11. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 9. Ünite: Eleştiri - Ünite Tekrar Testleri Test Soruları - Test Çöz- 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Kazanım Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Neden seçtim Ece Ayhan üzerine genel çizgileriyle onun şiirini saptayan bir yazı yazmayı. Hem kolay hem de zor olduğundan, bir şiir anlayışını hem yıkıp hem de bir yenisini kurduğundan. Ece Ayhan 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran ilk addır. O her okuyanda bir yadırgatma duygusu uyandırmıştır. Bu yadırgatma, belli bir amaca yönelmiş midir? Bunu rahatlıkla evetle karşılayamam. Birçok okuyucu onun yaptıklarını bir snobizm (züppelik) olarak niteleyebilir, zorluğu burada başlıyor Ece’nin, kolaylığına gelince; Bu kadar yeni bir şiir, bu kadar kapalı bir şiir olunca, hele üzerine yazılanlar yok denecek kadar azsa... Ece Ayhan üzerine verilen genel yargılar aynı ölçüde doğruya ve yanlışa yakındır. Şairin kullandığı ham madde, yalnız eleştirmenlerin çözümleri için ilginç değil, şairler için de o oranda ilgi çekicidir. Çünkü o zengin malzeme, yalnız Ece’nin yazdığı gibi yoğrulmaz, başka bir sanatçı da bu malzemeden yararlanabilir.
Bu parçada;
I. Açıklayıcı,
II. Coşku ve heyecana bağlı,
III. Öyküleyici,
IV. Öğretici,
V. Kanıtlayıcı
Yeditepe Dergisi’nin 1 Ocak sayısında Memet Fuat’ın “Usta Sanatçı” adlı bir yazısı var. Karışık bir yazı, ama ben pek sevdim. Memet Fuat’ta bir değişme olduğunu sanıyorum. Eski yazılarında kesin sözler daha çoktu. “Şu şöyledir.” der, çıkardı. Şimdi kaçınıyor. Daha doğrusu kaçınmıyor, gene kesin sözler söylüyor.
Roman iki çizgide gelişiyor: Bir yanda, ölmeye yatan Doçent Aysel var; Aysel’in bir otel odasındaki izlenimleri, çeşitli konulardaki düşünceleri ve kendi kendisiyle hesaplaşması var. Yazarı, “iç roman” diyor buna. “İç roman” , bütün romanın dörtte biri kadar. Romanın dörtte üçü; Atatürk’ün öldüğü yıl ilkokullarını bitirenlerin nasıl yetiştiğini, onlar yetişirken dünyanın ve Türkiye’nin durumunun ne olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu arada Aysel’in bütün geçmişi; ailesiyle, çevreyle, arkadaşlarıyla ilişkileri anlatılıyor. Yazar, çok ilginç olabilecek bir romanı, bir tanıklığı yarına belgeleme tutkusu uğruna, başarısız bir roman hâline getirmiş. “Çok ilginç olabilecek bir roman” dedim. Gerçekten öyle. Çünkü Aysel düşüncesiyle, yaşamasıyla, getirdiği sorunlarla romanımızda yeni karşılaştığımız bir tip. Bir esnaf kızı. Dar kafalı bir aileden, bir çevreden gelme. Birtakım güçlükleri aşarak okumuş, üniversite öğretim üyesi olmuş. Kocası da (Ömer) bir bilim adamı.
Fethi Naci
Bu parçayla ilgili olarak;
I. Konusuna göre esere yönelik bir eleştiri yapılmıştır.
II. Eleştirilen eser Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı romanıdır.
III. Eleştirmen nesnel bir tutum sergilemiştir.
IV. Eleştirmen, eser ve yazarla ilgili yargılarını gerekçelendirilmiştir.
V. Eleştirmen, eserin yazıldığı dönemin sosyal hayatı hakkında okuru bilgilendirmiştir.
Eleştirmenin bu parçada yer alan “Roman iki çizgide gelişiyor: Bir yanda, ölmeye yatan Doçent Aysel var; Aysel’in bir otel odasındaki izlenimleri, çeşitli konulardaki düşünceleri ve kendi kendisiyle hesaplaşması var.” sözlerinden hareketle yazarın ---- bilimiyle ilgili temel bilgilere sahip olduğu söylenebilir.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın son eseri Üç Şehitler Destanı ( ) 1949 yılında İstanbul’da basılmış ( ) altmış iki sayfalık ( ) yüz kuruşa satılan bir kitap ( )
Roman iki çizgide gelişiyor: Bir yanda, ölmeye yatan Doçent Aysel var; Aysel’in bir otel odasındaki izlenimleri, çeşitli konulardaki düşünceleri ve kendi kendisiyle hesaplaşması var. Yazarı, “iç roman” diyor buna. “İç roman” , bütün romanın dörtte biri kadar. Romanın dörtte üçü; Atatürk’ün öldüğü yıl ilkokullarını bitirenlerin nasıl yetiştiğini, onlar yetişirken dünyanın ve Türkiye’nin durumunun ne olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu arada Aysel’in bütün geçmişi; ailesiyle, çevreyle, arkadaşlarıyla ilişkileri anlatılıyor. Yazar, çok ilginç olabilecek bir romanı, bir tanıklığı yarına belgeleme tutkusu uğruna, başarısız bir roman hâline getirmiş. “Çok ilginç olabilecek bir roman” dedim. Gerçekten öyle. Çünkü Aysel düşüncesiyle, yaşamasıyla, getirdiği sorunlarla romanımızda yeni karşılaştığımız bir tip. Bir esnaf kızı. Dar kafalı bir aileden, bir çevreden gelme. Birtakım güçlükleri aşarak okumuş, üniversite öğretim üyesi olmuş. Kocası da (Ömer) bir bilim adamı.
