12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 4. Ünite: Roman - Cumhuriyet Dönemi (1923 -1950) Romanı Test Soruları - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Yazar, hikâye ve romanlarının konularını Ege ve Akdeniz yöresinden almıştır. Denizle ilgili roman ve öykülerinde balıkçıların denize olan bağlılıklarını, deniz sevgisinin üstünlüğünü, denize duyulan özlemi ve deniz insanlarının sömürülüşünü sade bir üslupla, coşkun ve şiirsel bir dil ile anlatmıştır.
--- , bir ruh çözümlemesi romanıdır. Yazar, gözlemlerini bilinenden bilinmeyene, bilinçten bilinçaltına doğru uzatarak insan ruhunun en karanlık köşe bucaklarını bilinç üstüne çıkarmaya çalışmış, bunda da gerçekten üstün bir başarıya ulaşmıştır. Roman kahramanının çektiği hastalık, yazarın çocukluğunda geçirmiş olduğu hastalığa benzemektedir. Bu bakımdan --- otobiyografik bir nitelik göstermektedir.
Yakup Kadri. Anamın Kitabı adlı eserinde Bektaşiliğe dair çocukluk anılarını anlatırken ortada dönen rivayetlere göre babamın ablasıyla arası bu yüzden açılmıştı ve halam malını, mülkünü bu yüzden tasfiye edip Manisa’dan İstanbul’a gitmiş ve orada yerleşmişti, ifadesini kullanır. Romanlarında dikkati çeken bir nokta, Nur Baba romanında Nigarın halası Ziba Hanımefendi’nin ve Hep O Şarkıda Münire’nin halası Şahende Hanımın tıpkı Yakup Kadri’nin halası gibi, Bektaşilikleri nedeniyle kardeşleriyle ilişkileri bozulmuş kimseler olduğudur.
I. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu bireyin ruhuna ayna tutan psikolojik bir romandır, romandaki egemen tema hiç şüphesiz kahramanın hastalığıdır.
II. Olay ve karakter romanı olmaktan çok karmaşık ruh durumlarını tasvir eden Huzur, yazarın özel yaşamına ait izler taşıması, İstanbul'un doğal ve tarihî zenginliğini yansıtması bakımından önemlidir.
III. İbiş’in Rüyası, bir sanatçının iç dünyasını anlatan önemli bir romandır.
IV. Uzun Hikâyede rüya ile gerçek arasında geçmişi arayan, zamanı ve eşyayı sorgulayan bir birey anlatılmıştır.
I. Camilerinin kurşun kubbelerinde fetih ordularının miğferleri duran İstanbul! Bir devin ufka yuvarladığı bir dağ: Süleymaniye Camii! Altında bir millet ayağa kalkıyor gibi duran kubbe! Süleymaniye’nin bu kubbesi ufuktan sökülmelidir ki İstanbul ne kel, ne uyuz bir topraktır anlaşılsın. Sonra bu minareler, gökyüzünü madalyon bir ayna parçası gibi tutan, birer kız kadar narin minareler! Bunların ucuna her fetih bayrağından takılan bir hilal! İstanbul Süleymaniye yapıldığı gün bizim oldu.
II. Beyoğlu! Damarsız, kansız bir toprağın ayağa kalkmasını andıran bu beyaz binalar! Çamurun bayramlık elbisesini giydiği, taşın sonradan görme olduğu bu caddeler! Panayır tiyatrolarına benzeyen bu evler! içinde KonyalI Rum’un, Antepli Ermeni’nin komita oynadığı odalar! Bu yerde en korkak gözler, bir şapkanın gölgesinde, korkunç olur ve bir şapkanın altında bu sokaklarda Samatyalı Şarimanlar, Tatavlalı Venedik Dojları dolaşır.
Tarihî roman; temelleri maziye dayanan, yani başlangıcı ve sonucu geçmiş zaman içinde gerçekleşmiş olan hadiselerin. devirlerin ve bu devirde yaşamış kahramanların hayat hikâyelerinin edebî ölçütler içerisinde yeniden inşa edilmesidir.