12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Cumhuriyet Dönemi ( 1960 Sonrası ) Hikayesi - Test Çöz - testsorular.com Türkiye' nin en çok ziyaret edilen test çözme sitesi.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Pencere önündeyim. Tül perde ardındayım. Balkon, yerden yalandan yüksek bir balkon. Kış balkonunda yaz kalabalığı. Sandalyeler masasız ve üst üste. Kovalanmayan bir kedi ve kuyruğu çiçeği solmuş üç saksı arasında. Karşı cam gölgesinde yağmur. Çocuk sesi yok, yağmur var.
1969’da Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt ve Akif İnan’la birlikte Edebiyat Dergisi’ni, 1976’da Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Nazif Gürdoğan, Alaeddin Özden Ören ve Erdem Bayazıt’la birlikte Mavera dergisini kurdu. İlk öyküsü Akar Su 1957’de Varlık’ta çıktı. Öykü ve denemelerini haftalık Yeni İstiklal gazetesi ile Soyut, Diriliş, Hamle, Dost, Hisar, Edebiyat ve Mavera dergilerinde yayımladı. Çok Sesli Bir Ölüm ve Çözülme adlı öyküleri TRT tarafından TV filmi yapıldı. “Ayrıntı avcısı” olarak nitelendirilen yazarın Hastalar ve Işıklar adlı ilk öykü kitabında küçürek öyküler yer almaktadır.
Ahşap evi bir haziran yağmuru altında terk edişimizi hatırlıyorum. Yıllarca, yıllarca önceydi. Babam ölmüş, evimiz satılmış, hayatta annemle yalnız başımıza kalıvermiştik. İyi gün dostları birden etrafımızdan çekilmişler, bizi kendi felaketimizle baş başa bırakmışlardı. Parasız, üzüntülü, bezgindik. Henüz ilkokul öğrencisi olduğum hâlde, evin erkeği gibi düşünüp davranmak zorunda kalmıştım. Birkaç gün içinde beş on yıl yaşlanmış gibiydim. Sanki hayat bir tokatla beni çocukluktan uzağa fırlatıvermişti. Babam bize para pul bırakmadan öldü. Yalnız çocukluğumu geçirdiğim erik ağaçlarıyla dolu bahçesiyle o büyük ahşap ev kaldı. Evimiz Bizans’tan kalma büyük surların bittiği yerde inşa edilmiş, ailemizin beş neslini içinde büyütmüştü, Geniş sofaları, taşlıkları, panjurları inik büyük odaları, kat kat dolapları ile çocuk dünyamın bütün zenginliğini içine alan bu ahşap evin her köşesinde yığınlarca hatıram gizliydi.
I. Bütün ağırlığımla fayansın kenarına yükleniyorum. Yüzümü tutabileceğim yere dek yaklaşıyorum. Göz de, burun da, ağız da kayboluveriyor birden.
II. Ben daima ıstırap içinde yaşayan bir adamım! Bu azap adeta kendimi bildiğim anda başladı. Belki daha dört yaşında yoktum.
III. Gümüş maşacığına bir ince cigara takıyor. Yanındaki hanımla yine dalıyor lafa. Kuşcağızın tüyleri o kadar beyaz ki...
IV. Yağmurun sık örgüsü aralandı, sonra gökyüzü bir tarafından iyice delindi; bir çitin üstünden sarı bir inek başı bize doğru tıpkı bir eski vazo resmi gibi, tam bir tecritle ve kısa hayalini süratin kavsinde tamamlayarak, uzandı.
V. Sokak lambaları yandı. Ortalığın alacakaranlığını sildi. Kar bastıracağa benziyor. “Böyle giderse her yer beyazlaşacak. Sabaha kalmaz tutar.” diye düşündü.