10. Sınıf: Felsefe - 4. Ünite : Bilgi Felsefesi - Bilgi Felsefesi - Ünite Tekrar Testi- Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Gerçeklik düşünülen ya da zihinde tasarlanan değil, somut
ve bilinçten bağımsız olarak var olandır.
“Dünya’ya gelişimizden başlayarak duyularımız bize sürekli
bir biçimde duyularla algılanmayan bir şeyleri anımsatmaktadır.
Yani algılama her zaman, kendisiyle birlikte ideal
bir şeyin değerlendirmesini de getirmektedir. Örneğin; bir
çubuğun başka bir çubuğa eşit olduğunu görüyoruz ama
eşitliğin kendisini göremiyoruz. Demek ki bu standartların
kendilerini tanıyışımız, duyumlarımızın başlamasından yani
doğumdan önceki bir tarihte gerçekleşmiş olmalıdır.”
Platon, Pisagorcu öğretiyle Elea okulunun büyük etkisinde
kalmıştır. Pisagor'dan sayıların gizemli gücünü, ruhun ölümsüzlüğünü,
“maddi dünya düşüşü” düşüncelerini alarak işlemiştir.
Maddi olmayan evren kuramını ise Elea okulundan
almıştır. Sokrates’ten aldığı tek şey ise, doğru bilginin elde
edilmesinde kullanılan diyalektik anımsama yöntemidir.
Fenomenolojik tavır alış, doğal tavır alıştan çok farklıdır. İnsanın
değerlerinin ve kültürünün paranteze alınmasını içerir.
Bu paranteze alma işleminden sonra fenomenolojik kalıntı
olarak kalan bilincin varlığı şüphe götürmez, mutlak varlıktır;
çünkü var olmak için doğal dünyaya ihtiyaç duymamaktadır.
Bu durumda hiçbir şey yitirilmemiştir. Fler şey vardır;
ancak artık farklıdır. Böylelikle bilinç, nesnenin var oluş koşullarını
paranteze alarak onun özüne yönelmektedir.
Günlük yaşamda duyu ve algılar ile gözleme dayalı olarak
elde edilen gündelik bilgi, insan yaşamını kolaylaştırır.
Amprik bilgi niteliği taşır. Belli bir yönteme dayanmaz, genel
geçerliliği yoktur.
Sofistler zengin ailelerin gençlerine siyaset bilgisi ve güzel
konuşma konularında dersler veren gezgin öğretmenlerdi.
Bu amaçla şehirleri dolaşırken insanların farklı bilgilere, değer
yargılarına ve yaşantılara sahip olduklarını gördüler. Bu
da onları dogmatiklerin iddia ettiği gibi herkes için geçerli bir
bilgi olamayacağı görüşüne götürdü.
“ Bilgi, duyuların sonucudur. Her kişinin duyusu kendisine
göre olduğundan, bilgi de zorunlu olarak kendisine göredir.”
Descartes’e göre, insanın özünde düşünceler vardır ve akıl
tek gerçeklik ölçütüdür. Doğuştan gelen düşünceler açık
Ş seçiktirler. Duyular tarafından gölgelenmiştir. Bizim yapmamız
gereken aklımız aracılığıyla öz yapımızı kavramak ve
buna uygun yaşamaktır. Bunun için, insan öncelikle bildiği
her şeyden kuşku duymayı öğrenmelidir. Çünkü kuşku
duymak, yani bir şeyin doğru olup olmadığını sorgulamak,
düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır.
Akılda hazır bilgilerin bulunduğunu savunmak, bütün insanlarda
değişmez nitelikte ortak bir zihinsel yapının bulunduğunu
ileri sürmektir. Böyle olsaydı, bütün dünyadaki
insanların benzer görüş ve yaşayış biçimlerine sahip olmaları
gerekirdi.
Bu parçadaki görüşler;
I. Aklımız doğuştan her türlü bilgiye sahiptir.
II. Doğru bilgiye nesnelerin özüyle ulaşabilir.
III. Zihnimiz bilgilerin saklandığı depo gibidir.
IV. Dil çözümlemeleriyle daha doğru düşünürüz,
Platon felsefesinin bilgi anlayışından doğan metafizik düşüncesi,
iki dünyanın ayırt edilmesine dayanmaktadır. Platon'da
duyularla algılanan cisimlerin karşısında cisimsel olmayan
idealar vardır. Bunlar, uzayın ya da cisimlerin dünyasının hiç
bir yerinde bulunmaz; kendi başlarınadırlar; duyularla değil
düşünme ile kavranırlar. Gerçek bilginin temeli, kökü ancak
bu idealar dünyasında bulunabilir.