11. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Cumhuriyet Dönemin'de Hikaye ( 1923-1940 ) Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bir daha buraya ömrümüzün sonuna kadar talebe olarak giremeyeceğimizi bile bile... Bu müthiş bir şeydi! Biz ne kadar seviniyorduk!.. Sanıyorduk ki mütemadiyen bir güzel şeyi geride bırakacak, bir daha ona sürünemeyecek, onun içine giremeyecek, bir anı bir daha yaşayamayacaktık. Önümüzde hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Hâlbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.
Cumhuriyetten önce tohumları atılan ve Cumhuriyetin ilanından sonra bulduğu müsait iklimde en olgun meyvelerini vermeye başlayan hikâyeciliğimiz, diğer edebî türlerde olduğu gibi Millî Mücadele’nin ve Türk inkılaplarının belirgin hâle getirdiği ortak ruhun etrafında değerlendirilebilir. Zira her fikrî hareket, her estetik endişe bu memlekette yaşayan insanı bir başka yönden daha iyi tanıma ve ifade etme gayretidir.
Millî Edebiyat Dönemi sanatçılarından olan yazar Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Leyla İle Mecnun, Olağan İşler adlı öykü kitaplarını 1919-1932 yılları arasında yayımlamıştır. Bu eserlerinde daha çok evlilikle ilgili konuları ele almış; meslek sahibi kadınların durumu, modern yaşayışın yanlış anlaşılması, dinin kötüye kullanılması gibi konulara değinmiştir.
(I) Cumhuriyetin ilk yıllarında sanatçılar hikâyelerinde Atatürk ilkelerini yorumlamış, açıklamış ve savunmuşlardır. (II) Böylece devrimleri halka tanıtmaya çalışmışlardır. (III) Amaçları doğrultusunda açık ve anlaşılır bir dil kullanmışlardır. (IV) Edebiyat ayrıcalıklı bir kesimin ilgi alanı olmaktan çıkmıştır. (V) Bu yıllarda Orhan Kemal, Kemal Tahir, Samim Kocagöz, Cevdet Kudret en önemli sanatçılar arasında yer alır.
I. Bir Tutam Saç adlı hikâyesiyle edebiyat sahasına girmiştir.
II. Yedi Meşaleciler grubunun tek hikâyecisidir.
III. Hikâyelerini gazete haberlerinden ve kitabi bilgilerden hareketle yazmıştır.
Yazın daha parça parça, lime lime, bohça bohça eşyalarıyla gitmek için fazla telaş etmediği Ada’nın bu yakasında, hiçbir ev yoktur. Yalnız bir tek kır kahvesi vardır. Bir küçük koyun hemen beş-on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde, hâlâ karıncalar gezer. Hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar. Bütün sesler kesilmiştir. Kimi gökyüzünden bir uçak homurtusu gelir. İçindeki, şimdi Yeşilköy’e inecek yolcuları düşündüğüm, yalnız bu yazıyı yazarken oldu. Ondan evvel de uçaklar geçmişti. Ama hiç içindeki Yeşilköy’e neredeyse ineceklerini, daha şu iki satırın sonunda inmiş bile olduklarını düşünmemiştim. Kahvecinin kendisi sevimsiz bir adamdır. Kahveciden çok, ters bir devlet memuru hüviyeti taşır. Hastalıklı olmasa, doktorlar fazla yorulmamasını salık vermemiş olsalar, dünyada kahveci olmazdı. Tersine, ben ömrümce iyi bir kahve bulamadığım için kahveci olmamışımdır. Bir kır kahvesi, bir köyün kahvesinin üç beş gediklisi… Bundan güzel bir ömür mü olur, elli altmış senelik yaşam, bundan güzel.
Sait Faik’in Son Kuşlar adlı hikâyesinden alınan bu parçayla ilgili;
I. Bir olaydan çok, yaşamdan kesit sunulmuştur.
II. Betimleyici anlatıma yer verilmiştir.
III. Anlatım tekniklerinden bilinç akışı kullanılmıştır.
IV. Yapı unsurlarından mekân ve kişi ön plandadır.
V. Bireyin iç dünyasını esas alan hikâye anlayışı ile yazılmıştır.