11. Sınıf : Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi - 4. Ünite : İnançla İlgili Meseleler Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
“(Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, “Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir.” diyeceklerdi.” (En’âm, 6:7)
I. Peygamberlerin tamamı, insanları Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine yani tevhit inancına davet etmişlerdir. Aynı zamanda ibadetin sadece Allah’a (c.c.) yapılacağını vurgulamışlar, başka varlıklara ibadet edilmesinin tevhit inancıyla bağdaşmayacağını söylemişlerdir.
II. Peygamberler, gönderildikleri toplumlara inanç ilkelerini anlatmışlar, onların sorumlu oldukları ibadetleri öğretmişler, temel ahlak esaslarını açıklamışlardır. Yine anlattıklarını bizzat kendi hayatlarında yaşayarak toplumlarına örnek olmuşlardır.
III. Tarih boyunca kendisine peygamber gelen bütün topluluklar tevhit inancını kabul etmişler, ilahi emir ve yasaklar çerçevesinde bir yaşam sürmüşlerdir.
IV. Günümüzde doğru yoldan ayrılmış, yanlış inanışlara yönelmiş farklı inanışlara sahip gruplar vardır.
V. İslam dini, tevhit inancına aykırı olan inanış ve düşünceleri kabul etmez.
İnsan, inanma ihtiyacı içinde olan bir varlıktır. Yüce ve üstün bir güce inanmak ve bağlanmak, hak dine iman etmek onun fıtratında vardır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), "Her doğan (çocuk), fıtrat üzere doğar. Sonra onu annesi ve babası Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi yapar.”
Verilen hadis dikkate alındığında;
I. İnanma, insanın doğasına olan bir değerdir.
II. Herkes ölene kadar İslam inancı içinde yaşar.
III. Üstün bir güce inanmak ve bağlanmak insanın yapısında bulunmaktadır.
Felsefi bir yaklaşım olarak Tanrı’nın varlığının bilinemeyeceğini ve kanıtlanamayacağını savunan anlayıştır. En temel özellikleri, şüpheci olmalarıdır. Onlar, bütün dinlere ve inançlara şüpheyle yaklaşırlar. Tanrı’nın var olup olmadığını bilmenin mümkün olmadığını iddia ederler. Onlara göre Tanrının var olup olmadığını bilmek, insanın gücünü aşan bir durumdur. İslam kültüründe bu düşünceyi savunanlar için bilmiyorum” anlamında ’lâ edrî’ ifadesinden türetilmiş lâ edriyye” kavramı kullanılır.
İster en yakın arkadaşımız, ister annemiz, babamız veya kardeşimiz olsun çevremizdeki hiçbir insan kusursuz değildir. Bunlar hatalı bir davranışta bulunabilir, kaba veya kırıcı bir söz söyleyebilir. Böyle durumlarda onlara öfkelenmek, sert bir üslupla karşılık vermek doğru bir davranış değildir. Bu durum çevremizdeki insanların bizden uzaklaşmalarına, onlarla ilişkilerimizin bozulmasına neden olur. Hatta zamanla dostsuz ve arkadaşsız da kalabiliriz.
Karamsar dünya görüşüne dayanan bu felsefede anlamsızlık, saçmalık, kötümserlik, umutsuzluk hâkimdir. Varlığı, hayatı ve insanı tek taraflı değerlendiren, kötülüklere odaklanarak bunalımlı bir ruh yapısıyla her zaman kötülükleri göz önünde tutan bir bakış açısıdır.
Arap Yarımadası’nda İslam öncesi dönemde ve İslam’ın yayıldığı ilk dönemde putperestlik yaygın biçimde dinin bir parçası ve en önemli etkinliği olarak devam etmekteydi. Putperestlik Arap mitolojisi ve dininde bir tür tapınma formuydu ve putlar mitolojideki çeşitli tanrı (ve tanrıçaları) sembolize ederdi.
“Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.” (Şûrâ, 42:40)
• “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin O’ndan başka hiç bir ilahınız yok!” (Hûd, 11:26)
• “Sen, Rabbinden sana vahiy edilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koçanlardan yüz çevir.” (Enâm, 6:106) “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak, elbette büyük bir zulümdür.” (Lokmân, 11:13)
“Yeni dinî hareketler” kavramı, genellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkarak dini alanda geleneksel anlayışlara meydan okuyan ve alternatif bir hayat tarzı sunan dini, manevi ve felsefi oluşumları ifade etmektedir.