12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - Test Çöz ile ilgili yazımıza ulaşmak için sitemizi ziyaret ediniz. Test Sorular Türkiye'nin ödev sitesi.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Virginia Woolf Duvardaki Leke isimli öyküsünü, sanki bu tekniğin, diğer anlatı yöntemlerinden farklılığını sergilemek için yazmıştır. Öyküde, konu son derece basittir. Anlatıcı duvardaki bir lekeye bakmakta, onun ne lekesi olduğunu çıkarmaya çalışmaktadır. Eylem bu kadardır. Bu arada bilinç devreye girer, anlatıcı, hayatı, insanlığı, tarihi, edebiyatı, bilimsel gelişmeleri yorumlayarak âdeta bir yaşam felsefesi hatta giderek bir anlatı kuramı oluşturur. Kahraman bilincin derinliklerine dolaşırken insanın muhayyile gücünün çiğ gerçeklikten üstünlüğünün çarpıcı örneklerini verir. Kahraman lekeyi yorumlamaya çalışırken bilincin devreye girmesini şaşkınlıkla izler. Bir kurala bağlı kalmaksızın yığınla düşünce geçer bilincinden ve şöyle der: “Düşüncelerimiz yeni bir cisim üzerine hazır gibi nasıl da çabuk üşüşür...” Peki, bu düşüncelerin hangisinde durmalıdır.
Güneş, denizin üstünde geniş ve parlak... engine doğru gidiyordu. Hafif rüzgâr kendi keyfine, istediği şekilde esiyordu. Sahilin ağaçları, bir başkasının tesirine rağmen endişesiz. Memnuniyetlerini yapraklarının oynayışıyla gösteriyorlardı. Allah, canlı olarak yarattığı fakat düşünce adını verdiğimiz zehir fıçısını bir taraşarına bağlamadığı her varlığa geniş bir hürriyet vermişti. Ya insanlar?
Bu parçayla ilgili olarak,
I. Bir olay hikâyesinden alınmış olabilir.
II. Hürriyet fikrini ve insanın hür olup olamayacağını sorgular.
III. Olaylar, i. tekil (ben) anlatıcının diliyle anlatılmıştır.
IV. Kişileştirmelere başvurulmuştur.
----- bir öyküde yazarın sözünü emanet ettiği ya da kimliğine büründüğü kimsedir.” Todorov'a göre ise olmadan anlatı yoktur.” Çünkü o, anlatı dünyasının hem yapıcı hem de yansıtıcı unsurudur. Okuyucu, olay örgüsünü ve hikâyenin diğer unsurlarını onun anlatımıyla tanır. Zaman zaman konumu ve önemi tartışılmış olsa da ----- , anlatı türünün temel unsuru, aynı zamanda en etkili figürüdür.
Dağılmış insanların arasından çıkıp Karadağ'ın ormanlarına süzüldü, güzel ve sessiz bir ata bindi, içtiğinde güven verici olabilen su gibi dinginken ansızın ürktü, dizgin kayışını kopardı, mareke takıldı ve çifte atarak düşürdü. Bacağındaki sancı gözüne esrik bir tül gerdi. Büyük bir kafile hâlinde geçmişin derelerinden geçti, varlık çölünde konaklayan her nesne gibi yalnızdı. Şemsiyesine dayanarak kalktı, atın kaçtığı yöne, geleceğin yüksek dağlarına yürüdü. Konuşan, yardım edici bir ruha, kadına rastladı, çeşmeden su içiriyordu atına. Bir parça ekmek uzattı, arzusuna kavuştu, eve döndü, ansızın bir tufanın çıktığını gördü.
Anlatımda her şeye hâkim, kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına giren, gizli kalmış duygu ve düşüncelerini dışa vuran bakış açısına -------- anlatıcının aynı zamanda eserin kişilerinden biri olduğu bakış açısına -------- anlatıcının olayları bir kamera tarafsızlığıyla anlattığı bakış açısına -------- denir.
• Küçük bir çocuğun çer çöple kayık yapması ve yalakta yüzdürmesi
• Kayığın yüzmesiyle çocuğun çok mutlu olması
• Amcasının çocuğun kayığını kırması, çocuğun buna çok üzülmesi
• Amcasının çocuğa yeni bir kayık yapma sözü verince çocuğun mutlu olması
Beşikten mezara kadar, diye başlayan sözün yarısını, mezardan beşiğe kadar” biçiminde söylemiş, dil ve mantık yanlışı yaptığı için Reis tarafından dil bilmemekle eleştirilmişti. Efruz Bey kendisini savunurken Araplardan iyi Arapça ve İbranice bildiğini öne sürmüş ve Nardau’yu tanık göstermişti.
I. Olay
II. Kişiler
llI. Yer (mekan)
IV. Zaman
V. Gelenek (zihniyet)
Maupassant tarzı hikâyeler, olay hikâyeleridir. Bu hikâyelerde olaylar; kişi, zaman, mekân özellikleriyle detaylı biçimde ele alınır.
Savaşlar çocukları büyütür, dedi yaşlı kadın, buruşuk ağzının kenarındaki tükürükleri silerken. “Babalarının mezarları başında ağlayan adamlar görürsen şaşırma, yaşlan büyüktür babalarından...” Bu sözler, örümcek ağına takılmış bir sinek oldu, salındı kafasının köşesinde.