5. Sınıf: Türkçe - 3. Ünite: Parçada Anlam - Ünite Tekrar Testleri - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Tilki, içinde su bulunan bir kuyuya düşmüş. Kuyudan çıkamamış. Bir süre sonra susadığı için kuyunun başına gelen keçiyi görmüş. Keçi kuyuya bakmış, bir de ne görsün? Aşağıda bir tilki duruyor. Keçi çok şaşırmış. Aşağıya seslenmiş “Orada ne yapıyorsun tilki kardeş?” Tilki serin kanlılıkla “Ne yapacağım? Su içiyorum.” demiş. Keçi “Nasıl içebilirim bu sudan?” diye sormuş. Tilki “Hop de, aşağıya atla.” Keçi, tilkinin bu sözlerine kanıp kendini aşağıya atmış. Kuyudaki sudan kana kana içmiş. Tilkiye “Şimdi buradan nasıl çıkacağız?” diye sormuş keçi. Tilki “Ben, senin sırtına basıp çıkarım. Sonra da seni yukarı çekerim.” demiş. Keçi, tilkinin dediğini yapmış. Tilki, bir sıçrayışta kuyudan çıkmış. Hemen ormana koşmuş. Keçi, tilkinin hile yaptığını anlamış. Ardından acı acı bağırmış “Ben senin kuyudan çıkmana yardım ettim ama sen beni bırakıp gidiyorsun. Olur mu böyle?” demiş. Bu sözleri duyan tilki, geri dönerek keçiye “Sen akılını kullansaydın kuyuya atlamadan önce nasıl çıkacağını düşünürdün.” demiş. Sonra da hızla oradan uzaklaşmış.
Adam yolda yürürken büyük bir gökdelen inşaatının yanında durdu. İnşaatın girişinde bir şeylerle isteksizce uğraşan bir işçi gördü. “Kolay gelsin” dedi. İşçi “Bu sıcakta mı?” dedi. “Doğru işiniz çok zor.” dedi adam. İşçi cevap verdi: “Bütün gün mahvoluyorum. Çimentoyla uğraşıp toz içinde yüzüyorum. Yorgunluktan bitiyorum.” dedi. Adam “Allah kolaylık versin!” dedi ve yoluna devam etti. On adım ileride başka bir işçi gördü. Yüzünde gülümsemeyle ıslık çalarak, diğer işçinin yaptığı işi yapıyordu. “Kolay gelsin” dedi adam. İşçi gülümseyerek döndü ve “Sağ ol!” dedi. “İşiniz çok zor değil mi?” diye sordu adam. “Zor ama iyi yapıyoruz. Bu bina şehrin en büyük binalarından biri olacak ve bunu biz yapıyoruz. Böyle düşününce yorgunluğumu unutuyorum.” dedi ve gülümsedi.
Fotoğrafla ilgilenenler için her mevsimin beraberinde getirdiği pürüzler vardır. Bu yüzden fotoğrafçılar her mevsimde olumsuz bir yan bulurlar. Bazıları için yazın fotoğraf çekmek “zor”dur çünkü ışık çok dik gelir. Bazıları içinse kışın fotoğraf çekilmez, zaten ışık “yok”tur ya da “soğuk” ve “yağış” gibi aşılması güç engeller vardır.
Keklik ile tavşan bir ormanda birbirlerine komşu olmuş. Güzel güzel geçinip giderken keklik “En hızlı uçan benim.” demiş. Tavşan da “En hızlı koşan da benim.” demiş. Bu sırada bir avcı çıkagelmiş ve keklik bir anda uçup kaçmış. Konduğu daldan tavşana bakmış. “Hani en hızlı sen koşardın.” diye dalga geçerken bir atmaca da uçarak gelip kekliği yakalayıvermiş.
