10. Sınıf : Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi - 5. Ünite : İslam Düşüncesinde İtikadi, Siyasi ve Fıkhi Yorumlar Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Mezhepler, karşılaştıkları dinî problemler karşısında Kur’an-ı Kerim ve sünnetten yola çıkarak çözüm yolu üretmeye çalışmışlardır. Her mezhep, bu kaynakları kullanmada farklı metot benimsemiştir. Esas noktalarda farklılık olmamasına rağmen bazen alt meselelerin farklı metotlarla değerlendirilmesi sonucunda farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Ancak meydana gelen bu farklı sonuçlar temel konularda olmadığı için Müslümanlar arasında ayrışmaya, bölünmeye ve parçalanmaya sebep olmamıştır. Bilakis bu farklılıklar İslam düşünce tarihinde birer zenginlik olarak görülür. Örneğin namaz kılacak bir kimsenin abdest almasının farz olması konusunda bütün İslam bilginleri ortak görüş sahibidir. Ancak abdest alırken yıkanacak organların belli bir sıra içinde olup olmaması ya da baş mesh edilirken miktarının ne olacağı konusunda mezhepler arasında farklı görüşler bulunmaktadır.
Buna göre;
I. İslam bilginleri arasında dinin temel ilkelerinde herhangi bir ihtilaf olmamıştır.
II. İhtilaflar daha çok alt meselelerde ve farklı metotların takip edilmesi sonucunda oluşmuştur.
III. İbadet konusunda her alanında bütün İslam bilginleri aynı sonuca varmışlardır.
IV. Ayrışmaya sebep olmayacak düşünceler İslam n toplumunda birer zenginlik olarak görülmüştür.
I. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra ortaya çıkan dinî sorunlara çözüm arayışları sonucunda oluşmuşlardır.
II. İslam düşünce tarihinde günümüze kadar varlığını devam ettiremeyen, tarihin bir dönemine kadar yaşamış fıkhî mezhepler bulunmaktadır.
III. Fıkhî yorumların üzerinde durduğu alan genellikle ibadettir.
IV. Caferilik, ibadet alanıyla ilgilenmeyen genellikle siyasi sorunlara çözüm ile uğraşana bir mezheptir.
V. Amelî-fıkhi mezheplerdeki farklılıklar problemlere çözüm üretme şekillerinden kaynaklanır.
Şia hakkında;
I. İmamet konusunu bir inanç esası olarak görürler ve Hz. Ali’nin imametinin hem ayetlerle hem de Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vasiyeti ile belirlenmiştir.
II. Hz. Ali'den önceki halifelerin geçerli değildir.
III. Hz. Muhammed'ten (s.a.v.) sonra en üstün kimse Hz. Ali’dir.
IV. Hz. Muhammed (s.a.v.), Gadîr-i Hum denen yerde kendisinden sonra ümmete halife olarak Hz. Ali’yi belirlemiştir. Halife seçimi insanların kendi istek ve belirlemesine bırakılamaz.
V. Hz. Ali’nin soyundan gelenler, halife olmaya elverişli değildir. Halifelik, Hz. Ali ile son bulmuştur.
Asıl adı Numan b. Sabit olan İmam Ebû Hanife, Kufe şehrinde 699 yılında doğmuş ve aynı şehirde 767 yılında vefat etmiştir. Irak bölgesinin önde gelen bilginlerinden ders almıştır. Hocası Hammad b. Ebî Süleyman vefat edince onun yerine ders vermeye başladı. Kısa sürede her yere ünü yayıldı. Ticaretle uğraşarak geçimini sağlardı. Fıkıh ilminde zirve konumundaydı. Yine bu alanda pek çok müçtehit olan kimseyi yetiştirmişti. Bu alanda getirmiş olduğu çok pratik cevaplar ile İmam-ı A’zam yani “En büyük İmam” olarak anıldı. Onun en meşhur eseri Fıkhu’l-Ekber’dir.
“Sana biat edenler ancak Allah’a (c.c.) biat etmiş olurlar. Allah’ın (c.c.) eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a (c.c.) verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükafat verecektir.”
(Fetih suresi, 10. ayet.)
Ehl-i sünnet âlimlerinden imam Maturidi, ayette geçen Allah’ın (c.c.) eli ifadesinin mecaz olarak kullanıldığını söylemiş ve bu kelimenin Allah’ın (c.c.) inanan kimseleri koruması anlamına geldiğini ifade etmiştir.
Bir başka ehl-i sünnet bilgini olan İmam Eş’âri ise bu kelimenin gerçek anlamında kullanıldığını ancak herhangi bir varlığa benzetme olmaksızın Allah'ın (c.c.) elinin nasıl olduğu ile ilgili bir bilginin olmadığını belirtmiştir. Buna iman edilmesinin gerekli olduğunu ve Allah’ı (c.c.) diğer varlıklara benzetmekten uzak durulması gerektiğini de vurgulamıştır.
Kur'an-ı Kerim ve sünnet, İslam dininin iki temel kaynağıdır. İslam bilginleri karşılaştıkları dini sorunlara cevaplar üretirken öncelikli olarak bu iki temel kaynağa müracaat ederler. Ancak ayet ve hadislerin tamamı anlam bakımından herkesin aynı seviyede anlayabileceği kadar açık değildir. Bazı ayet ve hadisler daha kolay anlaşılırken bazılarının ise anlamı kapalıdır. Anlamı kapalı olan bu ifadelerin açıklanmasında İslam bilginleri kendi bilgi ve tecrübeleri doğrultusunda bir anlamlandırmada bulunurlar. Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim ve sünnette geçen bazı kavram ve ifadeler de yapısı gereği farklı anlaşılmaya müsaittir. Bu gibi ifadelerin anlaşılmasında izlenilen farklı metotlar da farklı sonuçların doğmasına neden olmuştur.
EHL-SÜNNET | |
I- Maturidilik | II-? |
Malik b. Enes’in görüşleri etrafında toplanmış ekoldür. En önemli eseri Muvatta’dır. Medine halkının uygulaması bu ekolde çokça önem verilen bir alandır.
İslam'ın kendine özgü ve değiştirilemez inanç sistemi vardır. Bu inanç sistemini ifade etmek üzere itikat ya da akaid kavramları kullanılır. İslamiyet’in inanç sistemini delilleri ile savunan ilme ise ...... denir.