11. Sınıf - Felsefe - 4. Ünite : 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bilgimiz deneyimin sınırlarının ötesine hiçbir zaman geçemez. Tasarlayabileceğimiz ya da bilebileceğimiz her şey deneyimlenmiş öğelerden hareketle inşa edilebilir.
Locke’a göre, zihnimizde bulunan kavramların bir kısmını soyutlama ile elde ederiz. Soyutlama, bir tasarımı bağlı olduğu öteki tasarımlardan çekip ayırmadır. Örneğin, “beyaz” kavramını; kar, süt, kireç gibi beyazın bir arada bulunduğu nesnelerden ayırıp yalnız kendisini belirtmekle elde ederiz. Yani “beyaz”, “beyazlık” diye başlı başına var olan “genel kavramlar”, diğer bir ifadeyle “Tümeller” olamaz; bunlar nesnelerin belli bir niteliğine bizim taktığımız birer addır.
Locke’a göre, bütün kavramlarımız dış deney ve iç deneyden türerler. Dış deney ile; renk, sıcaklık-soğukluk, sertlik-yumuşaklık, tatlılık-acılık gibi nesnelerin duyusal etkilerini; iç deney ile ruhumuzdaki durumları kavrarız. Zihnin başlangıçta üzerine hiçbir şey yazılmamış olan düz beyaz bir kağıt gibi olduğunu öne süren Locke, insanın duyu izlenimlerini almaya başlamasıyla tasarımlara da sahip olduğunu, insanın bu ilk duyu izlenimlerinden önce düşünemeyeceğini belirtir
Locke’a göre, eğer insanların ruhlarında önceden yerleşik olan bilgiler, örneğin mantığın ilkeleri varsa bunların bilinmesi gerekir. Ancak çocuklar ile okumamışlar bunları bilmezler. Eğer doğuştan bu ilkeleri bilmek için ruhta bir yatkınlık olduğu, akıl kullanılınca bunların öğrenileceği söylenirse, böyle bir yatkınlığın olduğu bütün bilgiler için ileri sürülebilir. Ateşin yaktığını, suda insanın boğulduğunu öğrenmek için de insan ruhunda bir yatkınlık var. Oysa küçük çocuklar çelişmezlik ilkesini öğrenmeden çok önce acıyı tatlıdan, kırmızıyı sarıdan ayırt etmeyi öğrenir
Locke’a göre, duyularla edinilen “basit idelerin” bilgi değeri, bir kağıt üzerine yazılan sözcük gibidir. Kağıt üzerindeki sözcükler düşüncenin bir etkisidir; fakat düşünce ile hiçbir benzerliği yoktur, dolayısıyla “yazı”yı “düşünce”nin kopyası sayamayız, işte bunun gibi, duyumlarımız da nesnelerin bir kopyası sayılamaz. Duyumlar, yalnızca nesnelerin üzerimizdeki etkileridir; bizim duyumladığımız nesnelere yüklediğimiz her bir nitelik, ancak nesnenin bizde belli bir etki, yani zihnimizde belli bir tasarım yaratmasından ibarettir.
Locke, mutlak doğru bilgilerin zihne Tanrı tarafından kazınmış oldukları yönündeki savlara karşı çıkar. Eğer onlar zihne kazınmış olsalardı, zihne sahip oldukları halde niçin sözü edilen önermelerin aptalların ve çocukların zihinlerinde bulunmadıklarını sorar. O, zihne kendisinin algılamadığı şeylerin kazınmadığını, insan zihninin hiçbir zaman bilincine varamadığı hiçbir önermenin zihinde bulunmadığını belirtir.
Aydınlanma, Hristiyan kilisesinin dinsel yaşam biçimini dayatan baskıcı ve tutucu uygulamalarına karşı insanın düşünme ve davranış özgürlüğünü esas alan, kilisenin toplum düzeni üzerindeki etkisini ve yönetim gücünü kırmaya yönelik bir duruştur; din ve dinin uzantısındaki monarşi yönetimlerine karşı bilinçli bir başkaldırıdır. Bu doğrultuda, akıl ve aklı temsil eden bilimin yol göstericiliğine güvenen bir yoldur. Bu çağın felsefesinde insanın doğanın bir parçası olduğu ve akıl sahibi olması bakımından da hayatı daha güzel hâle getirebileceği düşünülmüştür.
Hakikat insan zihninde doğuştan saklı bulunup, insanın aklını doğru olarak kullanmaya başlamasıyla onları kavrar.
18. yüzyıl Aydınlanması önce İngiltere’de başlamış, buradan Fransa’ya geçmiştir. Fransa’nın o zamanki sosyal-politik gerçeğine çok aykırı düştüğü için radikal bir nitelik kazanmıştır. Almanya'da da kısmen Fransa yoluyla, kısmen İngiltere’den gelen bu akım, bu üç büyük Avrupa ülkesinde farklı özelliklerde belirmiş olduğu görülmektedir. Örneğin, Aydınlanma İngiltere’de daha çok deneycidir, Fransa’da daha çok rasyonalisttir, Almanya’da da daha çok mistik-rasyonalisttir.