12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - Test Çöz - 2023 Müfredata uygun kazanım kavrama testleri ve cevapları bu sayfada.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Merakî Efendi’nin alafrangalığıyla beraber böyle bir Mehmetçiği konağına kabul etmiş olmasına şaşmayınız. Onu terbiye edecekti. Hatta terbiye etmeye başladı bile. Bir gün, Mehmet, Beyefendi ne yapıyor? deyip de Mehmet’ten “Çorba içiyor.” cevabını alınca “Oğlan öyle söyleme ona alafrangada supe yiyor derler.” demiş ve Mehmet “Hayır Efendim! Allah göstermesin! Sopa yediği yok, çorba içiyor" dediği hâlde Merakî Efendi meraklanmayıp “Oğlum, alafrangada çorbanın ismi supedir, bunları birer birer öğrenmeli" diye bir nasihat vermişti. İşte anlayınız ki Mehmet dahi yavaş yavaş alafranga olacaktır.
Voltare’in ‘Tüm sanatlar kardeştir, hepsi de ötekilerin ışığı altında ilerler.” sözünü tahtaya yazarak sanat dallarının birbirleriyle olan etkileşimleri ve dolayısıyla sanatın disiplinler arası bir olgu olduğunu vurgulayan öğretmen, öğrencilerinden bu düşüncesini destekleyen örnekler istemiştir. Öğrencilerden;
İpek: Moliere’in Cimri oyununun, ismini başkahramanı Harpagon’un karakter yapısından alması
Meryem: Andre Gide’in Pasfora/Senfon/isimli eserini Alman besteci Beethoven’in 6. senfonisinden esinlenerek yazması
Zümra: Ahmet Hamdi Tanpmar’ın Mahur Beste ve Huzur romanlarında günlük hayatı ya da İstanbul manzaralarını anlatırken ünlü ressamların tablolarına göndermeler yapması
örneklerini vermiştir.
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani.
Böyle kuyruk sallamak Tanrı’nın günü.
Orhan Veli’ye ait bu dizeler;
I. tarih
II. sosyoloji
III. din
IV. felsefe
Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle.
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!”
Dünyâya vedâ ettik, atıldık doludizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Bir bir açılırken göğe, son def’a yarıştık;
Allah'a giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dörtnala, cennet kapısından;
Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle berâber;
Bizler gibi olmuş o yiğitlerle berâber.
Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden;
Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden.
İnsanların, dolayısıyla toplumun değişmesini kendilerine görev bilen tüm sanatçılar gibi romancılarımız da eserlerinde birçok konuyla beraber dinler, inançlar ve din duygusuna
temas etmişlerdir. Roman kahramanlarının çoğunda inançlar ya bir motif-temas ya da fikir olarak karşımıza çıkar. Ramazan, kandil, namaz ve benzeri dinî yaşayış şekillerine ya hiç tesadüf edilmez ya da pek az rastlanır. Türk romanlarında İslamiyet’le birlikte Hristiyanlık, Yahudilik, Hinduizm, Mecusilik ve ilkel kabile dinleri de üzerinde durulan konulardandır. Ayrıca inanç çerçevesinde mitolojik unsurlara da yer verilir. Bazı romanlarda din ve inançlar karşılaştırılırken konuyla ilgili olumlu ya da olumsuz kanaatler de dile getirilir.
Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan’dan beri
Üsküp’te, Estergon'da, bir atar damar gibi
Davullar, zurnalar ve serhat türküleri...
Yüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna’ya
Bizim türkülerimizdir söylenen
Konuşan dil, bizim dilimizdir
Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
Kilimlerimizdir...
Gayesi güzellik duygusu uyandırmak olan bilhassa kurmacaya dayalı sanat eseri, aynı zamanda konu edindiği alanı okuyucuya sevdirmede, dolayısıyla okuyucunun bu alanda bilgi sahibi olmasının önünü açmasında büyük rol oynar. Örneğin pek çok tarih kitabının, Cengiz Aytmatov'un Toprak Ana adlı romanı kadar savaşların insan hayatında neden olduğu dramı, toplamlara yaşattığı kötülüğü ve parçalanmasına yol açtığı ailelerin acılarını bu derece etkili anlatamadığı söylenebilir. Bu bağlamda şu yargıya varmak mümkündür: ………
Yalnız başıma demir parmaklıklı kapıdan içeriye girerdim, dokuzuncu hariciye koğuşuna doğru ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm. Camlı kapıların garip bir beyazlıkla
gözlerime vuran ve içimde korku ile karışarak yuvarlanan parıltıları arasında o dehlize girerdim ve yalnız başıma bir köşeye ilişirdim, kımıldamazdım, susardım, beklerdim, korkudan büzülürdüm, rengimin uçtuğunu hissederdim.