12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Hikayenin Oluşumu ve Unsurları Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
O günlerde sürekli izleniyordum. Bıktım. Ben be beni izleyenleri izlemeye başladım. Böylece onlarla aramda bir eşitlik doğdu. Onlar da ben de hem izleyen hem izlenen olduk.
Hikâye kişileri temsil yönleriyle ikiye ayrılır: Belli bir düşüncenin, topluluğun, zihniyet ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen, ortak değerleri temsil eden sabit kahramanlar ----------; kendine has özellikler gösteren, bireysel özellikleri ağır basan, sosyal olmaktan ziyade psikolojik bakımdan öne çıkarılanlar ise --------- olarak adlandırılırlar.
Fidanlıkta çalışan Rüstem, Müzeyyen Teyze’nin oğluydu. Bir an evvel para kazanmak zorunda olduğu için Ziraat Fakültesini yanda bırakmak zorunda kaldığını ve annesine yakın olmak için burada çalıştığını duymuştum. Bir taraftan erguvanın Bizans imparatorlarının simgesi olması hikâyesini anlatırken bir taraftan da seçtiği ağacı bagajıma yükledi. Kentin soyluları kanlarının farklı renkte olduğuna inanırlarmış ve bu sebeple saraylı olmayanların erguvan rengini kullanması yasakmış. Trafiğe kalmamak için çay teklifini kibarca reddederek yola çıktım. Etli dakikada köprüyü geçip Avrupa yakasına vardım. Boğaz yolundaki cıvıl cıvıl pembeler, morlar bahan müjdeliyordu âdeta.
Bu tür anlatıcı, olayların gelişimine veya karakterlerin değişimine, dönüşümüne herhangi bir müdahalede bulunmaz. Sadece izlenimlerini tarafsız bir biçimde yansıtır. Yorum ve
değerlendirmeyi doğrudan okuyucuya bırakır.
Bir söz, bir davranış beni yazma konusunda tetikliyor. Hikâyelerim elbette kurmaca ama hepsinin çıkış noktası var. Mesela yayımlanan ilk hikâyemin hikâyesi şöyle: Bir kış akşamı, televizyonda haberler var. İki küçük çocuk, anne-baba gece mesaisindeyken hayatlarını kaybetmiş. İçeriden görevli çıktı ve “Anormal bir durum yok, soba zehirlenmesi,” dedi. Ertesi sabah Anormal Bir Durum Yok adlı hikâye bitmişti.
Kanepede yatan, uyumak isteyen fakat uyuyamayan adam kalktı. Ayaklarını uzatıp sırtüstü yatamazdı. Karşısında iki kişi varken - ve birisi kadınken - o, ceketini çıkarmış, gömleği pantolon kemerinden taşmış bir şekilde yatamazdı. içinde hürmet gibi, utanma gibi bir his vardı. Yatmaması lâzımdı. Ceketini giydi.
Öyküleyici metinler, yazıldıkları toplumun inançları ve değer yargıları etrafında şekillenen bir anlatıma sahiptir. Örneğin, ülke I. Dünya Savaşı ile birlikte topyekûn bir kurtuluş mücadelesi içine girince bu dönemin hikâye ve roman yazarları eserlerini bu gerçekliğin etkisinde kalarak vermiştir.
Hayır, kendisi büsbütün başka türlü bir memur, Avrupakârî bir hükümet adamı olacaktı... İşte şu ufak memuriyet ne iyi bir tecrübe meydanıydı... Fakat ilk günü karamsarlığa düştü. Mutasarrıf ona bu memlekette işlerin az olduğundan, rahatına bakmasından, yorgunluk almasından bahsetti. Kadı, Yahya’dan beyitler okuyarak aşkın sefasını, rindliğin lüzumunu anlattı. Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında vesile getirip kuru üzümden iki çekilme tam yirmi iki grad sert rakısını methetti. Bat ile yapılmış baklavanın çeşidini sayıp döktü. Evkaf memuru daha ileri varmış, bekâr olduğunu anlatınca burada yokluk çekilmeyeceğini müjdelemişti. Ek Alaybeyi, altmış beşlik iri yarı bir bunak, kötü, kaba lisaniyle onu “Safa âmedî, safa âmedîl...” diye pek laubali karşılamış; hiç sebepsiz, birdenbire saat meydanındaki somaki mermerden, geniş göbek taşlı, yüksek kubbeli selâtin hamamını tarif etmişti. Önüne gelen de şeftali bahçelerini söylüyor, keyiften, zevkten dem vuruyordu.
Sanatçının hikâyesini anlatırken geliştirmeyi tasarladığı soyut ve genel unsura ……… denir. Metnin bütününe hâkim olan temel duygu veya düşüncedir. Yazar öyküsüne başlamadan belirli bir hazır paket olarak ondan yararlanabileceği gibi başladıktan sonra da bunu oluşturabilir.