10. Sınıf: Felsefe - 6. Ünite : Ahlak Felsefesi - Ahlak Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bir kişinin ahlaki bir eylemde bulunabilmesinin koşulu yaptıklarının
sonucuna katlanabilmektir. Örneğin yaşlı bir kişinin
caddenin karşısına geçmesine yardım eden birine, “Neden?”
diye sorulduğunda, “ insani sorumluluğumdur” gibi bir
söylemi ahlaki sayabiliriz. Aksi halde “Ne bileyim yaptığım
işte” gibi anlamsızca bir söylem ahlaki değildir.
Filozofların iyi kavramıyla ve ahlaklı yaşamakla ilgili çeşitli
yaklaşımları olmuştur. Bazı filozoflara göre iyi, güzel karşısında
alınan hazdır. Bazıları iyiyi evrensel ruhun yansıması
olarak açıklar. Ya da biri iyinin değerini salt olmasıyla bağdaştırırken,
bir diğeri bireyin ve toplumun yararına olanlar
olarak açıklar.
Yaratılmış olanlar içinde yalnız insan; varlığının özünü, güzelliğini
ve iyiliğini sezebilir. Çünkü yaratıcı, kendi ruhundan
yalnızca ona üflemiştir. Fakat “maddeye bağlı ve geçici
zevklerle örülü” benliği bu sezgiyi engeller. Fakat o, benliğine
karşı savaşır, özüne yaklaşır, giderek yaratıcı bilme ve
sevme haline ulaşır.
Amerikan toplumda küçüklerin büyüklere isimleriyle hitap
etmesi iyi bir davranış olarak kabul edilir, çünkü onlara göre
bu, çocuğun özgüveninin arttırır. Bizim toplumumuzda ise
bu durum saygısızlık olarak kabul edilmektedir. Yunan toplumda
tabak kırmak bir eğlenme biçimiyken birçok Avrupa
toplumuna göre bu davranış israftır.
Stoacı görüşe göre insan, dünya sahnesinde oynayacağı
rolü seçemeyen bir oyuncudan başka bir şey değildir, insanların
bu oyun içindeki eylemlerini evrensel akıl belirler.
İnsanların tek kontrol edebileceği kendi tutkuları ve tavırlarıdır.
İnsan kendisine verilen rolle yetinmelidir ve sahip olamadıklarına
kıskançlık duymamalıdır.
Aristippos'a göre haz iyidir, acı ise kötüdür, iyilik ve alınan
hazlar kişiden kişiye değişir. Erdemin ölçüsü acıdan kaçmak
ve hazza ulaşmaya çalışmaktır. Bu yüzden hazza dayalı ahlak
yasaları farklılık gösterir.
Yazgının olduğu bir evrende insan bir kul olur ve eylemlerine
kendisi yön veremeyeceğinden, insanın ahlâklılığından da
söz edilemez. Yazgısız bir evrende ise, insan özgür olduğundan
eylemlerinden de sorumludur.
İnsan eylemlerinin sonuçlarını kabullenmek durumundadır.
Çünkü insan sahip olduğu irade ile iyiyi kötüden ayırt eder.
Böylece birçok durum arasında davranışının neden olabileceği
tüm olasılıkların yükünü taşır.
Görsel alanımızda kimse yoksa çevremizi ve herşeyi, kendimizi
merkeze alarak örgütleriz. Ağzımızı şapırdatarak, elimizle
yemek yiyebiliriz. Yaptığımız eylemlerin ahlaki bir boyutta
olma zorunluluğunu hissetmeyiz. Ancak görsel alanımızda
biri varsa eylemlerimize ahlaki ölçütler koyma eğiliminde
oluruz. Yalnız olduğumuz gibi davranamayız.
Suç, seçen kişinindir. Gökyüzü suçsuzdur.”