10. Sınıf: Felsefe - 9. Ünite : Sanat Felsefesi - Sanat Felsefesi - Ünite Tekrar Testi - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Sanatta da eleştiri kaçınılmazdır. Bu eleştiri sanat eseri
yanlış olduğu üzerinde değil, çirkin olması üzerindendir.
Sanatçılar birbirlerini eleştirirlerken gerçekliğe uymuyor
diye diğer bir sanat eserini reddedemezler. Bir sanat yapıtıyla
diğerini çürütemezler.
Baumgarten, “güzel”i bulanık bir algı ve duygu olarak kabul
etmiştir. Estetikte mantıktaki gibi açıklık olmaz; o ancak
mantığın bir karanlık uydusu olabilir. Baumgarten güzeli
duyulara hitap eden nesnelerin bir niteliği, duyulur bilginin
yetkinliği olarak görür.
Doğayı taklit etme iddiasında olan gerçekçi sanat, zaman
bakımından geç bir sanattır, sanatsal bir sapmadır.
Zola'nın, Courbert'in gerçekçi sanatlarının bir sanat olarak
kalmalarının nedeni, aslında tam da ölümcül vaatlerini yerine
getirememeleri, doğanın bir kopyası olmamalarıdır.
Taklit, sanatsal ihtiyaçlardan başka ihtiyaçlara cevap verir.
Eğer ben fotoğraftan, çocuklarıma çok benzeyen bir imge
bekliyorsam, bunun nedeni bir sanat eserine sahip olmayı
arzu etmem değil, onların genç yaşlarının sadık bir hatırasını
korumak istememdir. Tarih öncesi dönemin insanlarının
mağara resimleri çok sadık bir biçimde av sahnelerini temsil
ederler. Ama bizim için onların güzelliğini meydana getiren
şey, bu sadakatleri değildir. Çünkü mağara resimlerinin
doğruluğu sanatçının değil, büyücünün ihtiyacına cevap
vermektedir.
Sanat ile zanaat birbirinden farklı iki alandır. Dolayısıyla
sanatçı ile zanaatçı da birbirinden farklıdır. A. Malraux bu
farkı “Sanatkar yeni biçimler üretir. Zanaatkar ise, var olan
biçimleri üretir.” sözüyle ifade eder.
Estetiğin gelişmesinde çok etkili olan Alman düşünürü Kant
estetik bilincini, genel olarak insan tecrübesindeki anlamlı
ve birlikli bir öğe olarak değerlendirmiştir. Ona göre estetik
yapı, doğamızın teorik ve pratik yönlerini birbirine bağlayan,
doğa dünyası ile özgürlük dünyasını uzlaştıran temeli meydana
gelir.
Özgür tiyatronun kahramanlık döneminde Antoine'da, sanatçılar
istedikleri kadar sırtlarını seyircilere dönsünler veya
öğle vaktini göstermek için gonga on iki defa vurdursunlar
bu sözüm ona hayat diliminin hayata sadece ismen benzediği,
en gerçek tiyatronun bile gerçekten başka bir şey
olduğu hissediliyordu. Hatta sanat, gerçeklik izlenimini,
gerçeklik yanılmasını gerçeğe sırtını çeviren teknikler sayesinde
verebilir. Örneğin insan, hiçbir zaman Rodin'in,
“Yürüyen Adam”ındaki gibi yani her iki ayağı da yerde, tam
olarak yere basan tarzda yürüyememiştir.
• Ressam sadece resim yapar, kendi düşüncelerini resme
yapıştırmaz.
• Sanatçı eserini gerçekleştirme niyetiyle değil, sadece
gerçekleştirdiği eserin niteliğiyle övgüyü hak eder.
Bir resim sergisinde manzara resmini beğenmeyen konuk, ^
tablonun ressamına “ Bu ne biçim manzara resmi? Siz hiç ^
mor bulutlar, yeşil gökyüzü gördünüz mü?” diye sorunca
ressam “O benim hayalimdeki gökyüzü, inanmayan gökyüzüne
çıkıp bakar.” diye yanıt verir.
Ressamın bu yanıtı;
I. Sanat, sanatçının yaratımıdır.
II. Sanat, doğal olanın yansıtılmasıdır.
III. Sanat bir oyundur.
Estetik yargılar, bizim ruhsal durumumuzu haz duyup duymadığımızı
belirtilen yargılardır. Birinin güzel bulduğu bir
heykeli ya da müzik parçasını, bir başkası güzel bulmayabilir.
Hatta aynı tabloya bakan kaç kişi varsa, o kadar da farklı
estetik değerlendirme vardır diyebiliriz.