9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 5. Ünite : Roman - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Kapısını anahtarla açtığı bir küçük misafir odası, tavana yakın kısımlarına soluk bir yeşil boya ile iki geniş zırh çekilmiş tertemiz duvarları, yerde çiçekli bir keçe, yastık örtülerinin kenarlarında dantelâları bile eksik bulunmayan yeşil örtülü bir sergi, taş basması deniz, gemi ve deniz kızı resimleri... Bu lüks, Leylekoğlu’nun kulesinden de fazla gözlerimizi kamaştırmıştır. Ferhat, bir peri sarayına girmiş gibi gözleri yusyuvarlak ve çakmak çakmaktır.
I. Kenan’ın Şem’i Dede’yi ziyaret ettikten sonra annesi Melek Hanım ile sohbet etmesi
II. Münir Bey’in, misafirleri Vefik Paşa ve kızı Cavidan’a yetiştirdiği üzümleri tanıttığı sırada Hüseyin Kenan’ın son “Şark Leyliyyeleri” adlı parçasının duyulması
III. Zamanda geriye dönülerek Melek Hanım’ın Nail Bey’le tanışıp evlenmelerinin aktarılması
IV. Münir Bey’in, Şark Leyliyyeleri bestekârı Hüseyin Kenan’ın Bozyaka’da olduğunu söyleyerek onu yemeğe davet etmesi
— tipik ve genel inandırıcı özelliklere sahip olduğu için genel, bu özelliklerin yazarca yaratılmış yeni bir sentezini gösterdiği için özel olan kişidir. Genel yönüyle ile gerçeğe yaklaşır, inandırıcı olur, özel yönü ile hayret ve hayranlık uyandırır.
— ; anlatma esasına bağlı edebî metinlerde vak'a zincirinin ve bu zinciri meydana getiren zaman, mekân, şahıs kadrosu gibi unsurların kim tarafından görüldüğü ve kim tarafından kime nakledildiği sorularına verilen cevaptır.
Cemile Hanım şaşkınlığını yuttu, sevincini belirtti ve Sinan hakkında hiçbir soru sormadı. Olabileceğine az söz ederdi ondan zaten. Damadıyla ilişkileri son derece soğuk ve resmîydi. Kızının evliliğinden de, kocasından da memnun olmadığını hiç saklamamıştı. Nilgün de bu yüzden oraya gelmişti herhalde. Başka nereye gitse Sinan’ın gelip rezalet çıkaracağını sanıyor, buraya gelmeye çekineceğini biliyordu besbelli, iki valizle kalkıp gelmesini annesinin kötüye -yoksa iyiye mi?- yoracağını, gene de fazla soru sormayacağını da biliyordu elbette.
I. Olayların herhangi bir aracıya başvurmaksızın doğrudan canlandırılmasıdır.
II. Kurmaca içindeki kişilerin yaşadığı olayların geçtiği mekânlar ve eşyanın kelimelerle adeta resmedilmesidir.
III. Bir edebî metinde kahramanın kafasının içini okuyucuya doğrudan doğruya seyrettiren bir tekniktir.
IV. Öykü karakterinin kendi iç sesi ile baş başa kaldığı, bir bakıma hesaplaştığı tekniktir.
Asmaların, ağaçların olanca yaprakları dökülüyordu yere. Güz kaplamıştı dalları ağaçları. Çalıların, tepelerin arasındaki ufacık tarlalara güzlükler ekiliyordu. Uzak kırlarda çobanlar ateş yakmışlardı. Dumanları kıvrıla kıvrıla göğe çıkıyordu. Sürüyle sığırcıklar, karabakal, çekiç kuşları kırları tarıyorlar, ufak suların basına konup konup kalkıyorlardı. Yağmurdan sonra gün vurmuş toprak biraz ısınmıştı. Anızlarda biçilirken dökülen arpalar çimlenmiş, toprağın yüzüne tarak dişi gibi çıkıyordu. Çimenler yeşeriyordu yol kıyılarında.