8. Sınıf : Fen Bilimleri - 2. Ünite : DNA ve Genetik Kod - Ünite Tekrar Testleri
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Aşağıda bilimsel bir dergide yer alan makalenin bir bölümü verilmiştir.
Hızla artmakta olan Dünya nüfusunun 2025 yılı itibariyle 8 milyarı geçmesi ve bu artışın %95’inin gelişmekte olan ülkelerde oluşması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde önemli bir tarımsal ürün fazlası bulunmakla beraber, hâlen 830 milyon insan yeterli ve dengeli beslenememektedir. Gelişmekte olan bazı ülkeler yeni tarım teknolojilerini kullanarak tarımsal üretimlerini artırmada yeterli olamamaktadır. Yeşil devrim olarak da isimlendirilen dönemde hastalık ve zararlılara dayanıklı, yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesi son 5 yıl içerisinde önemli verim artışları sağlamış olmakla beraber bu denli yoğun tarımsal faaliyetler çevre üzerinde de önemli baskılar yaratmıştır. Hâlen mevcut tarım alanları üzerinde ve kullanılan mevcut tarımsal tekniklerle önümüzdeki 20 yıl içerisinde artacak dünya nüfüsuna yetecek gıda maddeleri üretimi mümkün görülmemektedir. Bu itibarla tahıl ürünlerinde birim alanda verimin %80 oranında artırılması gerekmektedir. Bunun için de modern biyoteknolojik yöntemlerin önemli avantajlar sunduğu görülmektedir. Modern biyoteknolojik yöntemler arasında genetik mühendisliği en fazla umut bağlanan ve aynı ölçüde de tartışılan bir yöntemdir. Ancak, diğer moleküler ıslah yöntemleriyle birlikte kullanıldığında genetik mühendisliği teknikleri hastalık ve zararlılara, kuraklık ve tuzluluk gibi çevre koşullarına dayanıklı, besin maddeleri içeriği iyileştirilmiş yüksek kaliteli ve verimli yeni çeşitlerin geliştirilmesi için bitki ıslahçılarına büyük kolaylıklar sağlayacaktır. |
MOZAİK HABER |
Çernobil reaktör kazası, 26 Nisan 1986 tarihinde o günkü Sovyetler Birliğine bağlı Ukrayna’nın Çernobil Nükleer Santrali’nde yapılan bir deneme sırasında meydana geldi. Patlama gece geç saatlerde istasyonda elektrik kesintisi testi simülasyonu yapıldığı sırada gerçekleşti. Kaza sırasında su buharı çok kuvvetli bir patlamaya sebep oldu ve ardından yangın çıktı. Dokuz gün boyunca devam eden yangın yukarı yönlü hava akımı yaratarak atmosfere ciddi oranda nükleer madde ve kül gönderdi. Atmosfere karışan radyoaktif serpinti Sovyetler Birliği’nin batısına ve Avrupa’ya kadar ulaştı. Buhar sebepli patlama nedeniyle Çernobil Nükleer Santrali’nde bir kişi olay yerinde yaşamını yitirdi, bir kişi de aşırı radyasyona maruz kaldığı için yaşamını kaybetti. Çernobil Faciası’n dan birkaç gün sonra 134 çalışan hastanelere sevk edildi. Birkaç gün içinde hastanelere sevk edilen 28 itfaiyeci aşırı miktarda radyasyona maruz kaldığı için hayatını kaybetti. Ayrıca 14 kişi radyasyon sebepli kanserden dolayı hayata gözlerini yumdu. Çernobil Faciası’ nın etkileri 1996 yılına kadar ciddi anlamda hissedildi. 2011 yılında bile Çernobil Faciası sebebiyle olumsuz etkilenen 15 çocuk, tiroit kanseri sebebiyle yaşamını yitirdi. Çernobil Faciası’ nın etkilerinin araştırılması günümüzde bile devam etmektedir. Türkiye’nin Karadeniz kıyılarındaki illerinde yaşayan bazı vatandaşlarımız, Çernobil Faciası’ nın ardından yaşadıkları bölgelerde kanser vakalarının arttığını iddia etmektedirler. |
1947’de hayvan davranışları üzerine çalışan John Calhoun
ortaya bir deney fikri atıyor:
Calhoun bu fikrinde II. Dünya Savaşı sonrası hızla artmaya
başlayan nüfusun dünya için ne gibi sonuçlar doğurabileceğini
göstermek istiyor ve deneyinde fareleri kullanıyor.
Hayvanlara sınırsız yiyecek ve içecek sağlayıp dış
tehlikelerden tamamen arındırılmış bir ortam hazırlıyor.
Yapmış olduğu bu deneyde fare popülasyonunun aşırı
bir şekilde artacağını düşünürken 28 aylık çalışma sonucu
ortaya aşağıdaki grafik çıkıyor.
