5. Sınıf: Türkçe - 3. Ünite: Parçada Anlam - Ana Duygu - Ana Düşünce - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Geçmişte yaşadığımız iyi ya da kötü olaylar üzerinde çok düşünüyoruz. Çoğu zaman gerçekleştiremediğimiz isteklerimize üzülüyor, keşke şöyle yapsaydım veya keşke biraz daha dikkatli olsaydım gibi pişmanlık dolu ifadelerle kendimizi üzüyoruz. Bu eleştirileri çoğu zaman abartıp karamsarlığa düşüyor, kendimize olan güvenimizi kaybediyoruz. Biz bütün bunları yaparken “gelecek” de elimizden kayıp gidiyor. Zamanımızı boşa harcamış oluyoruz. Bu yüzden mademki geçmişi değiştirmenin imkânı yok o zaman sadece gelecekte neyi, nasıl yapacağımızla ilgilenmeliyiz.
Okullarda verilen eğitimin amacı iyi insan yetiştirmek olmalıdır. Burada “iyi” ne demektir, sorusunu yanıtlamalıyız. İyi insan, affetmenin gücünü öğrenmiş insandır. Karşısındaki kişinin düşüncesi, tavrı bize ne kadar ters ve yanlış gelse de onu hoşgörmenin güzelliğini öğretmek için eğitim verilir. Ancak bu sonuca ulaşabilmiş eğitim başarılı olabilir.
Bir insanın ortalama ömrü kaç yıldır? Bu sorunun cevabı yıllara ve kişinin yaşadığı ülkenin gelişmişlik seviyesine göre değişse de günümüzde bu süre ortalama “80” yıldır. Peki, bu seksen yıl içinde kaç insan tanıyabiliriz, ne kadar tecrübe edinebiliriz? Tecrübe, hayat boyu edindiğimiz bilgi olduğuna göre insan yaşam boyu ortalama “80” yıllık bir tecrübe kazanabilir. Fakat daha fazla tecrübe kazanmak istersek ne yapmalıyız? Yaşam boyu daha fazla tecrübe sahibi olmak istiyorsak kitaplara müracaat etmeliyiz. Çünkü her kitap bir hayat hikâyesi anlatır ve her hikâye de bize oturduğumuz yerden yaşam tecrübesi kazandırır. Böylece daha çok yaşamış oluruz.
Ters huylu bir atla bir eşek
Yola çıkmışlar birlikte
Atın sırtında eyeri varmış sadece
Zavallı eşek de çökertilesiye yüklüymüş
Attan biraz yardım isteyecek olmuş
— Ne olur demiş, şu yükü bölüşsek
At, “Hayır!” demiş eşeğin dileğine
Ama yük altında ölünce yol arkadaşı
Vurmuşlar seninkinin sırtına
Eşeğin bütün yükünü
“Korkuyorum!” deyince hemen suratımız düşer, cesur olmadığımızı düşünür ve kendimizi değersiz hissederiz. Oysa “korku” insanın en doğal duygusudur ve hayatta kalabilmemiz için de çok gereklidir. Çünkü beynimiz başımıza gelebilecek kötü olayları engellemek için “korku” duygumuzu harekete geçirir. Örneğin yılandan korkarız ve uzak dururuz böylece yılan ısırmasıyla zehirlenmekten kurtuluruz. Karanlıktan korkarız ve ışık kaynağı olmadan karanlıkta dolaşmayız böylece düşüp yaralanma gibi olası hayati tehlikelerden kurtuluruz. Elbette aşırıya kaçan korkularımız bunların dışındadır.
Picasso, matematik dersinde ne zaman “4” sayısı ile karşılaşsa “4”ü öne doğru fırlamış bir burun olarak gördüğünden hemen geri kalan organları da çizmeye başlıyormuş. Doğadaki nesnelere bakınca aklında hemen başka bir nesne canlanıyor ve bunu tuvale (üzerine resim yapılan özel kumaş) döküyormuş. Picasso, ileriki yıllarda yaptığı büyük eserler sayesinde sanat tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur. 75 yaşında yaşamını yitirdiğinde geride 240 bin tablo, çizim ve eser bırakmıştır. Bebekliği bile dâhil edildiğinde yaşadığı her güne yaklaşık 9 eser düşmektedir.
Herkes toplumda saygın bir yer edinmek ister. Bunun için öncelikle “doğru” olmalıyız. Doğruluk (dürüstlük) ise üç boyutludur; düşüncede, konuşmada, davranışta… Birbirini tamamlayan üç boyut, biri olmazsa diğeri anlamsız kalan üç boyut... Doğru düşünceler doğru söze, doğru söz ise insanı doğru davranışa götürecektir. Sadece düşüncede iyi olmak, yetmez, bu özelliklerimizi davranışlarımıza da yansıtmalıyız. Kısacası toplumda “saygıdeğer” olmak istiyorsak böyle yapmak zorundayız.
Bazı insanlar bir işin doğrusunu ya da nasıl yapılması gerektiğini zor yoldan öğrenirler. İşte benim de böyle oldu. İnternette gezinirken çok güzel bir ayakkabı gördüm. Fiyatı da oldukça uygundu. Hemen sipariş verdim. Ödemeyi kredi kartıyla yaptım. Daha sonra sabırsızlıkla kargonun gelmesini beklemeye başladım. İki gün sonra kargo geldi. Heyecanla kutuyu açtığımda bir de ne göreyim? Oyuncak bebek ayakkabısı... Şirketi aradım ama tabi numara sahte. Bundan sonra internetten alışveriş yaparken şirketi arıyorum, bankayı arıyorum, kargo şirketini arıyorum. Polis gibi soruşturuyorum.
İçinde yaşadığımız modern çağda bir insanın her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bu yüzden marangozu ayrı, doktoru ayrı, dişçisi ayrıdır. Bunu herkes bilir. Fakat insanların asıl hata yaptığı nokta “bildiği her şeyin ya da her düşüncesinin de doğru olamayacağı”dır. Bu yüzden düşüncelerimize yöneltilen eleştirileri ciddiye almalıyız. Bu eleştiriler yardımıyla yeni bilgiler edinebilir, sahip olduğumuz bilgileri de yanlışlıklarından arındırabiliriz. Sonuç olarak eleştiriden korkmamalı onunla arkadaş olmalıyız.
Yaşadığımız felaketlerin de iyi bir tarafı vardır. Nasıl, diyeceksiniz, anlatayım. Hayatımızda her şeyin yolunda gittiği günleri düşünün. Paramız var, işimiz var, dostlarımız var. Tabii bu arada sevmediğimiz insanlar da oluyor. Onlardan da uzak duruyoruz. Sonra birden her şey ters gitmeye başlıyor. İşimizi, paramızı kaybediyoruz. Yardıma ihtiyaç duyuyoruz. Hemen her şey yolundayken gezip sohbet ettiğimiz dostlarımızı arıyoruz, yardım istiyoruz ama bir de bakıyoruz ki etrafımızda kimse kalmamış. Tam üzüntüden kahrolurken o sevmediğimiz için uzak durduğumuz insanların bize yardım etmek için çırpındığını görürüz. İşte felaketlerin iyi tarafı budur.