12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 5. Ünite: Tiyatro - Ünite Tekrar Testleri - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Hacivat — (Semai söyleyerek gelir.) (...)
Perde gazelini okur.) Of; Hay, hak!..
Gönlünüze açmış bir çiçektir hayâl perdemiz...
---
Sizin karşınızda oldukça hep var olur perdemiz...
— Hep beraber bakalım ama Karagöz’ü de çağırmayı unutmayalım. (Gazel gibi söyleyerek)
— Yar bana bir eğlence medet! Aman bana bir eğlence medet yâr!..
Karagöz — Bende de senin kafana göre bir güzel çöplük var. (Çöpleri Hacivat'ın kafasına atar.)
Hacivat — (Şaşkın) Yazıklar olsun sana yazık!
Karagöz — (Pencereden gözükür.) Yine ne istiyorsun kazık oğlu kazık?
Hacivat –– Ayıp Karagöz'üm. Ayıp!
Karagöz — Ben hiçbir yere kaybolmadım.
Hacivat — Bak çocuklar gelmiş bizi seyre!
Karagöz — (Anlamamış.) Sucukçuların maçı kaç devre?
Türk dili ve edebiyatı öğretmeni, öğrencilerine değişik türdeki tiyatroları tanıtmış, aşağıdaki yönergeleri vererek her türe uygun bir metin üretmelerini istemiştir. I. Toplumsal bir taşlama, tip özelliği gösteren karşıt kişilerle bir halk güldürüsü şeklinde anlatılacak. |
Türk dili ve edebiyatı öğretmeni metinde altı çizili bölümde bahsedilen kişilere örnek istediğinde öğrenciler tarafından verilen
I. Karagöz - Hacivat
II. Kavuklu - Pişekâr
III. Hokkabaz - Meddah
MİDAS: Herkes öğrendi artık
Gordium'lu kral ne mene bir yaratık
böyle uğrular gibi kıyıda kuytuda
gezdirip durdum bunları
gün ışığı kulaklarıma haram
Şimdi duymayan kalmadı.
(Dışarıdan uğultulu gülme sesleri gelir.)
Heey kim var orada? Kim gülüyor?
Kimse yok, bana öyle gelmiş, bomboş koridorlar ama kahkahaları sürüp gidiyor kulaklarımda.
(İçeri Berber girer. Midas mumu söndürür.)
Kim o? Kim var orda?
BERBER: Yabancı değil, Midas.
MİDAS: Sen misin Berberbaşı? Bana ihanet ettin.
BERBER: Sana İhanet etmedim, Midas vereceğin cezadan da korkum yok yalnız şunu bil. ben açıklamadım gizini.
MİDAS: Kim söyledi?
BERBER: Ben de bir türlü anlayamadım bu iş sazlıktan nasıl patlak verdi.
Necip Fazıl Kısakürek'in 1937 yılında yazdığı üç perdelik bir oyunudur. Eserin başkahramanı, bir tiyatro yazan, Hüsrev’in geçirdiği büyük ruh çilesini anlatır. Son yazdığı oyunun kahramanı ile yeni bir insan yarattığını düşünmektedir. Bu kahramanla kendisi arasındaki benzerlikler yüzünden bir ölüm saplantısına kapılır. Oyunun sonunda babasının kendini astığı ağacın bulunduğu yalılarına gelir ancak annesi önce davranıp ağacı kestirmiştir. Hüsrev sonunda canına kıyamadan akıl hastanesine yatırılmaya razı olur.
Orta oyunu, sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle çevrilmiş açık bir alanda oynanır. (I) Orta oyununda, oyuncuların palanga diye adlandırdıkları oyun alanı, herhangi bir yerde kolaylıkla hazırlanabilir. (II) Bu nedenle oyuncuların belli bir yerde, her zaman, hazır, sabit bir alanları yoktur. (III) Seyircilerle oyun yeri, ip gerilmiş kazıklarla ayrılır. (IV) Oyunda dekor denilebilecek başlıca İki nesne vardır: Birincisi ev olarak kullanılan yeni dünya adı verilen paravan, İkincisi işyeri olarak kutlanılan ve dükkân adı verilen iskemledir. (V) Oyunların birçoğunda Pişekâr ve Karagöz temel kişilerdir.
