11. Sınıf: Felsefe - 5. Ünite : 20. Yüzyıl Felsefesi - 20. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
20. yüzyılın en önemli felsefecisi biri Kari Popper’dır. O, mantıkçı pozitivizmin bilim görüşüne yakın durmasına rağmen bu yaklaşıma en ciddi eleştiriyi yapmış biridir.
Bir taşı havaya her attığımızda her defasında yere düştüğünü gözlemledik. Biz bu gözlemlerden, “Havaya atılan taş yere düşer.” sonucu çıkarır ve buna da doğa yasası adını veririz. Popper’a göre, bir taşı havaya binlerce kez atsak ve her defasında yere düştüğünü gözlemlesek de, bu durum havaya binbirinci kez atacağımız taşın da kesin olarak düşeceği sonucuna ulaşamayız. Çünkü geçmiş deneyimler ne kadar çok olsa da, biz henüz geleceği yaşamadık, dolayısıyla budan sonra havaya atılacak taşların da düşüp düşmeyeceğini kesin olarak bilemeyiz.
Mantıkçı pozitivistlerden Carnap’a göre bilimselliğin ölçütü “doğrulanabilirlik”tir. Doğrulama ise, doğrudan doğrulama: ve dolaylı doğrulama olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilir.
Mantıkçı pozitivistlere göre, bir önermenin doğruluğu empirik olarak test edilemiyorsa anlamsızdır.
“Mars’ta hayat vardır.” veya “Mars’ta hayat yoktur.” dediğimde söz konusu olan bu önermeler şu anki mevcut imkanlar düşünüldüğünde hiçbir şekilde doğrulanamaz. Çünkü Mars'a giderek bu gözlemi yapma olanağı henüz yoktur. Ancak yine de bu önermeler anlamlıdır. Çünkü Mars’a gidilebilseydi bu gözlemi yapma olanağı vardır.
Popper’a göre, açıklayıcı evrensel kuramın doğru olduğu savı ‘deneysel gerekçeler’ aracılığıyla birtakım test önermelerinin ya da gözlem önermelerinin doğruluğu varsayılarak haklı çıkarılamaz. Öyle ki, hiçbir sayıda doğru test önermesi, açıklayıcı bir evrensel kuramın geçerli olduğu savını haklı kılamaz.
Mantıkçı pozitivistlere göre, bir önermenin anlamı, onun doğrulanmasına bağlıdır. Deney ve gözlemle doğallanamayan her şey mantıkçı pozitivistler için anlamsızdır. Onlar bir önermenin anlamının, onun neyi doğrulayacağını söylemekle yani betimlemekle sağlanabileceğini iddia ederler. Diğer bir deyişle bir önermeyi neyin doğrulayacağını ya da nasıl doğrulanacağını söylemek ve betimlemek, onu anlamlı hale getirmektir. Bu noktada felsefenin görevi, önermeleri aydınlatma ve çözümleme, anlamsızlığı ortadan kaldırma etkinliği olarak belirir.
Popper’a göre, “Bugün haftanın günlerinden biridir." dediğimizde, bu önerme daima doğrudur. Öyle ki, bugün günlerden hangi gün olursa olsun bu önerme doğru olur. Fakat böyle kesin ‘doğru’ olan önermeler bize herhangi bir bilgi vermemektedir. Öte yandan “Bugün hafta sonudur” veya “Bugün Çarşambadır” dediğimizde, bu tür mantık ihtimallerini daraltılmış olan önermeler doğru da yanlış da olabilir. Popper’a göre ancak böyle bir önermeler bize yeni bir bilgi verebilir.
20. yüzyıl başlarında Öklid dışı geometrilerin, Görelilik ve Kuantum teorilerinin geliştirilmesi, geleneksel bilim anlayışının değişmesine neden olmuştur. Öklid dışı geometriler sabit evren anlayışını ve buna ilişkin düşünceleri değiştirmiştir. Kuantum ve Görelilik teorilerinin de soyut matematiksel kavramlarla açıklamalar yapması, bilim ve metafiziği ayırt edilemeyecek ölçüde birbirine yakınlaşmıştır. Bu dönemde fizikle birlikte ortaya çıkan elektron, kuark, atom gibi teorik terimlerin metafiziksel kavramlardan nasıl ayırt edilebileceği sorunsalı, düşünürler için başlıca uğraş olmuştur. Bu durum, Viyana Çevresi olarak bilinen akımın doğmasına sebep olmuştur.
I. Bilim, bilinçten bağımsız gerçeklikler hakkında araştırma yapma etkinliğidir.
II. Bilimi en iyi şekilde anlamak, bilim insanlarının etkinlikleri incelemekle olanaklıdır.
III. Bütün bilimler, birbirlerinden ne denli farklı görünürlerse görünsünler temelde birleşirler.
IV. Bilim, geçmişin bilgilerine değil, o günün bulgularına bağlı bir disiplindir.
V. Bilim, sübjektiflik getiren her şeyden arınmıştır, değerler bilimin alanına giremezler.