11. Sınıf: Felsefe - 5. Ünite : 20. Yüzyıl Felsefesi - 20. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Hilmi Ziya Ülken’e göre Aşkın Varlık bizi çepeçevre kuşatmıştır. Bu yüzden kaçınılmaz bir surette bağlı olduğumuz Tanrı’nın varlığını ya da yokluğunu kanıtlamaya çalışmak boşunadır. Biz, evren ve eşya olduğu için Tanrı var değil, aksine Tanrı olduğu için bütün evren vardır.
2 0 . yüzyıl felsefesini şekillendiren filozofların neredeyse tamamı, üniversitelerde felsefe profesörleri olarak görev yapmakta, maaşlı akademisyenler olarak çalışmaktadırlar. 19. yüzyıl filozoflarının önemli bir bölümü üniversite dışında kalmasına karşın, 2 0 . yüzyılda felsefe tamamen kurumsal olarak icra edilmekte, üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde yürütülen bir faaliyet durumundadır. Felsefe aynı zamanda kongrelerde, ulusal ve uluslararası felsefe cemiyetleri ve yüksek düzeydeki dergilerde hayata geçirilen bir etkinlik ya da disiplindir.
Felsefenin 20. yüzyıldaki durumuna bakılacak olursa, hem felsefeye katkı yapan filozof sayısı hem de felsefi düşüncelerin çeşitliliği önceki çağlara göre hiç olmadığı kadar çoktur. Peki neden bu kadar çok filozof ve bu kadar çeşitli felsefe görüşleri var? Çünkü 20. yüzyılda, filozoflarının düşüncelerine vücut veren büyük dünya savaşları, komünist, faşist ve totaliter devletlerin doğuşu ve yıkılışları, bölgesel savaşlar, kitle imha silahlarının icadı, soykırımlar, sömürgeciliğe karşı verilen kurtuluş savaşları, küreselleşme, bilim ve teknolojinin daha önce hayal edilmesi dahi mümkün olmayan olağanüstü gelişimi, büyük kitlelerin kentlerdeki benzeri görülmemiş istilaları söz konusudur.
20. yüzyılın ana akımlarından biri pragmatizmdir. Pragmatizme göre, doğru, bütünüyle insan deneyimine içkindir, bilgi her zaman için etkililiği sağlamanın bir aracıdır. Bir önermenin geçerli olup olmadığının kanıtı önermenin yararlı olup olmadığı ile ilintili bir konudur. Bir öğreti ya yararlı olduğu ölçüde doğrudur ya da doğru olduğu ölçüde yararlıdır. Sağladığı yarar ortadan kalkan doğrunun doğruluğu da ortadan kalkmaktadır ya da belli bir yararı olmadığı düşünülen bir şeyin ancak yararlı olduğunun belirlenmesi ona doğru değeri kazandırır.
Nurettin Topçu, Kur’an bize yeter felsefeye ihtiyacımız yoktur diyen kişilere şöyle seslenir: “Felsefi görüşümüz olmazsa büyük Kitab’ı hakkıyla anlayamayız, sadece ezberleriz ve ezber okuya okuya doktorun reçete kağıdını batırdığı bardağın suyunu içmekle tedavisini uman hastanın haline benzeriz.”
Matematiksel mantık, meta-etik, dil felsefesi, psikoloji felsefesi, toplumsal cinsiyet felsefesi, çevre felsefesi, bilim felsefesi hemen hemen tamamı 2 0. yüzyıl felsefeleri olduğu söylenebilir. Antik Çağın klasik felsefelerinin çeşitli sürümlerinin 19. yüzyılda kaldığı dikkate alınırsa, 2 0 . yüzyıl filozofları sistem inşa etme çok, felsefenin tekil alanlarında özgün ve eleştirel düşünceler geliştirmişlerdir.
20 . yüzyıl felsefesinde, köklü bölünmeler vardır, felsefenin ne olduğu, ne olması gerektiğine ilişkin tanımlarda anlaşmazlıklar söz konusudur. Bu dönemde, felsefenin kendi doğası ve yöntemiyle ilgili olarak daha önce hiç olmadığı kadar bir öz bilince kavuşulmuştur. Bununla birlikte bir yandan felsefenin sonunun geldiği düşünülmüş bir yandan da felsefe yapmaya sıfırdan başlıyormuşçasına yeni yöntemler önerilmiştir. Bergson’un sezgi metodu, Viyana Çevresi’nin mantıksal veya kavramsal analize dayanan Analitik felsefesi, Husserl’in fenomenolojik yöntemi, Dilthey ve Gadamer tarafından geliştirilen hermeneutik yöntemi, 2 0 . yüzyıl düşüncesinin öne çıkan yöntemleridir.
İnsan, dış dünya ile doğrudan ilişkisinde duyularını kullanır. Bu doğrudan deneyimleme sonucu elde ettiği veriler duyumlar olarak zihne aktarılırlar. Yani temelde dolaylı bir deneyim söz konusudur. Gerçeklik ile insanın bilgi adını verdiği ifadeler arasında daima bir algı perdesi’ vardır. İnsan, ‘algı perdesini’ aradan çekerek, doğrudan ‘Gerçeklik’i deneyimleyemez.
Bir elimizi sıcak suda, diğer elimizi soğuk suda belirli bir zaman tuttuğumuzda ardından başka bir nesneye iki elimizle birden dokunduğumuzda, sıcak suda tuttuğumuz ele nesne soğuk gelir, soğuk suda tuttuğumuz ele ise nesne sıcak gelir. Oysa dokunulan nesne aynı nesnedir. Peki bu durumda nesne kendisinde, yani ona dokunan ellerden bağımsız olarak sıcak mıdır yoksa soğuk mudur?