12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 4. Ünite: Roman - Servetifünun Romanı Test Soruları - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Servetifünun, --- etkisinde gelişen Türk edebiyatının 19. yy. sonlarında beş yıl gibi (1896-1901) kısa bir sürede yoğun ve kalıcı bir değişimin yaşandığı bir dönemin adıdır.
- Ahmet Cemil
- Lamia
- Vehbi Efendi
- İkbal
- Mai ve Siyah
- Eylül
- Mutallaka
Servetifünun edebiyatının en büyük nesir ustası olarak kabul edilen Halit Ziya Uşaklıgil'in 1897 yılında yayımlanan --- romanı, Edebiyatı cedide’nin teklifleri kadar protestolarıylada devrini veren beyannamedir. Bu kitap için ‘’Türkiye’de nesli namına konuşan ilk eserdir.” denebilir. Roman başkahramanı Ahmet Cemil, tüm karakter özellikleriyle tipik bir Servetifünun sanatçısıdır.
Oh, Ya Rabbim, dün ile bugün... Hayat o hayat, manzara o manzara, güneş yine eski güneş, sema yine dünkü sema... Fakat her taraf bugün nasıl nur ve berrak, her taraf nasıl renk ve rayiha, her taraf nasıl gülüyor... Her şey, her taraf nasıl neşeli... Çünkü ah Ya Rabbim, çünkü dün, yalnız seviyordum... Bugün biliyorum ki seviliyorum… Bugün dünyanın niçin yaratıldığını, bu semaların, bu yıldızların, bu insanların hatta Allah’ın biLe neden var olduğunu anlıyorum. Hep aşk, yalnız, yalnız aşk için...
- Türk romancılığının babası
- Artistik nesrin kurucusu
- Mensur şiirin edebiyatımızdaki ilk temsilcisi
Popüler roman kültürünü devam ettiren, çoğunlukla halk çevrelerinden seçtiği kahramanlarını büyük bir ustalıkla konuşturan sanatçı yazın hayatına Servetifünün Dönemi’nde başlamış ancak bağımsız kalmıştır. Özellikle sosyal sorunları, bâtıl inançları, aile geçimsizliklerini, yüzeyde kalan Batılılaşmaları, ruh hastalarını konu edinen romanlarında daima gözlemden hareket eden yazar eski İstanbul’un gündelik hayatından çok canlı sahneler yansıtmıştır.
I. Sanatçılar içe dönük ve pasif oluşları, tabiata karşı derin alaka duymaları, mahalli ve millî renklere önem vermeleri gibi nedenlerle eserlerinde tasvire geniş yer ayırırlar.
II. Sanatçı, eserinde ifade edeceği gerçeği sadece akıl yoluyla değil, duyuları, duyguları, zekâsı, sezgisi ve hayal gücüyle yani bütün benliğiyle kucaklamaya çalışır.
III. Aşırı hassasiyete sahip sanatçı gerek kendi iç dünyası ve hayata bakışta gerekse dış dünya ve tabiata bakışta belirgin bir şekilde melankolik ve karamsardır.