki, bu saçmadır.
Nietzsche’ye göre, olgular üzerine yapılan değerlendirmeler bizim yorumlarımızdır. Yorumun arkasında bir yorum konumlamak, aslında, bir kurgulama, bir icat etmedir. Bu nedenle dünyanın, mevcut yorumlarından başka türlü yorumları da yapılabilir. Dünyanın arkasında sayısız anlam vardır. Biz dünya hakkında bir bilgiyi, ihtiyaçlarımıza göre yaptığımız yorumlarla, ihtiyaçlarımıza bağlı olan anlamı desteklemekle ya da ona karşı çıkmakla oluştururuz.
O, felsefesinde maddeden bağımsız bir ruhun olmadığını, gerçekte var olanın yalnızca madde olduğunu savunmuştur. Ona göre doğada madde ile onun hareketlerinden başka bir şey yoktur. İnsan ile hayvan arasında öz bakımından bir fark olmadığını ileri süren filozof, aralarında sadece nicelik bakımından fark olduğunu belirtir. İnsanın hayvandan farkı beyninin biraz daha gelişmiş olmasıdır, insan, düşünmek, algılamak, duyumsamak gibi özelliklere sahip bir makine gibidir.