12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 5. Ünite: Tiyatro - Geleneksel Türk Tiyatrosu - Test Çöz - Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Hacivat’la Karagöz’ün çatışmasına kadar olan kısımdır. Perde aydınlatıldıktan sonra Hacivat müzik eşliğinde bir semai okur. Semai bitince “Of, hay Hak!" diyerek "perde gazeli” denen bir şiir okur. Sonra Karagöz’ü perdeye davet eden sözler söyler. Karagöz, Hacivat’ın çıkardığı gürültüye kızar, perdeye gelir.
Hacivat: Vay Karagözüm maşallah maşallah akşam şerifler hayrolsun
Karagöz: Senin de silsileni sansarlar boğsun
Hacivat: (kızgın) Bak Karagöz böyle gelir gelmez bana vurmaya hakkın yok
Karagöz: Sen de şu yumruğu al da burnuna sok (vurur) der sonra karşılıklı atışma ve yanlış anlaşılmaların olduğu yeni bir bölüme geçilir.
HİKMET EFENDİ; Benim gibi bir dostuna danışmadan evlendiğine tövbe mi?
MÜŞTAK BEY: Aman, sen de günah mı çıkarıyorsun nedir bu?
HİKMET EFENDİ: işte kendi menfaati için aşk ve muhabbet tellallığına kalkışan kılavuz kısmının sözüne güvenenin hâli budur.
MÜŞTAK BEY: Dostum! Bak, gideceğin yere geç kalıyorsun.
HİKMET EFENDİ: Sen ve eşin birbirinizi her yönden tanıdığınız hâlde, evlenirken başınıza neler geldi?
MÜŞTAK BEY: Evlenmeden önce istihareye yatmak istiyordum, unutmuşum. Aklıma gelmişken gidip yatayım.
Göreceğim rüyaları sabahleyin sana tabir ettiririm.
HİKMET EFENDİ: Ya görücü usulü evlenenlerin hâli nasıl olur? Ötesini var sen düşün.
MÜŞTAK BEY: (Gözlerini ovuşturarak) Of! Nasihat sıkıntısından uykum geldi. Azıcık kestirsem olmaz mı?
HİKMET EFENDİ: işte ben gidiyorum. Artık ne yaparsan yap. Fakat aldığın dersi unutma.
MÜŞTAK BEY: Dostum, hiç unutur muyum? Ben o dersi alıncaya kadar az mı zahmet çektim? Her neyse evlenmenin ilmini öğrendim, inşallah uygulamada güçlük çekmem de Kumrum'la kumrular gibi yaşayıp gideriz.
--- , Uzak Doğu’da gelişmiş bir türdür. Kuklanın üç boyutlu olmasına karşılık görüntüler iki boyutlu, derinliği olmayan, yarı saydam veya deliklerinin yardımıyla gölgeleri gerili bir beyaz perde üzerine arkasından ışıkla yansıtılan bir tekniktir.
Karagöz yalnız Türkiye’de değil, Türkiye dışında da birçok İslâm ve Balkan ülkesine yayılmıştır. Mısır’dan Türkiye’ye geldiğini söylediğimiz gölge oyunu Karagöz olarak gelişip yeniden Mısır’a gitmiştir. Ayrıca Mısır'daki bir kukla oyununa da Karagöz’den bozma Karagöz denmiştir. Suriye’de de gelişen Karagöz’de Türk etkisi daha belirgindir. Özellikle Şam, Beyrut, Halep, Hayta ve Kudüs’te görülür. Türk Karagöz'ün etkisi Kuzey Afrika'da daha da büyüktür. Tunus’ta gösterilerin çoğu Türkçedir ve başkişisi Karaguz ile Hacivan’dır. Romanya ve Bulgaristan’da da Karagöz olduğunu biliyoruz. Ancak bu ülkeler içinde Karagöz’ün bugün de yaşadığı ve en yaygın olduğu yer Yunanistan’dır. Yunan Karaghiozis’i her bakımdan Türk Karagöz’ünün bir çeşitlemesidir. Karagöz kişilerine kendi kişilerini de katmışlardır. Oyunun başkişileri Karaghiozis ile Hatziavatis’dir. Bütün bunlara rağmen günümüz Türkiye'sinde Karagöz’ün yalnız adı kalmıştır; bir de zaman zaman takvimlerde, küçük süs eşyalarında resmi görülür; ilgisizlikten unutulup gitmiştir.
Şair Evlenmesi tiyatrosunu başlatan ve bitiren iki karakter Müştak Bey ve Hikmet Efendi, gölge oyunu veya orta oyununun karakterlerini andırır. Hikmet Efendi neler olabileceğini
tahmin eden, çevresini tanıyan biridir. Müştak Bey, neşelidir, âşıktır, fakirdir, kimseleri tanımaz, onlara pek de önem vermez, başına neler gelebileceğini de bilmez. Ayrıca sözünü sakınmaz, patavatsızdır. Bundan dolayı yanlış yorumlanabilecek sözler sarf eder. Kendisine yardım eden Hikmet Efendi’yi bile, işler yoluna girdikten sonra -ki bu nokta kıssanın hissesini dile getirmektedir- dinlemek istemez.
Hacivat: Demem o demek değil, ben bendenize ben duacınıza, ben hâke, ben hâkesâre.
Karagöz: Senin gibi kör kesere
Hacivat: Eli yüzü yunmuş, elfâzı düzgün bir kafadar olsa
Karagöz: Kafan darsa aşağı iner bollaştınrım
Hacivat: Diyelim iş ne imiş, işimizi Mevla’m onara, yar bana bir eğlence medet, aman bana bir eğlence medet
Karagöz: Hacivat bağırma, evde çocuk uyuyor, uyanırsa karışmam, oturağını kafana atarım
Hacivat: Ah bana bir eğlence amannn
Karagöz: Bağırsan da gelmeyeceğim, çağırsan da gelmeyeceğim.
Hacivat: Gel benim servi bütendim
Karagöz: Gelemem benim sümüklü efendim
Hacivat: Gel benim ömrümün hâsılı
Karagöz: Gelemem ayağımın nasırı
Hacivat: Gel benim serseri gezenim
Karagöz: Atlarsam tepeni ezerim
Hacivat: Aşağı gelsene Karagöz'üm
Karagöz: Memgel
Hacivat: Pergel mi?
Karagöz: Beş on tane usta dülger