Fethi Naci
Bu parçayla ilgili olarak;
I. Konusuna göre esere yönelik bir eleştiri yapılmıştır.
II. Eleştirilen eser Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı romanıdır.
III. Eleştirmen nesnel bir tutum sergilemiştir.
IV. Eleştirmen, eser ve yazarla ilgili yargılarını gerekçelendirilmiştir.
V. Eleştirmen, eserin yazıldığı dönemin sosyal hayatı hakkında okuru bilgilendirmiştir.
Roman iki çizgide gelişiyor: Bir yanda, ölmeye yatan Doçent Aysel var; Aysel’in bir otel odasındaki izlenimleri, çeşitli konulardaki düşünceleri ve kendi kendisiyle hesaplaşması var. Yazarı, “iç roman” diyor buna. “İç roman” , bütün romanın dörtte biri kadar. Romanın dörtte üçü; Atatürk’ün öldüğü yıl ilkokullarını bitirenlerin nasıl yetiştiğini, onlar yetişirken dünyanın ve Türkiye’nin durumunun ne olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu arada Aysel’in bütün geçmişi; ailesiyle, çevreyle, arkadaşlarıyla ilişkileri anlatılıyor. Yazar, çok ilginç olabilecek bir romanı, bir tanıklığı yarına belgeleme tutkusu uğruna, başarısız bir roman hâline getirmiş. “Çok ilginç olabilecek bir roman” dedim. Gerçekten öyle. Çünkü Aysel düşüncesiyle, yaşamasıyla, getirdiği sorunlarla romanımızda yeni karşılaştığımız bir tip. Bir esnaf kızı. Dar kafalı bir aileden, bir çevreden gelme. Birtakım güçlükleri aşarak okumuş, üniversite öğretim üyesi olmuş. Kocası da (Ömer) bir bilim adamı.
Fethi Naci
Bu parçayla ilgili olarak;
I. Konusuna göre esere yönelik bir eleştiri yapılmıştır.
II. Eleştirilen eser Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı romanıdır.
III. Eleştirmen nesnel bir tutum sergilemiştir.
IV. Eleştirmen, eser ve yazarla ilgili yargılarını gerekçelendirilmiştir.
V. Eleştirmen, eserin yazıldığı dönemin sosyal hayatı hakkında okuru bilgilendirmiştir.
Neden seçtim Ece Ayhan üzerine genel çizgileriyle onun şiirini saptayan bir yazı yazmayı. Hem kolay hem de zor olduğundan, bir şiir anlayışını hem yıkıp hem de bir yenisini kurduğundan. Ece Ayhan 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran ilk addır. O her okuyanda bir yadırgatma duygusu uyandırmıştır. Bu yadırgatma, belli bir amaca yönelmiş midir? Bunu rahatlıkla evetle karşılayamam. Birçok okuyucu onun yaptıklarını bir snobizm (züppelik) olarak niteleyebilir, zorluğu burada başlıyor Ece’nin, kolaylığına gelince; Bu kadar yeni bir şiir, bu kadar kapalı bir şiir olunca, hele üzerine yazılanlar yok denecek kadar azsa... Ece Ayhan üzerine verilen genel yargılar aynı ölçüde doğruya ve yanlışa yakındır. Şairin kullandığı ham madde, yalnız eleştirmenlerin çözümleri için ilginç değil, şairler için de o oranda ilgi çekicidir. Çünkü o zengin malzeme, yalnız Ece’nin yazdığı gibi yoğrulmaz, başka bir sanatçı da bu malzemeden yararlanabilir.
Bu parçada;
I. Açıklayıcı,
II. Coşku ve heyecana bağlı,
III. Öyküleyici,
IV. Öğretici,
V. Kanıtlayıcı
Türk dili ve edebiyatı ortak sınavında bir parça verilmiş ve öğrencilerden bu parçadaki boşlukları doldurmaları istenmiştir.
Parça şöyledir;
“Bugünkü anlamıyla ---- eleştirinin bir diğer adıdır. Divan edebiyatındaki ---- ve halk edebiyatındaki ---- siyasi ve sosyal içerikli eleştiri örnekleridir. Divan şairlerinin hayatını anlatan ---- de şairlerin eserlerin özelliklerini anlattıklarından eleştiri türüne yaklaşır.”
Buradaki boşlukları öğrenciler sırasıyla aşağıdaki gibi doldurmuşlardır:
Sinan: tenkit - hiciv - tezkire - taşlama
Kemal: tenkit - hiciv - taşlama - tezkire
Ferda: taşlama - hiciv - tezkire - tenkit
Lale: hiciv - tezkire - taşlama - tenkit
Bengi: tezkire - taşlama - tenkit - hiciv