11. Sınıf: Felsefe - 5. Ünite : 20. Yüzyıl Felsefesi - 20. Yüzyıl Felsefesi - Ünite Tekrar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
insan, dünyadaki diğer şeylerden bilinç ve irade sahibi olmakla ayrışır. Bilinç ve irade, seçimde ortaya çıkar. insanın seçimini özgürce ortaya koyması, kendini belirleme gücü olduğunu gösterir. Bunda ötürü insanın eylemlerini belirleyen kendinden başka apriori pratik yasalara bağlılığından söz edilemez. Yani insan, kendisine önce gelen bir öz tarafından belirlenmemiştir, kendi özünü her seferinde kendisi kurar.
Popper’a göre, metafizik önermeleri destekleyecek birçok kanıt getirilebilir. Kimi zihinler bu kanıtlarla ikna olabilir kimileri olmaz. Dolayısıyla metafiziğin önermeleri de bu bakımdan anlamlıdır fakat hiçbir şekilde çürütülmeye elverişli değillerdir. Örneğin “Evrenin özü ve temel ilkesi sudur” veya “Ruh ölümsüzdür.” önermelerini çürütmek mümkün değildir. Çünkü onları çürütebilecek bir gözlem yoktur.
Yeni Ontoloji, Eski Ontolojinin tersine, kavram ve yargı analizlerinden değil, real olay ve görünenlerden hareket eder. Varlık kategorilerinin araştırılmasında mümkün deneyin sınırlarını aşmaktan kaçınan Yeni Ontoloji, bilimlerin elde ettiği sonuçları göz önünde bulundurur ve bilimlerle felsefe arasındaki bağın, birbirini tamamlayıcı, birbirini destekleyici nitelikte olduğunu gösterir. Yeni Ontoloji, sübjektif yorum ve ön yargıları dışarıda bırakıp doğrudan önünde duran şeye, objeye yönelmesi bakımından, kurgusal kaygıların ağır bastığı dünya görüşlerinden ayrılır; bilimlerin izlediği yol üzerinde, araştırılan şeyin kendisinden başka hiçbir şeyi konuşturmama yolu üzerinde ilerler.
VVhitehead felsefesinde evrende süreç hakimdir ve bu sürecin temeli de aktüel varlıklardır. O süreç felsefesinde, dünyadaki her şeyin sürekli bir durumdan öteki duruma geçiş halinde olmasını hareket ve dinamizm kavramlarıyla açıklar. VVhitehead’a göre, evren, mekanik bir varlık değildir, bir şeyin varoluşu başka bir şeyin sebep oluşu nedeniyledir. Tek başına hiçbir şey var olamaz. Her şey, varlığını bir başkasına borçludur ve birbiriyle ilişki içindedir. Doğadaki bu süreçte birbirine muhtaç olmayan hiçbir varlık bulunmamaktadır.
Sartre’a göre, insan, ne ise o değildir. Çünkü o, olmak istediği ve henüz olmadığı olacaktır. Şu anda olduğunu, biraz sonra aşıp geçecektir. Olmadığı şey olacak, olduğu şeyi aşacaktır. İşte bu anlamda, insan varlığı var değildir. Şeylerin, nesnelerin mutlak olumluluğunun ortasında insan, hiçliğini taşıyandır. Doğa da insan tarafından değişikliğe uğratılmış olup artık ‘Kendinde varlık’ değildir. Fakat bu olumsuzluktan mutlak bir özgürlük çıkmaktadır; buradan da insanın yaratıcı gücünün ‘hiçliğe’ bağlanması olgusunun çıktığını görürüz.
Nietzsche, “Güç İstenci” adlı çalışmasında, hakikatin ve ‘kendinde şeyler’in var olmadığı, şeylerin mutlak bir doğaya sahip olmadıklarını öne sürer. Her şey anlamsızdır. Yaşamı anlamlı bir yapıya oturtan tüm değerlerin yok olmalıdır
Sartre, felsefesinde “Kendinde varlık” ve “Kendisi için varlık” olarak yaptığı sınıflandırma ile ‘varlık'ı anlamdırmaya çalışır. O, “Kendinde varlık” kavramıyla dünyayı, “Kendisi için varlık" kavramıyla ise bilinci ifade eder. Onun kuramına göre, tüm varlıkların bir “özü” bir de “varoluşu” vardır. Öz, varlığın önceden belirlenmiş özellikleri, varoluş ise, bir şeyin kendini belirleme gücüdür. İnsan dışındaki tüm varlıklarda öz varoluşundan önce geldiği için bu varlıklar “Kendinde varlık”tır. insanda ise varoluş özden önce geldiği için “kendisi için varlıktır. İnsan varoluşunu kendisi belirlerken insan dışındaki varlıkların öz’leri önceden belirlenmiştir ve değişmez yapıdadır.
“Savaş zamanı bir genç askere çağırılmaktadır. Ama aynı zamanda hasta olan annesi yatalaktır. Bu durumda çocuğun seçimleri önemlidir. Çocuk anne sevgisi dolu olduğu için evde kalacak ya da ülke sevgisi dolu olduğu için askere gidecek değildir. Çocuk, askere gittiği için ülke sevgisi ile dolmuş olacak ya da annesi ile kaldığı için anne sevgisi ile dolmuş olacaktır.”
Popper’a göre, metafizik, mantık, matematik ve sözde bilim kapsamı içinde kalan önerme ya da hipotezlerin yanlışlanamaz oldukları yerde, bilimsel hipotezler yanlışlanabilir hipotezler olmak durumundadırlar.