12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - Tüm sınıf derslerine ait konu testlerini ve daha fazla testi indirmesiz cevaplarıyla çözebileceğiniz testleri bulabilirsiniz - Test Çöz
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Öğle yemeğinden sonra ailenin fertleri bir yerlere dağılır. Hayriye de gömlekleri ütülemeye başlar, bir saat ütüyle uğraştıktan sonra aklına kocası gelir. Kocasının nerde olduğunu merak eder. Ütüyü bitirir ve odasına gider. Kocasını kanepede rahatsız bir şekilde yatmış bulur. Kocasının alnındaki ter damlaları Hayriye'yi telaşlandırır, hasta olmasından korkar. Hemen bir yastık bulur. Kocasını uyandırmadan yastığı nasıl başının altına koyacağını düşünür, kolunu düzeltmek ister, uyandırmaktan korkar. Kocası uyanır, yastık yerine Hayriye’nin dizine başını koyar.
Sümbül kokulu bembeyaz yastık kılıfları, kanaviçe işli peçeteler, uçları fistolanmış havlular, çeyiz sandıklan arasında bazen... Hanımeli, yasemin ve leylâk kokulu yaz ikindileri gibi uzun kış gecelerinde de, ya çardağın altında ya hep o soldaki pencerenin arkasında bekliyor gibisin hâlâ... Sırlındaki leylâk rengi aynı manto, boynundaki eşarbın deseni, ellerin ve sesin de kalmış aklımda. Bir de saçların, her zamanki gibi.
Ve böyle, kanının son ateşini yakarak, kayıp düşerek, gene kalkarak, gene yuvarlanarak yağmur, ter. gözyaşı yüzünü yıkaya, sürekli, mola vermeden yürüyor. Ali’sini kurtarmış olmak sevinciyle. Öbür felâketlere katlanıp ümit içinde yürüyor, kafileye yetişiyor, kafilenin önüne geçiyor, kafileyi geride bırakıyor ve tan ağarırken ay yıldızlı bir ıslak bayrak çekili küçük bir kasabaya varıyor. Yükünü bir cephane sandığının üstüne indiriyor: “Kurtulduk Ali, diyor. Kalk Ali!” Ali kalkmıyor, kımıldamıyor. Ayşe saatlerden beri bir ceset taşıdığını anlamıyor, anlamak istemiyor, hâlâ: “Kalk Ali. kurtulduk Ali!” diyor, gülümsüyor, kesintisiz, geceki yağmur gibi dökülen coşkun gözyaşları içinde gülümsüyor. Hizmetçi donuk, cansız, katı, suyu çekilmiş kuru böcekkabuğu gözlerini işaret etti:
-Bey, dedi, işte o günden beri ben ağlayamam, ağlamak istesem de bilmem ki neden gözlerimden yaş gelmiyor!..
Bu parça hakkında,
I. Bir olay hikâyesinden alınmıştır,
Il. Hâkim bakış açısıyla kaleme alınmıştır.
III. Hikâyenin serim bölümünden alınmıştır.
IV. Özne anlatıcı vardır. Yani anlatıcı aynı zamanda olayın kahramanıdır.
Öykü ve roman çoğu noktada birbirine benzerken öyküler, -------- bakımından romandan ayrılır.
Mevsim yaz. Yağmur yağdı yağacak. Ama bu yağış gökyüzünün renginden, epey süreceğe benziyor. Ve nihayet başladı. Uçurum gözeneklerine minik kuşlar tünemiş, yağmurun dinmesini bekliyor. Yolları upuzun. Göçmen bu kuşlar; bir sürü ormanın, kıyının, denizin üstünde süzülecek. Bu gidişle gidecekleri yere geç kalabilirler. Bu yağmur daha sürecek.
I. Çizgisel anlatımdan bir süreliğine kopup hikâyenin geçmişinden bir sahne göstermek demektir. Arka plan hikâyesini detaylandırmak, hikâyeye bir çerçeve bulmak ya da güncel hikâyede olanlara bağlam sağlamak adına kullanılır.
