7. Sınıf: Sosyal Bilgiler - 4. Ünite : Bilim, Teknoloji ve Toplum - Ünite Tekrar Testleri - Test Çöz
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Akdeniz’de etkili bir tüccar toplum olan Fenikeliler, ticari faaliyetleri sayesinde çivi yazısı ve hiyeroglifin yerine Fenike alfabesini geliştirmiştir.
Yukarıda verilen sözlerden hareketle yazının önemi ile ilgili olarak;
I. Bilgilerimizin kalıcı olmasını sağlar.
II. Yeni icat ve buluşların yapılmasını sağlar.
III. Duygu ve düşüncelerimizin başkalarına aktarılmasını sağlar.
IV. Kazanılan tecrübelerin ve bilgi birikiminin yeni nesillere aktarılmasını sağlar.
İstanbul’da açılan “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”nde Müslümanların VIII. ve XVI. yüzyıllar arasında yaptıkları alet örnekleri sergileniyor. Kendi türünde dünyada ilk olan müzede Müslüman bilginlerin kurdukları kimyasal düzenekler ile gözlemevi, hastane, üniversite gibi yapıların maketleri de yer alıyor.
Yukarıdaki tabloda verilen bilgilere göre;
I. Bilgilerin kayıt altına alınması için çeşitli yöntemler kullanılmıştır.
II. Kâğıdın meydana gelmesinde çeşitli uygarlıkların etkisi olmuştur.
III. Her materyalin avantajlı yanları olduğu gibi dezavantajlı yanları da olmuştur.
IV. Bu materyallerin kullanılması binlerce yıla ait bilgi ve tecrübelerin zamanımıza kadar gelmesini sağlamıştır.
Orta Çağ Avrupası’nda skolastik düşüncenin etkisiyle bilimsel alanda yapılan çalışmalar çok kısıtlı olmuştur. Ancak bu dönem İslam dünyasında bilimsel çalışmalar “Altın Çağ” ını yaşamıştır. Çünkü İslam dini akla, düşünmeye ve bilgiye önem vermiştir. Öyle ki Kur'an'ın ilk ayeti “Oku” diye başlarken, Hz. Muhammed “İlim Çin’de de olsa alınız.” diyerek Müslümanları bilime yönlendirmiştir. Ayrıca İslam Devletlerinde bilim insanları devlet başkanları tarafından desteklenmiştir. Saraylarında bilimsel çalışmalar yapan bilim insanlarının fazlalığı ve saray kütüphanelerinin zenginliği o dönem yöneticileri için bir gurur kaynağıdır. Hatta kazandıkları savaştan sonra cizye almak yerine kitap isteyen devlet adamları olmuştur. İslam alimleri hem kendileri yeni bir şeyler ortaya koyarken hem de eski medeniyetlerden kalan (Yunan, Hind, Mısır vb.) bilimsel kaynakları Arapça’ya tercüme etmişler ve bu çalışmaların ardından elde ettikleri bilgileri daha da geliştirerek bilim ve teknolojiye katkıda bulunmuşlardır. Nitekim Modern Avrupa’nın temellerinin atılmaya başlandığı Rönesans’ın başlamasında İslam dünyasının da çok büyük katkısı olmuştur.
Yukarıda verilen bilgilere göre;
I. Bilimsel alanda toplumlar birbirini etkilemiştir.
II. Din ve inanç sistemleri bilimsel gelişmeleri etkilemiştir.
III. İslam dinî insanları bilimsel araştırma yapmaları konusunda teşvik etmiştir.
Sümerlerin inançlarına göre tanrılar; yazı, kütüphane ve arşivlerin korunması görevini rahiplere vermişti. Rahipler tapınağa giren ve tapınaktan çıkan mal envanterinin tutulması ile ilgili makbuz ve belgeleri kil tabletlere resmederdi. Örneğin kil tabletlere kazınmış işaretler; hayvan başları, insan şekilleri ve çeşitli eşyaları tasvir etmekteydi. Kil tabletler; tapınakla ilgili işlerin düzenlenmesi, tarım alanlarının işletilmesini içeren ekonomik belgeler için önemli taşıyıcılardı.
(Nuray Yıldız, Eskiçağda Yazı Malzemeleri ve Kitabın oluşumu)
Türklerin ilk dönemlerdeki yaşamları ile ilgili bilgiler genelde Çin ve Bizans gibi devletlerin kaynaklarından öğreniriz. Ancak bu toplumlar genel olarak birbirleri ile sürekli savaştıkları için bilgiler de objektif değildir. Ancak bu dönemle ilgili başvurulan ve Türklerin kendilerinin oluşturduğu destanlar ise ilk zamanlar sözel olarak anlatılageldiği için efsanelerle doludur. Yer ve zaman kavramları pek yoktur. Destan içindeki olayların benzeri farklı toplumlara ait destanlarda da gözükmektedir. Bu yüzden tarihî kaynak olarak pek kullanılamaz.
Ancak Kök Türkler’den itibaren bu durum değişmiştir. Çünkü Kök Türkler, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Orhun (Kök Türk) yazıtlarını oluşturmuşlardır. Bu yazıtlar Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel öğeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir. Bu yüzden bilimsel anlamda tarihi bir kaynaktır.
Yazı; bilgi, beceri ve tecrübelerin tekrar edilmesinin önüne geçerek eski birikimlerin üzerine yenilerinin eklenmesini sağlamıştır. Her toplum, yazısını kullandığı toplumun dilinden etkilenmiştir.