5. Sınıf: Türkçe - 3. Ünite: Parçada Anlam - Metinler Arası Karşılaştırma - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Avrupa’da “Angora” olarak tanınan Ankara kedileri uzun tüylü kedilerin atası olarak kabul edilir ve İran kedisi ile karıştırılır. Adını aldığı ana vatanında üretilir ve saf Türk kedisidir. Ankara kedisi çevresiyle uyumlu, sahibine karşı son derece ilgili ve sevecendir ve oldukça oyuncudur, orta büyüklükteki kafaları keskin hatlara sahiptir. Burunları uzun ve üçgenimsi yapıdadır. Dik kulakları birbirlerine yakın olarak başın üst tarafında yer alır. Kulak uçları dik ve tüylüdür. Tüyleri ipeksi ve beyaz yapıdadır; kuyrukları da bol tüylü, kabarık ve uzundur. Ankara kedilerinin en kalıtsal özelliği ise sağırlıktır fakat bazı Ankara kedilerinde bu sorun görülmeyebilir.
Gökdelenlerle dolu, yoğun trafik gürültüsünün kulakları sağır edeceği bir şehirde yıllar önce bir ev alan babam, emekli olunca Anadolu’nun otoyollardan ve şehirden uzak bir köyünde büyük bir arazi satın aldı. Burada kendisine ufak ama ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklükte bir ev yapacaktı. Eski tip bir ev olacaktı bu. Tüm komşularını tanıdığı, gerilimden uzak ve kapısı açık uyuyabileceği bir yer hayal etmişti. Kimse onun bu hayaline olumlu bakmadı ama o, söylenenlere kulaklarını tıkayıp hayalini gerçekleştirmek ve kendini yoran, hasta eden bu büyük şehirden kurtulmak için kolları sıvadı.
Selin ile Neşe sekiz yıldır birbirlerini tanımaktadır. Çok iyi iki dost olan Neşe ve Selin, bir gün sınıfta öğretmenin gelmesini beklemektedir. Bu sırada sınıfın şakacısı olan Âdem, Selin’e tatlı bir şaka yapmak ister ama Selin buna çok öfkelenir ve Âdem’e karşı kırıcı sözler söylemeye başlar. Âdem, bu sözler karşısında çok üzülür ve ağlar. Tam bu sırada öğretmen sınıfa girer ve durumu görür. Neşe’den az önce burada neler yaşandığını kendisine anlatmasını ister. Neşe:
___________
Yaşadığımız dünyada kullandığımız eşyaların pek çoğunu çöpe atıyoruz. Böyle yaparak hem kaynaklarımızı insafsızca tüketiyoruz hem de daha fazla masraf ediyoruz. Oysa kullandığımız ürünlerden arta kalanları ya da eskiyenleri, atık olarak gördüğümüz eşyaları çöp yerine “geri dönüşüm” kutularına koysak bu eşyalar yeniden fabrikalarda işlenip kullanıma sunulabilir. Çöpe attığımız kâğıtlar, camlar, plastik eşyalar, bitmiş piller geri dönüştürülebilse doğaya daha az zarar vermiş oluruz, çevremiz daha temiz olur, dönüştürülmüş ürünler ucuz olduğundan masraflarımız düşer.
Çok eski zamanlarda küçük bir kasabada ticaretle uğraşan, biri dürüstlüğüyle diğeri de kurnazlığıyla ünlü iki kardeş yaşarmış. Dürüst olan kardeş, bir malı asla değerinin üstünde satmazmış. Ama diğeri daha çok kazanmak için her yola başvururmuş. Bu kardeşlerin birer oğlu varmış. Günler gelip geçmiş ve bu kardeşler amansız bir hastalığa yakalanıp aynı gün vefat etmişler. Kurnaz kardeşin oğlu babasının bıraktığı zenginlikle kuş sütünün bile eksik olmadığı bir yemek hazırlatmış cenazeden sonra ama bir kişi bile gelmemiş. Dürüst olan adamın oğlu ise parasızlıktan babasının cenaze törenini nasıl yapacağını kara kara düşünüyormuş. O sıra kapı çalmış. Çocuk kapıyı açmış ki neredeyse bütün kasaba ellerinde yemeklerle çıkıp gelmiş.
Biz çocuklar, büyüklerimizden oldukça şikâyetçiyiz. Öncelikle “kitap okumak” sadece çocukların yapması gereken bir iş midir? Hayır, o zaman neden büyüklerimiz kendileri hiç okumadığı hâlde hep bizlere kitap okumamız gerektiğini söylüyorlar. Sonra büyüklerimiz bizim çocuk mu yoksa yetişkin mi olduğumuza bir türlü karar veremiyorlar. Fikrimizi söylediğimizde “Sen daha çocuksun!” diyorlar, bir şey istediğimizde de “Çocuk gibi davranma!” diyorlar. Fikirlerimizi önemsemiyorlar. Bir yandan kendimize güvenmemiz gerektiğini söylüyorlar, bir yandan da bizi doktor ve polis amcalarla korkutuyorlar.
İpek böceklerinin yediği tek şey, dut ağacının yaprağıdır. İpek böcekleri yapışkan bir sıvı salgılar. Bu sıvı, havayla temas ettiğinde donar. Buna ipek denir. İpek kumaş yapımında işte bu malzeme kullanılır. Türkler, ipek kumaş üretiminde çok ileri olan Çinlilerle komşuydu. Çin’den gelen “İpek Yolu”nun tamamı Türk topraklarından geçiyordu. Bu sebeple Türkler, ipekle çok erken bir dönemde tanışmış ve kendileri de ipek üretimine başlamıştı. Bundan dolayı da dut, Türklerin çok önem verdiği bir ağaçtır.
Yağmur ormanları, yüksek yağış alan bölgelerdir. En önemli özellikleri bünyesindeki canlı çeşitliliğidir. Dünya’nın toplam yüz ölçümünün %2’sini kaplamasına rağmen, dünya üzerindeki canlı türlerinin yarısından fazlası yağmur ormanlarında yaşar. Bu ormanlar, karbondioksiti oksijene çevirdiği için uluslararası bir öneme sahiptir. Günlük hayatta kullandığımız birçok ürünün (örneğin kakao, kahve, orkide, kauçuk) kaynağı yağmur ormanlarıdır. En büyük tropikal yağmur ormanı Amazonlardadır.
Sevmek, insanın var olduğu günden bu yana hep en temel gereksinim olmuştur. Ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaçtır insanlar için. Bu yüzden her çağda, her coğrafyada her millette “Seni seviyorum!” demenin farklı bir biçimi hep var olmuştur. Bu tutku dolu duygu sayesinde sayısız şiirler, romanlar yazılmıştır. Kısacası “sevmek” insanoğlunun vazgeçemeyeceği en güçlü duygusudur.
İlkbahar sonunda gelmişti. Orman canlanmış, ağaçlar yeşil giysilerini giymişti. Hayvanlar zorlu kış aylarından sağ salim çıkmış ve yavrularını dünyaya getirmişti. İşte böyle bir günde güneş doğar doğmaz bir aslan yavrularını çalıların arasına saklayıp avlanmaya çıktı. Gölet'in kenarında otlayan bir ceylan gördü. Sessizce yaklaştı. Uzun ve keskin pençelerini çıkardı ve ceylana saldırdı. Ceylan pes etmedi ve son bir gayretle çırpınıp aslanın pençeleriyle dişlerinden kurtulup kaçtı.