Başlangıçta bırakılan fare sayısı = 50
Calhoun deney sonucunda fare popülasyonunun 5000’e
ulaşacağını düşünürken, fare sayısı asla 200’ü geçmiyor.
Calhoun deneyine göre;
I. Farelerin sayısının sürekli artış göstermemesinin sebebi
tür içi rekabetin zamanla artmasıdır.
II. Fareler ortama adaptasyon sağlayamamış ve sayıları
bir süre sonra azalmıştır.
III. Yaşam alanının daralması sonucu fareler doğal seçilime uğramıştır.
Cansu Öğretmen fen bilimleri dersinde DNA’nın eşlenmesini
anlatmak için yukarıdaki malzemeleri kullanarak
bir DNA modeli hazırlıyor. Daha sonra makas yardımıyla
ipleri keserek modeli 2 parçaya ayırıyor.
Ayırdığı parçaları uygun malzemelerle öğrencilerine tamamlatarak
iki yeni DNA modeli oluşturuyor.
Yapılan etkinlikle ilgili,
I. Modelde; boncuklar şekeri, raptiyeler ise fosfatı temsil etmektedir.
II. Oluşturulan her iki yeni model birbirinin aynısıdır.
III. Her iki modelde kullanılan mavi ve sarı düğme sayıları,
kullanılan boncuk sayısının yarısı kadardır.
Bir araştırmacı bezelye bitkisinde çiçek renginin kalıtımıyla ilgili aşağıdaki çaprazlamaları yapıyor.
Akrepler en zor şartlarda hayatta kalabilme konusunda
uzmandır. İki yıla kadar aç kalabildikleri bilinmektedir.
Soğukkanlı hayvanlar arasında metabolik hızları en düşük
hayvanlardır. Bu sebeple az yiyecekle yetinebilirler.
Akrepler fazla sıcaklığa duyarlı ve neme bağımlı olduklarından
her zaman ılık ve ıslak bölgeleri tercih ederler. Bu
nedenle kıskaçlarını kullanarak çukur kazar ve gereken
nemli ortamı sağlarlar.
Dokunma duyuları çok iyi gelişmiş olan akrepler hava
ve yerden gelen titreşimlerle algıladıkları avlarını, peşine
düşmek yerine sabırlı bir şekilde pusuda bekleyerek
avlarlar.
Avlarını kıskaçlarıyla yakalayıp sıkan ve kemer şeklindeki
kuyruğunu avına uzatarak sokan akrep, salgısı ile avını
hemen öldürür.
Yukarıda 420 milyon yıldır varlığını sürdürdüğü bilinen
akreplerle ilgili bazı bilgiler verilmiştir.
Bilgi: DNA molekülü oluşturulurken sitoplazmadan çekirdeğe serbest hâlde bulunan yapılar eşlenmek üzere girer.
Aşağıda sitoplazmadan çekirdeğe giren yapıların oranını gösteren bir daire grafiği verilmiştir.
Sitoplazmadan çekirdeğe giren tüm yapılar eşlenme sırasında kullanıldığına göre;
I. Eşlenme sonrasında oluşacak yeni DNA molekülünün nükleoitid sayısı pembe rengin temsil ettiği yapının sayısına eşittir.
II. Eşlenme sırasında turuncu ve yeşil renkli kartların temsil ettiği yapıların toplamı kadar sitoplazmadan çekirdeğe deoksiriboz şekeri girer.
III. Sarı, turuncu, mavi ve yeşil kartlar sitoplazmadan çekirdeğe giren organik bazları temsil eder,
Hücre bölünmeden önce DNA kendini eşleyerek bir kopyasını
oluşturur. Eşlenme sırasında atasal DNA'nın ilk
ipliği birbirinden ayrılır ve bunların her biri sitoplazmadan
çekirdeğe giren serbest nükleoidlerden oluşacak yeni iplikler
için kalıp hâline gelir.
Aşağıdaki görselde DNA’nın eşlenmesi sonucu oluşan
yeni DNA molekülleri görülmektedir.
Dört çeşit organik baz mavi, kırmızı, sarı ve pembe renkteki
kartlarla sembolize edilmiştir.
Bilgi: DNA’nın yapı birimi olan nükleotid; organik baz, şeker ve fosfat molekülünün bir araya gelmesiyle oluşur. DNA molekülü çift zincirli sarmal yapıda olup, adenin nükleotid sayısı timin nükleotid sayısına, guanin nükleotid sayısı sitozin nükleotid sayısına eşittir.
Çeşitli malzemeler kullanılarak DNA modeli yapmak mümkündür.
Yavuz Berk; tabloda renkleri ve toplam sayıları (300 adet) verilen farklı şekillerde kesilmiş karton parçaları ile mümkün olan en fazla sayıda nükleotid içeren DNA modeli yapmak istiyor.