9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 5. Ünite : Roman - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
On altıncı yüzyılın başlarında Akkoyonlu İmparatorluğu’nun enkazı üzerinde kudret ve kuvvetini dinî esaslardan alan yeni bir devlet tarih sahnesine çıkıyordu. Safeviler adını taşıyacak olan bu yeni devletin bânisi İsmail, şeyhlikten şahlığa yükselmek için hazırlanıyordu. ... Müstakbel hükümdar on altı yaşına henüz basmıştı. Bununla beraber birçok meziyetlere, maddî ve manevî bilgilere sahipti. Vakur ve gösterişli idi. Saray hayatını hiç yadırgamamıştı. Esasen anne tarafından bu saraya intisabı vardı. Dedesi, Akkoyunlu devletini kurmuş olan Uzun Haşan Padişahtı.
• Millî Mücadele Dönemi
• OsmanlI’nın Kuruluş Süreci
I.
Ne sadâ var ne bir yürür bîdâr;
Uhrevî bir sükûn içinde civar.
Ömer olmuş gezer, sıyânet-i Hak...
Şu yatan beldenin huzuruna bak!
O semalar kadar yücelmiş alın,
Çakarak sinesinden afâkın,
Bir zaman sönmeyen nigâhıyle,
Necm-i sâhirde sanki bir hâle!
Duruyor her evin önünde Ömer,
Dinliyor bî-haber içerdekiler
Mehmet Akif Ersoy
II.
Nihal şimdi baygın olmaktan çok, rahat derin bir uykuda görünüyordu; elleri kolları gevşemişti; uzun uzun düzenli soluk alışlarla göğsü kalkıp iniyordu. Adnan Bey’i şimdi çocuğunun yanında ağlamaya sürükleyen bir duygu almıştı. Birden bütün haksızlıkları birer birer, acımasız bir kınama anlamıyla gözlerinin önünden geçiyordu. İtiraf ediyordu ki bu evlenme bir hata, korkunç, belki de onarılamayacak bir hata idi. Evet, bu nasıl olunabilirdi? Bir gün belki bu hatanın kurbanı olan kızı, bu mini mini Nihal, bu bir üfürüşte sönüverecek kadar çelimsiz çiçek, böyle birden artık bir daha başını kaldırmamak üzere düşüvermez miydi?
Halit Ziya Uşaklıgil
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Hep gittiler. Yapayalnızım. Çıt yok. Odaya şimdiye kadar hiç tanımadığım yabancı bir akşam giriyor. Gittikçe artan karanlık, iki parça eşyayı da benden uzaklaştırıyor ve beni daha yalnız bırakıyor.
Odadan gündüz ışığıyla beraber bana ait her şey seçiliyor. Evime ait hatıralar, kalabalıklar, sevdiklerimin sesleri, birçok şekiller, hayatımın parçaları, Erenköy, köşk, tren, vapur, fakülte, doktorlar, hastabakıcılar, hayatın gürültüleri, şehir, gündüzün sesleri, her şey uzaklaşıyor, içimde bir boşluk. Garip ve büyük bir his, derinliklerime doğru kaçıyor, gizleniyor. Ruhum karartılarla, sessiz ve şekilsiz gölgelerle, eşya arkasına saklanan hayaletler gibi kendilerini göstermeden korkutan meçhul varlıklarla dolu.
Peyami Safa