9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 3. Ünite : Şiir - Edebi Sanatlar - İmge - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Bir okur, şiir dili içinde üretilen imgesel dünyayı;
• dil içindeki genel kullanımıyla anlayabilir,
• kendi bireysel özelliklerine bağlı olarak anlayabilir,
• dize / imge özelinde anlayabilir,
• şairin bağlı olduğu akıma, şiir anlayışına göre anlayabilir.
“Hiçbir şiir salt imgeden ibaret değildir. Çünkü şiirin soluk alması gereklidir. Salt imgeye dayalı bir şiir tıkız bir şiir olur. Daha doğrusu şiir olmaktan çıkar. Bunu ancak genç ve acemi şairler yapar. Çünkü genç şair imgeye renkli bir bilye gibi bakar ve onu şiirin içinde, deyim yerindeyse avucundaymış gibi sımsıkı tutmak ister. Oysa bu yanlış bir tutumdur. İyi şiirde imge şiire kan pompalayan ve sonra yine kanla dolan yürek gibidir. Eğer imgeyle sözcükler arasında böyle bir dolaşım sağlanamazsa imge de şiir de değerini ve yaşamını yitirebilir. Çünkü şiir organik bir bütünlükten yoksun kalır. Bu durumda imge ne kadar parlak olursa olsun şiirsel görevini yerine getiremez.”
“İmgenin en önemli özelliği onun yapısı gereği devingen olmasıdır. Çünkü içinde birçok anlamın yan yana uyum içinde yaşadığı bir duygu yumağıdır imge. Devingendir çünkü taşıdığı anlam, içindeki çok seslilikten ileri gelir. İmgeyi farklı anlamları içinde eriten, onları tek bir anlama indirgeyen kapalı bir bütün olarak düşünmek yanlıştır. İmgenin devingenliği insan imgeleminin (hayal gücünün) devingenliğini yansıtır. İşte bu devingenlik tersine dönerek insanı duygusal olarak çeşitlemelerle sonsuzca devindirir. Eğer böyle olmasaydı imgenin donuk bir kavramdan hiç farkı kalmazdı. Oysa imge yaşamın bütünselliğinden fırlamış bir ateş topudur. Onun içinde hem cennet hem cehennem hem geçmiş hem gelecek yalazlanır durmadan, işte bu yalazın içinde bilinç ve bilinçaltı hınzırca gülümser insana. Bu nedenledir ki imge, şairin bir türlü vazgeçemediği evrensel belası ve bu belaya gelen kurtuluşudur.”
“ Kırmızı bir kuştur soluğum” dizesini;
A okuru, şairin soluğunu çeşitli nedenlerle kırmızı bir
kuşa benzetmektedir.
B okuruna, yakın çevresinde ölen bir kişinin ansızın
ayrılmasını çağrıştırmaktadır.
C okuruna, kuşun özgürlüğü sembolize etmesi
yönüyle kırmızı ile birleşip gelecekte umut dolu bir
dünyanın varlığını hissettirmektedir.
D okuru ise dilin günlük kullanımında hiçbir soluk
kırmızı ve kuş olamayacağından bu dize saçma gelmektedir.
ürk Edebiyatı öğretmeni tahtaya önce “göz” yazdı. Öğrencilere bunun anlamını sordu. Sadece bir öğrenci kelimenin ilk anlamını tanımladı. Ardından “gök, yıldız, lamba” yazdı. Bunların da ilk anlamlarını başka öğrenci cevapladı.
Ardından şu dizeyi tahtaya yazdı:
“Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.”
Erdem Bayazıt
Şiirde yazdığı kelimelerin altlarını çizdi.
“Şimdi ne anlama geliyor?” sorusunun ardından birçok öğrenci farklı yorumlar yapmışlardır
Bir parkta ailesiyle birlikte oturan dört yaşlarındaki çocuk yan masada lise çağlarında olan iki öğrencinin tavla oynadığını görür. Israrla ne oynadıklarının sorulması üzerine biraz durup düşündükten sonra “sıkı şeker oynuyorlar” cevabını verir.
Başımı, bordamı dövsün dalgalar,
Tuzlar tahtalarımı ısırsın istiyorum.
Çek beni fırtına, çek beni deniz!
Bırak beni sahil, bırak beni kum!
Senin yazın kışa benzer,
Bir sevdalı başa benzer,
Çok içmiş sarhoşa benzer,
Dumanı eksilmeyen dağlar
Sakın bir söz söyleme yüzüme bakma sakın