11. Sınıf: Felsefe - 5. Ünite : 20. Yüzyıl Felsefesi - 20. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Schlick, geleneksel felsefeye karşı çıkar ve felsefede şu ana kadar tartışılan ancak hiçbir sonuca götürülememiş soruları bir kenara bırakmak gerektiğini savunur. Bunun yolunu ise, felsefeyi bilim örneğine göre yeniden inşa etmekle olanaklı görür. Bilimi felsefeye örnek olarak alındığında karşımıza “doğrulama” kavramı çıkmaktadır. Doğrulanabilirlik bilimsel olmanın bir ölçütü olduğu kadar geleneksel felsefeyi bırakmanın ve metafiziği dışlamanın da bir aracıdır. Ancak bilim ile felsefenin doğrulanması aynı değildir; çünkü bilimdeki doğrulama deney ve gözlemle yapılmaktadır. İşte bu noktada B. Russell, felsefeyi matematiksel bir dil ile doğrulamaya yönelir
Mantıkçı pozitivistlere göre, bilim olmuş bitmiş bir süründür. Bilimin ne olduğunu anlamak için bilim insanlarının ortaya kodukları ürünlere bakılmalıdır. Buna göre, ürün olarak bilimin belirleyici çeşitli özellikleri vardır.
Aristoteles’den Nevvton’a geçiş, bilim alanında çok köklü değişmelere neden olmuştur. Bu değişme özellikle, birtakım temel kabullerin değiştirilmesi ve nicel bir dilin kullanılmasıyla ayırt edilebilir. Nevvton ile başlayan değişim, Viyana Çevresi filozofları ile birlikte dilin ve düşüncenin hem yapısının hem de işleyişinin nicel bir dil aracılığıyla kavranılması yönünde gerçekleşmiştir.
Marx’a göre, toplumun üyeleri olan bireyler arasında iş ve üretime göre dağılımlar vardır. Üretim sonucunda ise yapılan paylaşımlar eşit değildir. Marx bu noktada eşitliği sağlayacak kurum olarak devleti gerekli görür. Ona göre böyle bir devletin kuruluşu özgür iradeye değil birliktelik ilkesine dayanır. Kurulacak bu sistemde bütün mallar ortaklaşa kullanılır, özel mülkiyet kavramı ortadan kalkar ve böylelikle ezenler ve ezilenlerin olmadığı eşit bir toplum yapısı oluşturulur.
Mantıkçı pozitivistlere göre, “Metallerin iyonları daima artı yüklüdür.” önermesi anlamlıdır. Buna karşın, “Nesneler ideaların gölgesidir.” önermesi anlamsızdır.
Nevvton fiziğine dayanan bilim anlayışının ve bu anlayış üzerine kurulmuş felsefi sistemin açıklama gücünü kaybetmesi, düşünürleri yeni bir arayışa itmiştir. Yeni bilimsel çalışmalar Nevvtoncu bilim anlayışının boşluklarını gözler önüne serince, yeni bilimsel sistemin felsefi yorumuna ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç, Viyana Çevresi adı altında yeni bir felsefe akımının doğmasına yol açmıştır.
Bilimde doğrulama, teorik bir yargı veya kavramın deney ve gözlemle ilişkilendirilmesiyle gerçekleştirilir. Bu yöntemin birebir aynısını felsefeye uygulama olanağı yoktur. Fakat felsefe de, metafizik içerikten arındırılmak isteniyorsa, bir şekilde gözlem ile felsefenin önermeleri arasında bir ilişkinin kurulması, felsefeyi de bilim gibi hesabı verilebilir yargılardan oluşturacak şekilde yeniden kurgulaması gerekmektedir. Bu noktada mantıkçı pozitivistler, felsefe önermelerini doğrulama işleminde modern mantığı kullanmışlardır. Bu mantık sayesinde, gözlem önermeleri ile teorik önermeler arasındaki ilişkilerin tanımlanması, anlaşılabilir ve açıklanabilir hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Toplumun bünyesinde bulunan karşıt sınıflar arasındaki mücadelede çelişkiler söz konusudur. Bu çelişkiler çıkarların farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Söz gelimi, işçi sınıfı sömürüden kurtulmak isterken, üretim gücünü ve parayı elinde bulunduran burjuva sınıfı ise sonsuza dek gücünü korumak ister. İşte bu çelişkili durum sınıflar arası çatışmanın devam etmesine yol açar. Bunun ortadan kaldırılması ancak kapitalist düzenden sosyalist düzene geçişle mümkün olacaktır.
“Üretim ve üretimden sonra ürünlerin mübadelesi, her türlü toplumsal düzenin temelini oluşturur. Tarih boyunca her toplumda, ürünlerin bölüşümü ve onunla birlikte sınıflar halinde toplumsal sıralanma üretilmiş olana, bunun üretilme biçimine ve üretilmiş şeylerin bölüşüm biçimine göre düzenlenir. Bundan ötürü bütün toplumsal değişimlerin ve bütün siyasal altüst oluşların son nedenlerini, insanların hafızasında değil, üretim ve mübadele biçimlerinin değişmesinde aramak gerekir; bu nedenleri felsefede değil söz konusu dönemin iktisadi yaşamında aramak gerekir.”
Nasıl ki maddeyi oluşturan atom, hem pozitif hem negatif yüklere sahipse, toplumda da burjuva (zengin) ve proletarya (işçi) sınıfları vardır. Atomun yapısında olduğu gibi toplum içerisinde bu iki grup birbirine zıttır ama aynı zamanda birliktedir; bu iki sınıf bir arada yaşamak zorundadır fakat bir süre sonra proletarya sınıfı burjuva sınıfını ortadan kaldıracak ve sosyalist toplumun kurulmasını sağlayacaktır.