II. Bir olayın veya nesnenin dış tasviri değil, daha çok yazarın içinde, zihninde oluşan imajın, hâlin dışa vurumu, anlatılması şeklinde ortaya konulan bir tekniktir. Bu yaklaşımda olaylardan çok izlenimlere, bedenden çok ruha, genişlemek / çoğalmaktan çok derinliğe, yaşantı zenginliğinden çok deneyimlere önem verilir.
III. Sosyo-kültürel bir değeri olan bir metni, ifadeyi, yazıyı yapısını bozmadan belli bir hedef doğrultusunda, inşa edilen edebî metinde kullanmaktır. Bu teknik şiirimizdeki iktibas sanatına benzemektedir.
IV. Bu teknik ile anlatıda ayrıntı olabilecek unsurlar, anlatının akışını bozmadan derlenip toparlanır. Sayfalar dolusu açıklama İle ortaya konulabilecek gerçekler bir iki paragrafla ifade edilir.
V. Edebî eserde vurgulanmak istenen olay, kavram, düşünce, ifade, tavır, kelime veya kelime grubunun vurgunun yoğunluğuna göre tekrar edilmesi olarak tanımlanan bu teknikle metin içerisinde bir akıcılık yaratılır ve metinde estetik tarzda bir ritim oluşturulur.
Kimseyi görmem - Sokağa çıkmam - Hiçbir - bildiğim yok - Yakında olursa O’nu görürüm - Konuşursa Onunla birlikte konuşurum - Etrafı taş duvarlı bir köşk içerisindeyim - Orda oturuyorsun - Biliyorum - Vaziyetinden de belli - Şensin - Sevim’sin - Karanlıktasın - Sana doğru bakmaya uğraşıyorum - Elimle araya araya mutfağı buluyorum - Büyük kocaman bir balık almışlar - Mutfakta balıktan her türlü şey yapıyorduk. Köpeğimiz de orta yerde çakılı duruyordu - Baktım - kafasının ucundan çekeyim dedim - Kafayı bıraktı - Sen misin çeken Ayağımın üstünü koparmış - Köpek beni tanır mı - Sonra yatmışım -
Mehmet uyanmıştı. Güneş batıyordu. Adanın kayaları, yarları diklemesine denizden çıkıyor, evreni saran kızıllık ortasında dev gibi bir orgun ateş sütunlarını andıran boruları uluyordu. Otuz mil eninde bir dalga, dünyanın bütün okyanuslarını dolaşıp geliyormuş gibi davranarak harlayan köpüklerinde taşıdığı gök gürültüsünü, adanın kıyılarına serdi. İhtişamlı ağaçların dalgalara karışan kokularını soluyorduk hayretle. En esrarlı mağaralarına dek zangır zangır titreyen ada, müziğini kıpkızıl bulut hâlinde göklere verdi. Martı alayları adanın üzerinde kıvılcım gibi savruluyordu. Mehmet’le benim içimde sonsuz bir heyecan vardı . O küçücük kayıkta bir çöp parçası gibi savrulurken okyanusu mızıka gibi öttürdüğümüzü sanıyorduk.
Hava güzeldi! Logaritmacı Hasan'la Hürriyet Tepesi'ne gittik. Bomonti’ye kadar uzandık. Daha kış uykusundan uyanmamış sisli Kâğıthane’ye, mavi mahmur Haliç’e yükseklerden baktık. Hasan, hemen Lâle Devri’ne dair hikmetler yumurtlamaya başladı.
- Hocam, bırak şu geçmişi! dedim, hâle bakalım. Bu yaz acaba buralarda eğlenebilecek miyiz?
Kır düşmüş kalın kaşlarını kaldırdı. Parlak, siyah gözleri sanki derinlerden dışarı çıktı. Küçük, kalıpsız fesinin altında daha büyük görünen ağır kafasını salladı.
- Sen deli olmuşsun! dedi. Ayol, bir kuzu, o eski devrin on lâle soğanından daha pahalı. Eğlenecek hâl mi var?
Hasan, on beş sene evvel benim riyaziye hocamdı. Mektepten çıktıktan sonra arkadaşım oldu. Şimdi onunla konuşurken tuhaf bir zevk duyarım.