Tilki, içinde su bulunan bir kuyuya düşmüş. Kuyudan çıkamamış. Bir süre sonra susadığı için kuyunun başına gelen keçiyi görmüş. Keçi kuyuya bakmış, bir de ne görsün? Aşağıda bir tilki duruyor. Keçi çok şaşırmış. Aşağıya seslenmiş “Orada ne yapıyorsun tilki kardeş?” Tilki serin kanlılıkla “Ne yapacağım? Su içiyorum.” demiş. Keçi “Nasıl içebilirim bu sudan?” diye sormuş. Tilki “Hop de, aşağıya atla.” Keçi, tilkinin bu sözlerine kanıp kendini aşağıya atmış. Kuyudaki sudan kana kana içmiş. Tilkiye “Şimdi buradan nasıl çıkacağız?” diye sormuş keçi. Tilki “Ben, senin sırtına basıp çıkarım. Sonra da seni yukarı çekerim.” demiş. Keçi, tilkinin dediğini yapmış. Tilki, bir sıçrayışta kuyudan çıkmış. Hemen ormana koşmuş. Keçi, tilkinin hile yaptığını anlamış. Ardından acı acı bağırmış “Ben senin kuyudan çıkmana yardım ettim ama sen beni bırakıp gidiyorsun. Olur mu böyle?” demiş. Bu sözleri duyan tilki, geri dönerek keçiye “Sen akılını kullansaydın kuyuya atlamadan önce nasıl çıkacağını düşünürdün.” demiş. Sonra da hızla oradan uzaklaşmış.
(I) Kendimizi doğru anlatabilmemiz ve yaptıklarımızla söylediklerimizin tutarlı olabilmesi için beden dilini etkili kullanmamız gerekir. (II) Beden sağlığı da beslenme ve spor yaparak korunabilir. (III) Karşımızdakini daha iyi anlayabilmek için de beden dilini okuyabilmeyi başarmalıyız. (IV) Bunları yaparken beden dilinin yanında sözcükler, sesler, kültür, cinsiyet, içinde bulunduğumuz koşullar gibi etkenlerin varlığına da dikkat etmemiz gerektiğini unutmamalıyız.
Gelip çatınca bir bayram günü daha
Açarım anamdan kalma lavanta kokulu sandığı
Düşünmem o vakit yaşımın kaç olduğunu
Babamın aldığı kasketi
Babaannemin verdiği şeker mendilini
Gök mavisi hırkayı ki
Bisikletimle almaya gitmiştim ipliğini
Gelip çatınca bir bayram günü
Gök mavisi hırkamı giyip
Gitmek isterim torbamı şekerle doldurmaya
Levent Gülten
Duyuyorsam sesini ne mutlu bana
Sabahın köründe cırtlak bir horozun
Rüzgârda kıpraşıp duran yaprağın
Dizime kadar adımlarımda ezilen karın
Ocakta fokurdayan suyun
Çay bardağında şıkırdayan kaşığın
Parkta cıvıldayan çocukların
Sesini duyuyorsam bugün de
Bir gün daha derim sevgili dünya
Ne mutlu bana, bugün de varım
(Levent Gülten)
Tilki, içinde su bulunan bir kuyuya düşmüş. Kuyudan çıkamamış. Bir süre sonra susadığı için kuyunun başına gelen keçiyi görmüş. Keçi kuyuya bakmış, bir de ne görsün? Aşağıda bir tilki duruyor. Keçi çok şaşırmış. Aşağıya seslenmiş “Orada ne yapıyorsun tilki kardeş?” Tilki serin kanlılıkla “Ne yapacağım? Su içiyorum.” demiş. Keçi “Nasıl içebilirim bu sudan?” diye sormuş. Tilki “Hop de, aşağıya atla.” Keçi, tilkinin bu sözlerine kanıp kendini aşağıya atmış. Kuyudaki sudan kana kana içmiş. Tilkiye “Şimdi buradan nasıl çıkacağız?” diye sormuş keçi. Tilki “Ben, senin sırtına basıp çıkarım. Sonra da seni yukarı çekerim.” demiş. Keçi, tilkinin dediğini yapmış. Tilki, bir sıçrayışta kuyudan çıkmış. Hemen ormana koşmuş. Keçi, tilkinin hile yaptığını anlamış. Ardından acı acı bağırmış “Ben senin kuyudan çıkmana yardım ettim ama sen beni bırakıp gidiyorsun. Olur mu böyle?” demiş. Bu sözleri duyan tilki, geri dönerek keçiye “Sen akılını kullansaydın kuyuya atlamadan önce nasıl çıkacağını düşünürdün.” demiş. Sonra da hızla oradan uzaklaşmış.
Bir mektup bazen en değerli hâzineniz oluverir. Bütün ümitleri kurur, yalnızlıktan çatlayacak gibi olur insan. Bir haber, bir ümit ışığı bekler durur. Derken uzaklardan, eski bir dostun küçük, kargacık burgacık el yazısıyla yazılmış sımsıcak bir mektubu çıkagelir. Günün ortasına bir ışık gibi iner. Tarifsiz sevinçlere boğar insanı. Sanki gelen bir kâğıt parçası değil de bir zarfın içine kalbini, bütün ruhunu koymuş da göndermiştir. -------