Türk dili ve edebiyatı öğretmeni, öğrencilerine değişik türdeki tiyatroları tanıtmış, aşağıdaki yönergeleri vererek her türe uygun bir metin üretmelerini istemiştir.
I. Toplumsal bir taşlama, tip özelliği gösteren karşıt kişilerle bir halk güldürüsü şeklinde anlatılacak.
II. Kişinin günlük hayatında yaşadığı ya da şahit olduğu acıklı ve gülünç olaylar sahnelenecek.
III. Düşünce ve duyguları, müzik veya türlü eşyalar eşliğinde, bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtılacak.
Oyunlarını içsel yaşantılar üzerine kurmuştur, dış çatışmalara dayandırılmış yoğun olaylar dizisi hiçbir oyununda görülmez; tiyatrosunda yalnızca dramatik durum ve oyun kişileri vardır. Dramatik durumun, kişilerin içsel yaşantılarının dışavurumunu sağlamada vazgeçilmez bir işlevi vardır. Oyunların devimini oluşturmada tek araç diyalogdur. Tiyatrosunun özgün dokusu, dramatik durum içinde kıstırılmış oyun kişilerinin, kendi içsel yaşantıları bağlamında kotardıkları “oyun”ların diyalog düzeni içinde dile gelmesiyle ortaya çıkar. Bütün oyunlarında dramatik durumu oluşturan iki temel etken, “zaman” ve “uzam”dır. Her oyun özgül bir zaman ve uzam dinamiği üzerine kurulur. İletişimsizlik, uyumsuz tiyatro anlayışı içinde değerlendirilen Mikado'nun Çöpleri ve dört soyut oyununda da (Yarın Başka Koruda, Dikkat Köpek Var, Ölüler Konuşmak isterler, Müfettişler) söz konusudur.
I. Zurnanın Pişekâr havası ile gelen Pişekâr, zurnacı ile kısa bir konuşma yapar. Sonra zurna, kavuklu havasını çalar; Kavuklu ile Kavuklu-arkası (cüce) konuşarak sahneye getir. (Giriş)
lI. Pişekâr'la Kavuklu'nun konuşmaları iki bölümdür. Birinci bölüm, iki tanıdığın sohbeti; ikinci bölüm, tekerlemedir. Bu bölümde Kavuklu, başından geçmiş garip bir macerayı anlatır; bölümün sonunda ise bunun bir rüya olduğu anlaşılır. (Muhavere)
III. Asıl olayın konu edildiği bölümdür, oyuna burada işlenen konuya göre isim verilir. Bu fasıllardan pek çoğu, konuları bakımından Karagöz fasılları ile ortaktır. (Bitiş)
IV. Pişekâr. Kavuklu ile son bir konuşma yapar. “Her ne kadar sürçü lisan ettikse af ola!” diyerek seyircilerden özür diler. (Fasıl)
Ebüllâklâka (Başında bir dildâde ile tebdil-i kıyafet ve lisaniyle ayınları çatlatarak ve kafları patlatarak)
- Sanki bir telâş ile beni böyle uykudan kaldırıp da getirmenin ne manâsı var? Orta oyununa çıkar gibi, bakın şu kıyafetime! Ayıp... Gürültünüz noluyor?
Ziba Dudu (Entarisinin ön eteğiyle başını örtmüş olduğu hâlde Ebüllâklâka’nın elini öper.)
- Amanın efendim, güvey olacak şu herif, isteye dileye aldığı hanımı şimdi istemiyor. Bütün saçını başını yoldu. O şöyle dursun, yenge kadınla bana bir etmediği edepsizlik kalmadı. Size nakletmeye utanıyorum.
Ebüllâklâka (Müştak Bey'e) - Vay namussuz vay!
Müştak Bey - Efendim, kerem ediniz, bendeniz de bildiğim kadar hakikati size anlatayım.
Ebüllâklâka - Sen sus, sefih! Kadın ninen gibi biçare hatun yalan mı söyleyecek?
Ziba Dudu - Efendim, bu kızı mutlaka almalıdır.